Tanrı'ya "Umarım bunlar lanet bir kâbustan ibarettir sadece." diye dualar ederken bir saatimin dolduğunu dönen kapı tokmağında
anladım. Ağlamanın ve çaresiz düşüncelerin üzerimde yarattığı etkiyle başım ve gözlerim ağrıyordu.
Başımda azrail misali dikilen Uğur'a
sadece kafamı kaldırıp bakmakla yetinmeyi tercih etmiştim. Biliyordu el mecbur kabul edeceğimi... Ayağa kalkıp dik durmaya çalıştım,son bir kaç günde hayatı mahvolan biri ne kadar dik durabilirse o kadar.Bakışlarımda kararlılık yakalasın istiyordum. "Eee, kararın ne Rüya?"
diye sorguladı bilmiyormuş gibi.
"Kabul ederim fakat bir şartım var." dedim aynı kararlılıkla. "Yanlış değilsem bu şartın annenle ilgili?"sorar gibi söylemişti. Kafamı sallamakla yetindim sadece."Onun tüm ilaç masraflarını karşılayacak ve onu korumanız altına alacaksınız." dedim. Derin bir nefes verip ellerini ceplerine yerleştirdi. Biraz sonra cebinden çıkardığı sigarayı yakıp dudaklarına yerleştirdi.Derin bir çekişten sonra dumanını itinayla hapsettiği ciğerlerinden serbest bıraktı. "Sadece bir şart demiştin." dedi gözlerini kısarak."Bu yüzden onun tedavi ve ilaç masraflarını karşılayacağım sadece."
Pazarlık yapacak konumda değildim mecburen kabul ettim. "Onu korumak senin ellerinde,beni ne kadar iyi koruyabileceğine göre değişir ileride şartların."kafam karıştı,bir dakika"Bana sadece bir iş demiştiniz?" sorar gibi kurduğum cümleden sonra dudakları usulca kırıldı, gözleri parladı."Aferin,zeki kız. Çabuk öğreniyorsun fakat sana hemen güvenip hayatımı teslim edecek kadar aptalsın da.Kendini kanıtlaman gerekiyor öncelikle.Yani sözün özü birlikte biraz zaman geçirmeye ihtiyacımız var." Karşımdaki adam su götürmez bir şekilde zeki bir adamdı ve belki de benden hep bir adım önde olacak gibi görünüyordu."Krallığıma hoş geldin.Burda yaşayacağın her şey, geçireceğin her dakika burda kalacak.
Antlaşmamız bu sadece."Elini uzatınca hiç tereddüt etmeden sıkıp"Anlaştık."dedim.Ona güvenmekten başka bir şansım yoktu kesinlikle.Boyun eğmek gibi bir şey değildi bu kabullenişim sadece duruma adapte olmaya çalışıyorum.
Boyun eğmiyorum, eğiyormuş gibi oynuyorum. Bir süre sonra birlikte salona geçtik. O gece arabada bulunan 3 gençte salonda oturmuş hararetli bir şekilde konuşuyorlardı.Uğur; sarışın, kahve gözlü çocuğu göstererek "Bu Ahkâm. Bilgisayar onun uzmanlık alanıdır.Her saha görevi,zaman ve yerdeki gözümüz kulağımızdır."Onun yanında oturan
esmer çocuğun omzuna elini koyup sıktıktan sonra "Bu Hayko,kendisinin
şiddetle ilgili ağır sorunları vardır.ve bunu düşmanlarımı yumruklayarak terapiye gitmiş kadar etki görür."En son buğday tenli, yeşil gözlü çocuğa bakıp göğsünü kabarttı.Pekâla
demek ki lider bu çocuk."Ve...Bu da Bircan, varlığımızdan da yokluğumuzdan da sorumludur.
Kısaca o benim sağ kolum,gururum. Canımı emanet edebileceğim tek kişi."
Bunu derken Hayko ve Ahkâm'ın kıskançlık ve kin dolu bakışları her hallerinden belli oluyordu. Bircan'a sanki düşmanmış gibi bakıyorlardı.
Bu ileride İşleri zorlaştırabilecek gibi duruyordu.Allah tarafından bir sınava tabi tutuluyordum yine ve bu sefer sınıfta kalmaya niyetli değildim hiç,hele ki meselenin ucu anneme dokunuyorsa."Beni zaten tanıyorsun."dedi Uğur da kendinden emin bir edayla."Ünlü bir iş adamıyım ve tatlım iş sektörü çok fazla zorlukla ve tehlikeyle dolu.Sana sunduğum teklifi kabul edip sefil hayatlarınızı geride bırakacak, görevini layıkıyla yerine getirecek misin?" Her kelimesi saf gerçekti.Derin bi nefes alıp sakinleşmeye çalıştım ve duruşumu dikleştirerek,"Ben de Rüya kanat ve gerekirse hayatımla bedel ödeyerek görevimi layıkıyla yerine getireceğim."Uğur keyifle gülümseyip,"Ekibime hoş geldin tekrardan kanat!" Soyadıma yaptığı vurguyu anlamlandıramadım ve takmamaya çalıştım.
"Yarın ilk görevine katılacak bu 3 arkadaşla ben basın toplantısından çıkana kadar binanın güvenliğiyle ilgileneceksin. Fazla zorlanmasın onlar sana yardımcı olacaktır."dedikten sonra odayı terk etti.Ben de ekiple göz temasından kaçınarak odama geri döndüm hemen.Kapıyı kapattıktan sonra ona sırtımı yaslayıp yere çöktüm. Dizlerimi kendime çektim ve ağlamaya başladım. Canım sıkılıyordu
canım çıksın istiyordum çünkü çok yorgun hissediyordum her açıdan.Ağlayışım katlanarak şiddetli bir hâl alırken odanın içindeki hareketlilikle bakışlarımı oraya yönelttim. Gözlerim buğulu olduğundan net görüşe sahip değildim.Biraz daha bekleyerek gözlerimdeki yaşları sildim ve benden yaklaşık 1 metre uzaklıktaki çocuğu fark eder etmez kaşlarım çatıldı istemsizce.Bir an önce ayaklanıp"Sen de kimsin?"diye sordum yarı merak yarı hesap sorar tonda.Bir an 'Allah'ım böyle bir güzellik görmeyi hak edecek ne yaptım?'diye düşündüm. kusursuz bir cilde sahipti.
Sert yüz hatları, yapılı vücudu ve uzun boyuyla:o sıcacık gülümsemesi büyük bir tezatlık abidesi idi.Bembeyaz saçları alnından dökülüyordu, siyah takım elbise ile ahenk yaratıyordu âdeta ve saçlarını vurgu yapmak ister gibi köyü bir takım elbiseydi. Gözlerinin beyazlık kısmı normal insanların aksine simsiyahtı ve göz bebekleri ise bembeyaz birer küçük halkaya sahipti.
Ellerini ceplerinden çıkarıp önünde
birleştirdi ve "Ben yüce yaratıcı tarafından yer yüzüne sana destek olmam için gönderilen bir Ölüm Meleği 'yim." dedi ve beni arafta bırakan o cümleleri sarf etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatın kanatları
General Fictionüst üste darbe yiyen Rüya kendini bir anda çıkılmaz bir kâbusun içinde bulur. Ağlamaya bile gücünün kalmayacağı zamanlarda yanında olmaya hazır olsanız iyi edersiniz. Çoğumuzun keşke benimde başıma gelseydi diyeceğimiz bu hayat hikayesini bizzat ya...