"Haydi hemen gidip gelelim acele et!"
Yurda son giriş saatleri yaklaşmıştı ama Minho hala üzerini değiştirememişti. Chan'in yakınmaları arasında üzerini değiştirirken cevap olarak sürekli "geliyorum" "bekle" "az kaldı" diyordu ama nafile, hala üzerini değiştiriyordu. Chan sıkıntıyla oflarken tekrar seslenmek için ağzını açmıştı ki tuvaletin kapısı açıldı. Minho üzerine giydiği t-shirtü düzeltirken konuştu.
"Geldim, geldim hadi çıkalım"
Chan Minho'nun ensesine vurarak söylendi
"Aynı odada kalıyoruz sanki hiç görmemişiz gibi tuvalette giyiniyorsun, alt tarafı markete gideceğiz ne bu hazırlık?"
"Markete senin gibi pijamalarım ile gidemem kusura bakma"
Chan Minho'ya ters ters bakışlar attı
"Eğer geç kalırsak müdür Yoongab'a sen hesap verirsin gram karışmam ona göre."
Changbin bıkkınlık ile nefes verdi. Yatağın ucunda duran terliği aldı ve hala atışmakta olan ikiliye fırlattı.
"Siktirin gidin artık kapanış saati geliyor"
Chan Minho'nun ardından kapıdan çıkarken söylendi.
"Kırıcı"
♪
İkili market raflarının arasında dolanırken Chan alınacakları söylüyordu.
"Jeongin çikolatalı süt istedi sen fazladan da al kesin Felix de ister. Jisung için fındık alacağız bir haftadır başımın etini yedi kendisi. Seungmin ve benim için de 5 kutu Kahve alac-"
"Yuh! Ne yapacaksınız 5 kutu kahveyi?"
"Sınavlar yaklaşıyor gece vardiyalarına başlayacağız"
Chan'in dediklerine karşılık dalga geçercesine konuştu Minho.
"Gerekirse hiç uyumayın ama tarihten 100 alamazsınız"
"En azından geçer not alıyoruz senin gibi 10 değil."
Minho ramenleri sepete atarken konuştu
"Yoo yo katiyen yalan kuru iftira bir kere hoca bana takık. Sevmiyor beni o yüzden notları düşük veriyor. Derste ne zaman ona baksam bana bakıyor oluyor ve birşey yaptığım düşüncesi aklıma geliyor bir anda okul boyunca yediğim tüm boklar aklıma geliyor ve çok boktan bir durum"
Sütleri sepete atan Chan güldü
"Aynen kesin öyledir, inandım şahsen"
Minho Chan'in kolunu tuttu ve kahve reyonuna itti
"Al şu kahvelerini ve kuruyemişlerin satıldığı yere gidelim saat buçuk oldu yarım saate kapılar kapanacak"
♪
Chan ve Minho ellerinde poşetler ile marketten çıkarken konuşuyorlardı
"Hadi muhabbeti kesip hızlı yürüyelim yoksa geç kala-"
Chan'in duraksamasını garipseyen Minho Chan'a seslendi
"Birşey mi oldu?"
Chan adımlarını durdurdu ve kafasıyla bir yeri işaret etti
"Ben mi yanlış görüyorum yoksa yerde biri mi yatıyor?"
Minho Chan'in gösterdiği yere bakınca gerçekten de yerde birinin yattığını gördü. Hemen oraya doğru yol almaya başladılar. Vardıklarında karşılarında ortalama kendi yaşlarında gayet yakışıklı bir yüzü olan sarı uzun saçları olan bir çocuk yatıyordu, ama asıl sorun bu değildi asıl sorun çocuğun yüzünde morluklar bulunması ve kıyafetinde kan olmasıydı
"Ne yapacağız?"
Minho'nun sorduğu soruya cevap olarak elindeki poşetleri ona uzattı Chan
"Tut bakayım, burada bırakamayacağımıza göre bir yere götürmemiz lazım kapanış saatine çok az kaldı yurtda bakarız durumuna olmazsa hasteneye götürürüz."
