10.Bölüm; "İhanete Uğramış Gibi.."

73 6 0
                                    

Her şey tuhaf bir hal almaya başlamıştı hayatımda. Ben monotonluğumu koruyordum ancak hayatım bana tezat kaçmayı tercih ediyordu. Bir türlü bütünleşmeyi başaramadık hayatımla.

Sorunum ne? Gerçekten bilmiyorum.

Kalbim acıyor.

Canım yanıyor.

Nefes alamıyorum.

Hayat belirtilerim yine sıfıra iniyor yavaş yavaş. Arkadaş olmak istediğini söylemesinin üzerinden sadece saatler geçti ancak ben ömrümün yarısını bu acıyı hissetmeye yatırmışım gibi hissediyorum. Saniyeler günlere eş değer işliyor sanki.

"İnci?" annemin uzaktan gelen sesini duyar duymaz gözlerimi kapattım. Saat gece yarısını gösteriyordu ve ben bu saate kadar yatağımda cenin pozisyonu ile boş boş duvarı izledim. Aklımda artık ne düşüneceğini şaşırmış durumda.

Annem saçlarıma öpücük bırakıp ışıkları kapattıktan sonra odadan çıktı ama ben gözlerimi açmadım.

Ben gidelim dedikten sonra tek kelime etmemişti. Cevap vermem gerekiyordu ancak ağzımı bile açamamıştım. Ne diyecektim ki? Onunla arkadaş olamazdım ben, bunu söyleyerek son cesaret kırıntılarımı da kıramazdım. Yine yapacağını yapmış ve beni ikiye bölmüştü.

Yanağımda hissettiğim ıslaklıkla kendime gelerek düşüncelerimin önünü kestim. Başım neredeyse çatlayacak durumdaydı, uyumalıydım.

Zorla daldığım uykum bölük pörçüktü. Tüm gece belirli aralıklarla uyanmıştım ve o kadar rahatsız bir uykuya dalmıştım ki diken üzerinde yatmışım gibi her yanım ağrıyordu. Yüzümü buruşturarak doğruldum yatağımda. Huzursuz hissediyordum kendimi, sanki hayatımda ki en berbat gün olarak hafızama kazınacaktı ve ben her hatırladığımda acıyla kıvranacaktım.

Aman! Sanki iki yıldır yaptığın şey bu değil.

Hislerimi küçümseyen iç sesime hayali bir el hareketi çektikten sonra banyoya doğru sürünmeye başladım. Asılan yüzümü yıkadıktan sonra kurulayarak makyaj yapmaya başladım. Rimel, likit, mat pembe ruj. Rujumu elimle dağıtarak normal dudak rengine getirdikten sonra elimi yıkayarak saçlarımı taradım.

Okul formamı da üzerime hızla geçirdikten sonra saçlarımı örüp sol omuzumdan sarkıttım. Diz kapaklarıma kadar gelen siyah hırkamı giyerek çantamı hazırlayıp odamdan çıktım. Merdivenleri ayaklarımı yere sürte sürte inerken hareketlerim fazla uyuşuktu.

Mutfağa girip hazır olan masaya baktım. Boş tabağımın üzerinde ki gözüme çarpan notu elime alıp sandalyeye otururken okumaya başladım.

"Selçuk'la birkaç işimiz olduğu için erkenden çıktım. Kahvaltı yapmadan sakın çıkma! Masayı Hatice Hanım toplar, okuluna geç kalma."

Notu geri masaya katarak uyuşuk hareketlerle kahvaltıma yoğunlaştım. Beni düşünen tek insanı yine hayal kırıklığına uğratacaktım. O tekrar gelmişti ve ben daha şimdiden çuvallamıştım. Daha neler olacaktı kim bilir, şimdiden zayıflığımı göstermiştim. Hani alkış?

Tadını alamadığım kahvaltıma son vererek kapıya yöneldim. Hızla botlarımı giyip kendimi dışarıya attım. Boğuluyor gibi hissediyordum. Bu kadar zayıf olmak zorunda mıydım?

Durağa uğramadan gelen ilk taksiye atlayıp okulun adresini verdim. O kadar ruhsuz hissediyordum ki kendimi! Ah. Hayat kasetimi başa sarıyorduk yine. Terk edilişin hikayesi yazan hayat kasetim küf tutmuş ekmek gibiydi artık. Küf tutmuş bir ekmeği yiyemezsiniz, bende umutlarımın küflendiği hayatı yaşayamıyorum.

Mavi'nin Siyah'ıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin