Ebru ve Sevinç yeni sınavın tahmin sonuçlarını beklerken, düşünerek odaya doğru yürümeye devam ettiler. Fikir havuzları epeyi dolmaya başlamıştı. Önceden bir iki fikir zor iken artık ya insanların fikirleri artmıştı ya da çok daha güçlü istekler, onları bu yöne yönlendirmişti. Odalara çıkan merdivenlerin önüne geldiklerinde fikir kapışmalarını izlerken ve yeni kızı beklerken, yemek yemeyi unuttuklarını fark ettiler. Karşıdan düşünceli düşünceli gelen Ozan ve Serkan'ın da hali onlardan farklı değildi.
Okulda kız erkeklerin odaları farklı ve ayrı da olsa, kız erkek ilişkileri bakımından bir özgürlük vardı. Tabi okulun bazı kuralları vardı ve bu kurallar gereği, belli bir dozdan fazla kimse ile görüşmen mümkün olmuyordu. Geceleri oda kontrolleri yapılıyor ve odalar kitleniyordu. Ve sürekli gezen nöbetçiler vardı. Odadan çıkmak şöyle dursun, belli saatin üstünde uykusuzluk bile yasak gibiydi. Sanki bedenleri de kendilerine ait değil gibi bir yaşam sürüyorlardı. Âmâ her şey gelecekleri ve o günler görmek istedikleri konumları için, yaptıkları küçük fedakârlıklar olarak bakıyordu. Hepsi olmasa bile büyük çoğunluk böyleydi. Zaten içe dönükler için bu bulunamaz muazzamlıkta bir durumdu. Sosyal olanları için ıstırap olsa da, onlar da belli izinler halinde dışarı çıkıp grupça aktivitelerde bulunabiliyordu. Gün içinde belli dersler zorunlu ve belli derslerde ise zaman ve mekân fark etmeden istediğini yapabiliyordun. Okulda olduğun her konum kameralar ile sürekli izleniyordu. Sadece odalar ve dersliklerde kameralar yoktu.
Ebru karşıdan gelen Ozan'ı görmesi ile az daha ciddi bir modda durabilmek için kendini telkin etti. Ozan ise her zamanki gibi neşe dolu konuşmasıyla:
-Merhaba güzel bayanlar, sizi ders dışında görmek ne büyük şeref. Diye selamlar gibi öne eğildi. Sevinç de bu gülüşün üstüne role girerek:
-O şeref bize ait beyler. Deyip, hafifçe oturan prenses selamına benzer bir selam verdi. Bu hareketler Serkan ve Ebru'nun da yüzünde gülümseme olmasına neden oldu. Serkan guruldayan midesinin sesi ile yemek yemeyi unuttuklarını fark etti ama zaten Ozan saatlerdir bunu ona anlatmaya çalışıyordu. Ozan:
-Sonunda abi ya burada Afrikalı çocuklara döndüm. Baksana Sevinç, zayıfladığım fark edilmeyecek gibi mi? Sevinç bu muhabbetin üstüne gülerek, elini çenesine koyup Ozanı baştan aşağı süzdü. Ardından bilimsel bir ses tonu ile konuşmaya başladı:
-Evet Ozan boyutsal olarak yüzünde 0.25 mm kadar bir azalma görüyorum. Mide ebatlarında ise 1 metreye varan bir azalma var. Dedi. Sonra Serkan'a dönüp:
-Serkan senin de başında düşünmekten, 1,5 cm çapında bir büyüme var. Dünyayı yine kurtardın mı? diye kendince fark edilmemesinin acısını bu sitemli sözle belli etmeye çalıştı. Serkan buna gülümserken Ebru ise arkadaşının ne demek istediğini anlamıştı. Aslında bu konularda o kadar becerikli olmayan Ebru, arkadaşlarının hisleri üstünden analiz yapa yapa bu hale gelmiş ve ses tonunda bunun ne amaçla söylenmiş olduğunu artık anlayabiliyordu. Bazen keşke o da kendini biraz daha iyi ifade edebilse diye düşündü. Bir anlık bir sessizlik oldu. Ardından Ozan bu sessizlik uzamadan, yemek yeme teklifini kendi icat etmiş gibi ortaya attı. Ve kızları yemeğe davet edip, herkesi yemekhaneye doğru yönlendirip, her zamanki gibi komik olaylar anlatmaya devam etti.
Serkan ise artık düşüncelerini bırakması gerektiğini fark etti. Bu sorgulama onu yine hiçbir yere getirmemişti. Ne giden Anıl geri gelebilirdi ne de aklındaki bu çıkmazdan, okulu tamamlamadan çıkabilirdi. O yüzden en iyisi düşüncelerini bırakamasa bile erteleyip; yemek yerken, sevdiği arkadaşları ile vakit geçirmenin keyfini çıkaraktı.
----------------------------------------------------------------------------
Ayla kendine gelmeye başladı. Uyandığında ilk hissettiği boğazındaki yakıcı kuruluktu. Yavaşça yutkundu ama bu yutkunma yüzünü ekşitmesine neden oldu. Ardından ağırca gözlerini açtı. Etrafta hala loş bir ışık vardı. Gözlerini bir iki kırpıştırma ardından açtı ve gözlerini gördüğü ilk yere, tavana dikti. Tavanda ilk bir karartı, daha dikkatli bakınca ise, yıldıza benzer bir şekil gördü. Nerde olduğunu anımsamaya çalışırken, hafifçe doğrulmaya çalıştı. Gözleri tekrar odayı tarayınca aklına direk yaşadıkları geldi. Kendisi en son ölüyordu. Ve bunu hatırlamasıyla, eli otomatikman boğazına gitti. Boğazı halen kuruydu ve yutkunmak acıydı. Ardından doğrulmaya çalıştı ama ani hareketi başının dönmesi ile sonuçlandı. Ayla bu dönme deneyiminden sonra kendine bir iki dk mühlet tanıdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYLA
Science FictionO sesler ve sessizlik neydi? Burası nasıl bir yerdi ve bunların hepsi bir rüya mıydı? Bu bir sınav olabilir miydi? O zaman ne sınavıydı? İlk aklına gelen sorguda gibi hissettiren durumda cevap vermesi gereken şey neydi ve suçlandığı şey ne olabilir...