essay

721 53 90
                                    


"Ve son olarak... Bakugou ve Midoriya eşleşecek."

Adını duymayı bekleyen sarışın çocuğun diğer isimle kaşları da çatılmıştı. Kafasına destek olarak arkaya yasladığı kollarını hışımla çekti ve önündeki sıraya vurdu.

"Ben bu sikik özgünlüksüzle hiçbir şey yapmam hoca!"

Kafasını gömdüğü sırada daha da büzüştü yeşil saçlı. Yok olmak istedi.. yine.

Ellerini bacaklarına koymuş gergince sıkıyordu okul üniformasını. Kafasını uzun süredir eğişi ve kambur duruşu yüzünden sırtı ağrımaya başlamıştı. Elleri terlemişti. Tuzlu sıvı bileklerindeki henüz kurumamış yaraları ıslatarak acı dalgalarını beynine gönderiyordu. Yinede fiziksel acı, psikolojik acıyı geçirmiyordu.

Derince nefes vererek kendini sakinleştirmeye çalıştı. Alışık olduğunu hatırlattı kendine. Bir işe yaramamıştı, hâlâ bok gibi hissediyordu. Çünkü öyleymiş gibi davranıyorlardı. Herkes. Her gün.

Gözlüğünü düzeltti yaşlı adam. Bir an önce emekli olmak istiyordu zaten. Aptal öğrenciler umrunda bile değildi. Pek tepki vermeden konuşmaya devam etti.

"Üzgünüm Bakugou-kun değişemiyorum. Beraber basit bir makale yazacaksınız. Pek zor değil ha?"

"Tch!.."

Sinirle başka yöne baktı çocuk. Nefret ediyordu Deku'nun bir şekilde sürekli kıçının dibinden düşmemesinden.

Zilin çalmasıyla sınıfın kapısına doğru yürürken öğretmeninin koluna çarparak geçti, peşinden gelen diğer zorba arkadaşlarına aldırmadan.

.

Duyduğu sesle uzandığı yerden zorlanarak da olsa kalktı Bakugou. Lanet annesi ve babasının daha bir haftası vardı diye hatırlıyordu. Yüzündeki huysuz ifadesini indirmeden kapıyı açtı, umrunda değildi.

Karşılaştığı cılız küçük betayla daha da sinirlenmişti Bakugou. Kapıyı yüzüne kapatacaktı ki küçük eller kapıyı tuttu.

"Kacchan! Ödevin son tarihi yarın. Lütfen... Sadece yapalım şunu."

Bazen düşünmeden edemiyordu Bakugou. Bu kadar kederli ve ağlak gözleri nasıl bu kadar parlak ve umut verici görünebiliyordu?

Biraz daha karşısında ki sefil çocuğa katlanamadı ve kabul etti Bakugou.

"Tamam, herneyse. "

Kapıyı aralıyarak içeri doğru ilerledi sarışın. Bu onu içeri davet etme şekliydi diye düşündü yeşil saçlı. Aptal alfa diye geçirdi içinden, peşinden yürürken.

Elindeki kitapları sımsıkı tutmuş kalın kağıt parçalarının avucunda oluşan terleri emmesine izin veriyordu kısa boylu çocuk.

"K-kacchan şey.. nerede yapacağız..?"

Kovar gibi yukarı katı gösterdi sarışın.

"Sen benim odamda yapabilirsin."

Elindeki defterleri daha sıkı tuttu yeşilli.

"A-ama Kacchan.. sensei beraber sunacağımızı söyledi.. hiç dinlemedin mi?!"

Daha da çatıldı kaşları sarışının. Yaşlanınca alnında oluşacak kırışıklıklar hayal edilemezdi. Ondan kısa olan çocuğun üstüne yürüdü. Bağırdı daha sonra.

"Sen beni küçük mü görmeye çalışıyorsun ha?!"

Aralarındaki mesafe azaldığında elini kaldırdı Bakugou. Birşey yapmayacaktı aslında korkutmaya çalışıyordu.

Fakat Deku refleks olarak kollarını yüzüne siper etti. O kadar alışmıştıki zorbalıklara.

Kaşları havaya kalktı sarışının.
Elini indirdi ve normal haline göre daha sakin gözükse de huysuzca konuştu.

"Lanet- tamam yapalım, yukarıda."

Onayını aldıktan sonra merdivenleri çıktı İzuku. Katsuki alt katta lavaboya gideceğini söylemişti. Sarışın çocuğu düşünüyordu. Belki de bu uzun süre sonra çocukluklarındaki gibi arkadaş olabilecekleri zamandır. Birbirlerinin en yakını oldukları zamanları çok özlemişti.

Son basamağa ayak basmadan önce sendeledi İzuku, dengesini korumak için korkulukları yakaladı minik elleri. Başı dönmüştü, sanki dünyası tepetaklak olmuştu.

"Aptal Deku! Ne dikiliyorsun orada, hadi hemen bitirelim şu siktiğimin makalesini! Aylaklık edersen seni öldürürüm."

"T-tamam Kacchan, hemen!"

Umursamadı Deku, sarışın çocuğun odasına doğru yürüdü hızlıca. Normalden fazla terliyordu. Sadece yorulmuştur önemli bir şey değildir diye kestirip attı.

Odaya girdiğinde derin bir nefes aldı burnundan. Kacchan'ın odası küçüklüklerinden beri aynı kokuyordu. Un kurabiyesi gibi. Evet Kacchan çoğu kişiye göre çok kabaydı ve huysuzdu ,İzuku öyle düşünmüyordu tabi, ama feromonları onun aksine çok tatlı ve rahatlatıcıydı.

"Konuyu seçtin mi inek?"

"Ah evet"

.

Boynuna uzun süredir yakın duran sarı kafa ve artık onu dürtmeye başlayan kemikli burundan rahatsız oldu Deku. Zaten kendini çok tuhaf hissediyordu.

Rahatsızca konuştu çilli çocuk.

"K-kacchan.. ne yapıyorsun?"

Büyük gözlerin ona dönmesiyle nefesi kesildi Bakugou'nun. Suç üstü yakalanmış gibi geri çekti kafasını. Sonra tekrar sinirli ifadesini sürdürerek bağırdı.

"S-sen.. kokuyorsun!"

"Ne?"

Üstündeki terli beyaz tişörtü kokladı Deku gergince. Hissettiği baskın sıcaklık dışında herhangi değişik bir koku alamıyordu.

"A-anlamıyorum Kacchan?"

"Betaların kokusu olduğunu bilmiyordum.."

"..."

Hissettiği ani kasık sancısıyla karnını tuttu Deku. Boynunun durmadan terlemesinden de rahatsız oluyordu. Başının döndüğünü hissetti. Diğer elini de başına götürdü.

"Oi! .. Noluyor?"

"..."

"Deku! İyi misin?"

"K-kacchan.. canım acıyor.."

Gözlerinden akan yaşlara baktı Bakugou. Kıpkırmızı yanaklarına ve bacaklarını ayırarak oturuşuna.

Daha sonra Deku'nun şortuna kaydı gözleri. Bu ıslaklıkta neydi? Şaşkınca bakakaldı karşısındaki bir deri bir kemik çocuğa. Gergince yutkundu.

"Deku.. sen kızgınlığa giriyorsun.."







Yav okurken patladim bune cok cringe neyse bunu sutladim taslaklardan

i bet on losing dogs • bakudekuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin