2.Bölüm

245 37 57
                                    

İlham Gencer - Bak Bir Varmış Bir Yokmuş

Salonun bir köşesinde üç genç hanım, keyifli bir piyesin başrolü olmuştu. Her kim rica ettiyse orkestra bu renkli şarkıyı seslendirmeye başlamıştı. İlham Gencer'in eseri. Aslı Fransız. Büyüklerin kulağı muhabbetten duymadığı için şarkı gençlerin ve çocukların keyfine kalmıştı. Ellerini beline koyup bir sağa bir sola omzunu atıyordu Feraye. Belini kıvırdıkça eteği kıpır kıpır hareketleniyordu. Karşısında dans etmekte olan Mehveş kafasına bir kasket geçirerek erkek, kendisi kadın; Leyla ise şarkıyı seslendiren üçüncü tekil şahıs olmuştu.

Bak bir varmış bir yokmuş eski günlerde...

Tatlı bir kız yaşarmış Boğaziçi'nde.

Leyla seslendiriyor: ''İşte bir sabah erken, masal böyle başlamış. Delikanlı genç kıza, iskelede rastlamış. Bakışmışlar göz göze, gören kimse olmamış. Fakat denizle dalga oynamıya başlamış.''

Mehveş ve Feraye çapraz şekilde kollarını birbirine geçirip etraflarında dönmeye başlıyorlar. Onların seyircisi İlhan, Cahit ve Samet oluyor. Kendilerine ayrılan masanın hemen karşısında ama uzağında değiller. Alkış tutan erkeklerse nabızları yükseltiyor. Seyir keyfini arttırıyor.

Bak bir varmış bir yokmuş eski günlerde...

Tatlı bir kız yaşarmış Boğaziçi'nde.

Leyla ''Delikanlı yaklaşmış,'' diyerek Mehveş'e atıyor pasını. Mehveş, Feraye'ye bakıyor. ''Ne kadar güzelsiniz...'' hülyalı hülyalı bakması erkeklere kahkaha attırıyor.

Leyla ''Güzel kız uzaklaşmış,'' derken Feraye birkaç adım geriye gidiyor. ''Fakat siz de kimsiniz?''

Mehveş bir adım atıyor. ''Ben bir erkek meleğim, bırak yanına geleyim. Elimi hiç sürmeden, gözlerimle seveyim!''

Alkış korosuyla birlikte Mehveş ve Feraye yeniden topuklu ayakkabılarıyla küçük alanlarında dans ediyorlar. Leyla da onlara dahil oluyor. Orkestra söylüyor nakaratı.

Bak bir varmış bir yokmuş eski günlerde...

Tatlı bir kız yaşarmış Boğaziçi'nde.

Sonra duruyorlar. Feraye beden dilini de kullanarak ''Olamaz hayır hayır,'' diyor ve devam ediyor. ''Annem çok kızar buna. Beni kenara ayır, git takıl şuna buna.'' derken işaret parmağıyla İlhan, Samet ve Cahit'i gösteriyor. Sonra, nazlı nazlı göz süzüyor. ''Şayet beni istersen, bize yolla anneni. Söz veriyorum sana, olacağım gelini!''

Bu kısmı dillendirirken ''Hayır ben Anadolu'ya gideceğim!'' diyerek düzeltme ihtiyacı hissediyor. Cahit ile göz göze geliyorlar. Cahit tek kaşı havada bakıyor Feraye'ye. Feraye'nin omzu kendiliğinden silkiliyor.

Bak bir varmış bir yokmuş eski günlerde...

Tatlı bir kız yaşarmış Boğaziçi'nde.

Şarkının devamını getirmeyen şen kızlar eteklerinin kenarlarından tutup selam veriyor üç kişilik seyirci kadrolarına. Sonrasında kendileri de gülmeye başlıyor. Mehveş başındaki kasketi çıkarmadan fotoğraflarının çekilmesini rica ediyor. Cahit makineyi devralıyor. ''Gülümseyin!'' derken deklanşöre basıyor.

Gecenin devamında Feraye'nin babası bir konuşma yapmıştı. Elleri kızarana değin alkışlamıştı insanlar. Feraye'nin elleriyse diz kapaklarında zamkla yapıştırmış gibi sabitti. Annesiyle göz göze geliyordu çoğunlukla. El alemin ağzına laf vermekten korkuyor ya annesi, ondan telaşlıydı. Feraye'nin gözü kör, kulağı sağır. Babasını dahi dinlememişti. Tabağında kalan şekerparenin karanfilini çatalına takıp diline yerleştiriyordu. Karanfili emmişti konuşma boyunca. Ağzının tadı o ana kadar gayet güzelken babasının ''Bu ülkeye ben nasıl hizmet ettiysem benim evlatlarım öyle hizmet edecek!'' demesiyle o güzelim tat yerle bir olmuştu. ''Yalancı!'' diye bağırdı içinden avaz avaz. ''Kızına bile izin vermiyorsun sen?! Bu nasıl hizmet?!''

Şark EkspresiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin