...kafamı annemin karnına nazikçe yerleştirdim....
Eliyle başımı okşadım."Eminim hasta olmasaydın bana bunu yapardın anne."hâlâ ağlıyordu o da. Onu üzmemek bir şeyleri belli etmemek için ne kadar çabalasam da normal olarak çöktüğüm zamanlarım oluyordu bu çok nadir olsa da.Ağlayan birine 'iyi misin?'diye sormak kadar gereksiz hayatım.
( Ne yapacağını kara kara düşünen Rüya,temsîli.)
Uyku ağır bir yük gibi gelmeye başladığında gözlerimi yumdum ve
onun bana küçükken hep söylediği ninniyi mırıldanarak uykuya daldım...Gözlerimi açtığımda hâlâ aynı sandalyede aynı pozisyonda olduğumdan dolayı her yerim tutulmuştu.kafamı annemin göğsünden kaldırdığımda boynum ağrıyordu çok fena.Daha sonra zorlukla mutfağa geçip anneme sıcacık bir mercimek çorbası pişirip tabakladım.O soğurken üstümü değiştirip, ilaç dolabına baktım.
Annemin ilaçlarının çok az bir dozajı kalmıştı. Anca bu gecelik yeterdi, benim acilen ilaç almam gerekiyordu.
'Bu gece anneme banyo yaptırdıktan sonra çıkarım'diye düşünmüştüm.
Yanımda 5 kuruş para yoktu fakat gerekirse çalar,para kazandığımda
geri öderdim.Çorbayı anneme itinayla içirdikten sonra güçlükle onu tekerlekli sandalyesine yerleştirdim ve duş yaptırmak için banyoya götürdüm.
...
Nefes alış verişlerim
hızlanırken,eczaneye gitgide yaklaşıyordum.Annemi yatağına yatırıp,o uyuyana kadar beklemiştim.
Soğuk kış gecesi üstümde hırka olmadan havanın soğukluğuna rağmen titreye titreye yürümeye devam ediyordum. Evde kendime ait neredeyse hiç bir şeyim yoktu. Neyim var neyim yok hepsini anneme feda ediyordum.Eminim yerime o olsaydı oda benim için aynısını yapıyor olacaktı. Karanlık sokaktaysa ürkek nefes alış verişlerim,sokak lambasının cızırtısı,ayak seslerim ve vicdanımın kulaklarımı dolduran "yanlış yoldaşın, vazgeç..."inlemeleri vardı sadece.Bir de Tanrı'nın 'cezası' geldikçe aklıma vazgeçecek gibi oluyordum,zaten keyiften çalmayacaktım ki annem bir gün daha yaşasın diye idi bütün bu yanlışlarım.
Hem maaşımı alınca ücretini ödeyeceğime söz vererek kendimi avuttum.Sokağın başından gelen araba fren sesiyle irkilsem de eczanenin kapısında iken bu işi bırakamazdım. Önce etrafı detaylıca kolaçan edip kimsenin olmadığına kanaat getirdim, zaten gecenin 2'sinde
uyanık kalanların fantezilerini de
hayal edemiyordum. Kameraya yakalanmamak için de evdeki çoraplardan birini kafama geçirmiştim.Kapıyı zorlayarak açmaya çalışsam da bı faydası yoktu, açılmadı. Olsun biz önce doğru yolu deneyelim. Kaldırımdan bir briket taşı alıp camı tuzla buz ettim. Cam kırılır kırılmaz eczanenin kulak tırmalayan alarmı devreye girdi. Lanet olsun! Ecza dolaplarını karıştırıp kırmızı reçeteyle satılan, adını hâlâ aklımda tutamadığım iki kutu ilacı cebime alelacele atıp dışarı attım kendimi.
Eczaneden çıktığım an önüme siyah
filmlere sahip camları olan spor bir araba çıktı. Bunlar polis değildi.
Araçtan inen bir çocuğun "Bin hadi!"
demesine anlam veremeden duygularımı şimdilik askıya aldım.
Böylece mantığım ile bu çıkmazdan
kurtulabilirdim.Zira polis siren sesleri olduğumuz civara doğru intikal ediyorlardı.Bindiğim araç hızla oradan ayrılırken bizi çoktan gözden
kaçırmışlardı.
"Üzgünüm polis ağabeyler,buralara kadar yorduk sizi de..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatın kanatları
General Fictionüst üste darbe yiyen Rüya kendini bir anda çıkılmaz bir kâbusun içinde bulur. Ağlamaya bile gücünün kalmayacağı zamanlarda yanında olmaya hazır olsanız iyi edersiniz. Çoğumuzun keşke benimde başıma gelseydi diyeceğimiz bu hayat hikayesini bizzat ya...