Minho Chan'in elindeki poşetleri alınca Chan yere eğildi ve baygın bedeni kolayca kucağına aldı. Geniş omuzları ve kaslı kollarından da anlaşılacağı üzere gücü gayet yerindeydi. Hızlı ve seri adımlar ile yurda doğru ilerlerken Minho sürekli Chan'in kucağındaki beden bakıyordu. Ne zaman geldiklerini bilmedikleri yurdun kapısından içeri girip hızlıca 7 kişi kaldıkları odaya ilerlediler. Odaya girdiklerinde odadaki tüm gözler onlara çevrilmişti.
"Sonunda geldiniz ben size kaç defa dedim sa-"
Müdür Yoongab Chan'in kucağındaki bedeni fark edince cümlesi yarıda kaldı. Chan hiç kimseyi dinlemeyip kucağındaki bedeni yatağa bıraktığında yastığa bulaşan kandan gencin kafasının kanadığını anladılar. Müdür Yoongab bedene bakarak konuştu.
"Bunun kim olduğunu bilmiyorum ama durumunun iyi olmadığını biliyorum hastaneye götürmeliyiz"
Chan Müdürü onayladı
"Sizin arabanızı kullanabilir miyiz?"
Yoongab kafasını salladı ve gençlere bakarak konuştu
"Hızlı olun hadi"
♪
Olabilecek en hızlı şekilde hastaneye vardıklarında Chan Genci doktorların getirdiği sedyeye yatırdı. Doktor müdüre bakarak konuştu.
"Muayene edip size durumu hakkında bilgi vereceğiz, neyi oluyorsunuz tam olarak?"
"Hiç bir şeyi. Ben yurt müdürüyüm yurdumda kalan gençler sokakta baygın bulup yurda getirmişler"
Doktor kafasıyla onaylayıp gencin götürüldüğü odaya girdi. Diğerlerine sadece beklemek kalmıştı. Aradan geçen 20 dakikanın ardından hala odaya ne giren vardı ne de çıkan. Minho sıkıntıyla nefes verdi. 20 dakikadır aklında sadece gencin yaralı olmasına rağmen çok güzel görünen yüzü vardı. Oyuncak bebeğe benzeyen kusursuz bir yüz. Patlayıp kana bulanmış olan dolgun dudakları da cabasıydı. Minho aklındaki görüntüleri ve düşünceleri aklından uzaklaştırmak için ayağa kalkmıştı ki odanın kapısı açıldı. Odadan çıkan doktor müdürün yanına gitti ve konuşmaya başladı.
"Herhangi bir iç kanama tesbit etmedik kafasında bir yarık vardı ama dikişle hallettik herhangi bir beyin hasarı veya kafatası zedelenmesi söz konusu değildir. Vücudunda çok sayıda morluk çürük ve ezik bulunmakta, dayak yediğinden şüpheleniyorum, yüzündeki ve vücudundaki yaraların hepsine pansuman yapıldı herhangi bir kalıcı iz kalmaz diye düşünüyorum. Birazdan uyanırsa herhangi bir hasar var mı daha diye daha iyi bir gözlem yapıp tehşis koyabiliriz uyanana kadar beklemeniz gerekiyor."
Müdür doktorun dediklerini onaylayınca sıkıntıyla iç çekti Minho, yapabilecekleri tek şey beklemekti.
♪
Aslında tiktokta tanıtım yaptıktan sonra atacaktım ama asla tanıtım için edit fikri gelmedi
Ficin konusu çok iyi ama yazabilir miyim bilmiyorum kalemime pek güvenmiyorum
Umarım beğenirsiniz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Loss of Memory -Hyunho-
Fanfic(Lee Minho x Hwang Hyunjin) Marketten dönen yurt gençleri sokakta baygın buldukları çocuğu yurtlarına götürür, gencin yurtta kalmaya başlaması ile yurtta garip olaylar yaşanmaya başlar.. The Neighbourhood- Flawless: Sen bir oyuncak bebeksin, kusursu...