8.Bölüm; "Mutluyum!"

63 8 0
                                    

Şimdi burada, aynanın karşısında biraz daha oyalanıp kendime gaz verebilirim fakat okula geç kalmak gibi bir isteğim yok. Dolabıma yönelip formamı hızlıca geçirdim üzerime. Bugün güzel bir gün olacaktı, hatta bundan sonra ki her gün güzel olacaktı!

Makyaj masamın önüne oturup yüzümde nasıl bir değişiklik yapabilirim diye kendimi inceledim. Aslında hayır, değişiklik falan yapmak istemiyorum yüzüme. Saçlarımı atkuyruğu yapıp, rimel ve likit sürerek kalktım masadan.

Şanslıyım ki bugün hava güzel.

Hazır olan çantamı omzuma asıp gömleğimi dirseğime kadar katlamaya başladım. İstediğim gibi durduklarında kol saatimi alarak sol bileğime taktım ve bana her zaman şans getirdiğine inandığım bilekliğimi ahşap kutumdan çıkartıp sağ bileğime taktım.

Bu bilekliği ne zaman taksam dünyanın en şanslı insanı gibi hissediyordum ve evrende bunu onaylıyor gibi güzel bir gün geçirmeme yardım ediyordu. Deri örgülü kısımda üç tane yıldız vardı, örgünün siyah, yıldızların ise beyaz olması bana gökyüzünü anımsatıyordu ve bu yüzden almıştım bunu. Örgü kısma başlı olan zincirde ise el yazısı ile "Şans Seninle" yazıyordu. Gerçekten de benimle.

Bilekliğime bakmayı kesip koşar adım mutfağa girdim. Annem çoktan yerini almış, başlamıştı bile. Yanağına hızlıca sulu bir öpücük kondurup bende oturdum. "Yukarıda söylediklerini unutmadım küçük hanım, böyle bir öpücükle gönlümü alamazsın!" Annemin hafif alıngan çıkan sesi beni gülümsetirken gözlerimi kahvaltımdan çekmeden konuştum.

"Haklıyım ama." Sıcak böreklerden gözümü alamadığım için annemin yüz ifadesini göremiyordum ama eminim gözlerini devirmiş kızgın bakışlar atıyordu. Bu düşünce ile gülümseyip daha çok abandım kahvaltıma.

"Ceza alacaksın!" Burnuma gelen intikam kokusu ile kafamı kaldırıp anneme baktım. Tam da tahmin ettiğim gibi bana bakıyordu. Yüzüme tatlı olduğunu düşündüğüm bir gülümseme yerleştirip dudaklarımı büzdüm. "Ama kıyamazsın ki sen bana."

Annem hızla yerinden kalkıp eline bir saklama kabı aldı, böreklerden kabın içine katarken bana ters bir bakış atmıştı. "Kaçış yok," Diyerek birkaç börek daha attı ve ağzına kadar dolduğunu gördüğüm kabı elime tutuşturup, beni yerimden kaldırdı. "Okulda Azra ile birlikte yersiniz." Kapıya doğru sürüklerken çantayı da üzerime atmıştı.

"Bunu da al, içecek bir şeyler alırsın." Kapıyı açarken elimi tutuşturduğu paraya bakakalmıştım. Allah aşkına! Ne oluyor? "Geç kalacaksın hızlı ol." Kapıdan dışarıya ittirdiğinde ayağıma değen soğuk zeminle irkilmiştim. Tam kapıyı kapatacakken elimle durdurup kaşlarımı çattım. "Ayak yalın mı gideyim okula?"

Annemin çatık kaşları hayretle havalanırken hafif kenara itip, ayakkabılıktan dirseğime kadar gelen siyah botlarımı aldım. Hızla ayağıma geçirirken annem başımda ayağını yere vurarak bekliyordu. "Sabah gayet iyi görünüyordun anne, ben aşağıya inene kadar şeytan falan mı çarptı seni?"

Sol ayağıma geçirdiğim botunda fermuarını çektikten sonra ayağa kalktım. Annem gözlerini kısmış, avına yaklaşan kedi gibi bakıyordu bana. "Beni bir şey çarpmadı ama biraz sonra seni terliğim çarpacak!" Bunları söylerken eğilip ayağında ki terliği eline almıştı, tabii ben hemen kapıdan dışarıya atmıştım kendimi.

Merdivenlere ulaştığımda bir iki basamak inip, kafamı geriye doğru uzatarak anneme baktım. "Çarpılmadığına emin misin?" Şüpheli sorduğum soruma terliğini havaya kaldırarak yanıt vermişti. Annemde ki hareketlenmeyi görünce kuş misali merdivenleri uçarak inmiştim.

Mavi'nin Siyah'ıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin