4.Bölüm

207 35 41
                                    

Hususi salondaki yemek masasının baş köşesinde Cevdet Bey, soluna Münevver Hanım, sağına Faysal ve Faysal'ın yanındaysa Alice oturuyordu. Füruzan mutfağa inmek için merdivenlere yürürken ortamdaki tek ses çatal ve bıçak sesleriydi. Münevver Hanım'ın her yediği boğazında kalıyordu da yemek borusundan aşağıya inmiyordu. Zira gözü, Alice ve göz bebeği Faysal üzerindeydi.

Mutfağın demirbaşı Nalan abla ile Feraye, ana yemeği servis etmekle meşguldüler. Nalan abla Avrupalı, pardon Gavuristanlı, gelini kabul edemiyordu ve Feraye'yi güldürüyordu. Güldürmek değildi niyeti, o endişeli ve ciddiydi.

''Şincik bu bizim dediğimizi de mi duymuyor Feraye?''

''Tabii ki hayır,'' dedi Feraye. ''Bizi duyuyor ancak karşılığı yok beyninde. Lisanımızı bilmiyor.''

''Bizim de gavurcamız yok.''

''Gavurca ne Allah aşkına?'' dedi Feraye gülerek. ''İngilizce anlaşacağız Alice Hanımla.''

''Sen benim yanımda dur da, konuş onunla tamam mı?''

''Seni ivedilikle lisan derslerine başlatmamız icap edecek gibi görünüyor. Malum ben Anadolu'ya gidiyorum. Füruzan da yok. Valide hanımlara bu gece felç inmezse inşallah... Belki yardım eder.''

''Ne kaynatıyorsunuz?'' diyerek giriş yapmıştı Füruzan, mutfağa.

''Nalan ablanın Alice ile nasıl iletişim kuracağını konuşuyorduk.''

''Bi'çareyle kimse konuşmuyor ki...''

''Amaniiin,'' dedi Nalan abla hüzün dolu bir sesle. ''Sen kalk gel teee fizandan. Geldiğin yerde yüzüne konuşmasınlar. Ayıp, ayıp.''

''Amma içerledin Nalan abla,'' diyerek kıkırdadı Füruzan. ''Ben kendisiyle hoşbeş ettim.''

''Eee,'' dedi Nalan abla. ''Neciymiş?''

''Kendisi fotoğrafçıymış. Aslı Danimarkalıymış.''

''Yok, Gavuristanlı!'' diyerek düzeltti Feraye. Alenen dalga geçiyordu da Nalan ablanın terliğinin tadına bakmıştı.

''Ailesiyle beraber İsviçre'de yaşıyorlarmış. Abim tanışmış onun ailesiyle. Alice de bizimle tanışmak istemiş.''

''İzdivaç var o zaman?'' dedi Feraye. Füruzan cıkladı.

''Erkenmiş izdivaç için.''

''Aman,'' dedi Feraye, Nalan ablanın hazırladığı tabakları tepsiye koyuyordu. ''Yaşı gelmiş otuza, daha mı erkenmiş? Az daha durursa karta kaçacak haberi yok!''

''Bilmiyorum,'' dedi Füruzan. ''Asıl bombaysa beraber yaşadıkları!''

''Hiiih!'' diyerek ellerini ağızlarına örttüler Nalan abla ve Feraye.

''Filmlerdeki gibi miymiş essahtan?''

''Annem benim kız başıma Anadolu'ya gitmeme kızıyordu, oğlu elin memleketlerinde kızlarla gününü gün ediyor!''

''Babamın gözü seyirdi sofrada,'' dedi Füruzan. ''Abim de bir değişik olmuş. Ahvalini hiç beğenmedim.''

''He,'' dedi Nalan abla. ''Aslan gibi Türk genciydi, kolalı gömlek giyerdi. Şimdi üfürükten tayyare olmuş!''

''Nalan abla!'' diyerek güldü iki kardeş de. ''Ne varmış canım kaşının kenarını cımbızla yoldurduysa?''

''Baban da onun tüylerini yolsun da görürüm o vakit!'' diyerek kızları payladığında hazır olan diğer tabakları da emaye tepsiye koydu. ''Hadi götürelim yukarıya. Füruzan, sen dur kuzum. Biz taşırız ablacığınla.''

Şark EkspresiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin