7.Bölüm; "Yaşam Felsefesi"

52 8 0
                                    

Neden mümkün olmuyor ondan nefret etmem? Olmuyor işte, kalbim sanki benim için değil de onun için atıyor gibi davranıyor. Onu unutmasını söylüyorum ama inatla her saniye daha da kazıyor içine. Neydi onda kalbimin görüp de benim bir türlü göremediğim bilmiyorum.

İnsan çektiği acılara rağmen neden unutmaz ki kalbindekini? Neden onu oradan silip atamayız ki? Çok saçma bu, onun yanında, kalbinde, aklında, yerimiz yokken neden inatla onda tutuklu kalırız?

Acı çekmek istemiyorum artık, gözlerimden İstanbul boğazına taş çıkartacak kadar çok yaş akıtmıştım zaten iki yıl boyunca. Şimdi derdim neydi benim?

Tam bir şeyleri yola koyacağım derken çıkagelmişti yine. Yeni yeni hayaller kurup bir şekilde gerçekleştirmeye başlamışken, 'Sen mutlu olamazsın!' der gibi çıkmıştı karşıma. Evet, sen oldukça mutlu olamam!

Daha önce olduğu gibi aramıza kilometreleri katabilirken gelmiş okulumda öğretmenim olmuştu.

Bir saniye!

Okulumda öğretmen olmak mı? Delirmiş olmalı, koca şehirde herhangi bir okul olabilir. Ama benim okulum O LA MAZ!

Kavga anında idrak edememiştim, neden onun sözüne itaat ettiğimi, neden hocam dediklerini, neden öğretmenler odasına gittiğimizi ve en önemlisi neden orada olduğunu. Sizce de geri zekâlıyım değil mi?

Kafamı iyice yastığa gömüp gözlerimi kapattım. Düşünmemeliydim, onu, olanları, olacakları, hiçbir haltı düşünmemeliydim. İhtiyacım olan şey uykuydu ve beni sarmalamasını boş bir zihinle beklemeliydim.

Neyse ki çok bekletmeden sarmalamıştı beni.

"İnci, bir tanem kalk hadi." Gözlerimi yavaşça aralayıp birkaç kez kırptıktan sonra nihayet açabilmiştim. Annem üzerinde gecelikle ve yüzünde sabırsızlıkla beni bekliyordu, daha doğrusu uyanmamı bekliyor gibi duruyordu.

"Sonunda uyanabildin. Bir an uyuyan güzel olmaya karar verdin sandım." Söylediği şeyle burnumu kırıştırıp yatakta oturur pozisyonuna geldim. "Saat kaç?" Gözlerimi ovalarken sorduğum sorunun cevabı biraz geç gelmişti. "6 tatlım." Altı mı? Gözlerimi yuvalarından fırlatacak gibi açıp anneme şaşkınlıkla bakmaya başladım. Allah aşkına, derdi neydi de beni bu saatte kaldırıyordu!

"Kargaların kahvaltı etmesini bekleseydin keşke." Gözlerimi devirerek geri yatağa gömdüm kendimi. Bu saatte kalkmak için aptal olmak gerekirdi ki ben gayet zeki bir kızdım. Bunu karneme yansıtmıyor olmam olmadığım anlamına gelmiyor tabii ki de.

Ah, her neyse.

Benim bıkkınlıkla yastığa gömdüğüm kafamı annem bir hışım kaldırıp kaşlarını çatarak bakmaya başladı yüzüme. İstemsizce bende kaşlarımı katıp anneme bakmaya başladım. Cidden söylüyorum, derdi ney?

"Anne," Sesimde bıkkınlık vardı. Bu sefer annem gözlerini devirdi. "Okula gitmeme bir saat var. Uyumak istiyorum." Tekrar yatağa yatmaya yeltendiğim de bir çift kol tarafından engellenmiştim.

"Pekâla," Nefesimi bıkkınlıkla dışarıya verip yatağımda bağdaş kurarak oturdum. "Ne söyleyeceksin?" Nefesimde ki bıkkınlık kadar sesimde de bıkkınlık vardı. Annem onu daha fazla uğraştırmadığım için memnun olmuş gibi gülümsedi, ardından benim gibi yatakta bağdaş kurarak oturdu ve yorganımın bir tutamını avuçları arasına aldı.

"Seninle konuşmamız gereken önemli bir şey var." Sesinde anlayamadığım tınılar saklıydı, kaşlarım daha çok çatıldı bu yüzden. Annem yüz ifademden rahatsız olmuş gibi kıpırdandı yerinde. "Anne," Dedim tedbirli bir sesle. "Beni korkutmaya başlıyorsun." Sesimde hislerime dair kırıntılar vardı ve annem bunu hemen yakalamıştı.

Mavi'nin Siyah'ıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin