Sonunda ders bitmişti ve ben boğuluyormuş gibi hissediyordum. Kendimi hemen bahçeye attım. Normalde bahçeye çok çıkan biri değilimdir fakat bu sefer gerçekten boğuluyor gibiydim.
Bahçede kendi kendime gezinirken boş bir bank görünce hemen oraya oturdum. Gözlerimi kapatıp derin nefesler almaya başladım. Güneş yüzüme vuruyordu ve bu beni iyi hissettiriyordu. Ama bu his çok sürmemişti çünkü biri önüme geçmiş beni gölgesinde haps etmiş gibiydi.
Bu kişi taehyung'du "ne işin var burda?" Diye sorunca ona göz devirdim ve "ne hava almamda mı yasak?" Dedim. Yüzünde hiç bir ifade Yoktu. Duygularını saklamakta baya iyiydi. "Benim elimde olsa sana nefes bile aldırmam."
Bıkkın bir şekilde nefes vererek ayağı kalktım ve tam gidecektim ki beni kolumdan tuttu. "Korkuyor musun yine" diyip alayla güldü. "Korkulacak bir canavara benzediğini kabul ediyorsun yani?" Dedim alayla gülerek. "Vay vay vay bizim küçük yavsak bugün yürek yemiş" dedi gözleri saçlarıma gitti.
Saçlarımı uzun uzun incelendikten sonra "saçlarını pembeye boyatmayı düşünüyor musun?" Dedi
"Yaa evet pembiş pembiş gezmeyi planlıyordum tam (!) Bi git ya" dedim alayla ve oradan uzaklaştım. Bu da bir garipti ha böyle saçma bir soruyu niye soruyorsun ki? Canavar.Kantinde oturmuş telefonumla oynuyordum. Fazlasıyla sıkılıyordum. Benim kantinden bir şey yiyip içmem yasaktı. Bende herkes derse girince gizlice yiyordum. Ders zili beklerken biranda karşıma bir kız geçti "naber" kaşımı anlamsızca çatarak "iyi senden?" İlk defa biriyle konuşuyordum. Bu beni oldukça germişti.
"Ben kim nari" diyerek elini uzattı. Tam konuşmak için ağzımı açıcaktım ki "park jimin biliyorum" dedi. Çok şaşırmamıştım sonuçta ben bu okulun yavşakıydım onlara göre. Elindeki iki içecekten birini bana uzattı "tek başıma içmek sıkıcı bana eşlik eder misin?" Dedi sevecan bir sesle. "tabi olur" dedim gülümsüyerek. Ve elindeki içeceği aldım.
Havadan konuşurken içeceği yudum yudum içmiştim. Gittikçe uykumun geldiğini hissediyordum. Göz kapaklarım kapanıyordu. Daha fazla kendimi tutamadım. Son kez nari'ye baktım. Yüzünde şimdi bir gülüş vardı. "İyi uykular jimin" dedi ve göz kırptı. Bende istemeye istemeye uykuya bıraktım kendimi.
***
Gözlerimi aralamaya çalışıyordum. Başımda anlam veremedim bir ağrı vardı ve canımı fazlasıyla yakıyordu. Sonunda gözlerimi açabildiğimde bir sandelyeye ellerim, bacaklarım bağlı bir şekilde olduğunu fark etmiştim. Etrafa şaşkınca bakışlar atarak buranın neresi olduğunu anlamaya çalışıyordum. "Kimse var mı?" Diye bağırdı ama ses gelmedi. Burası okulun bodrumuydu.
Bu sefer ellerimi ve bacaklarımı zorlamaya başladı. Ama ip öyle sıkı ve kalındı ki hiç bir genişleme dahi olmuyordu. İyice korkmuştum "yardım edin!" Diye yüksek sesle bağırdım. Nefes nefeseydim. Titriyor, terliyordum ve çok korkuyordum.
Bir kaç dakika sonra kapı açıldı ve içeri Yoongi girdi. Titrek bakışlarıa ona bakıp anlamaya çalışıyordum. "Noluyot burda?" Dedim. Hiç bişi demedi. Bana doğru yaklaştı ve "tae hadi artık!".diye bağırdı. Hiç bir şey anlamıyordum. daha sonra içeri tae girdi. Elinde bir poşet vardı.
"Getirdim." Dedi tae. "Noluyo ya!" Diye bağırdım. Tae yüzündeki gülümsemeyle poşetteki şeyleri çıkardı. Bunlar saç boyasıydı? Biri açıcı biri pembe bir boya. "N-ne bu?" Korkudan kekeleyerek konuştum. "Hani bugün pembiş pembiş gezmek istediğini söylemiştin ya onun için bunlar" dedi ve elinde boyaları kaldırıp, göz kırptı.
"Hayır. Saçmalamayın Hayır!" Diye bağırdım onların umrunda bile değildi. Tae açıcıyı açıp karıştırmaya başlamıştı. "Ya hayır lütfen yapmayın!" Artık ağlıyordum. Saçlarımı çok seviyordum pembe gibi bir rengi istemiyordum.
Tae elindeki boya fırçasıyla bana yaklaştı. "Kıpırdama" dedi. Ben daha çok kıpırdamaya başladım. Aynı zamanda da hüngür hüngür ağlıyordum. "Yapmayın lütfen bırakın beni!" Yalvarmam hiç bir işe yaramıyordu.
"Kıpırdama dedik yavşak" dedi yoongi ve yüzümü iki elinin arasına aldı. Fazlasıyla sert tutuyordu. Ondan asla kurtulamıyordum ki aklıma bişi geldi ve ben de hemen elini tüm gücümle ısırdım.
"Ah! Lan köpek!" Dedi ve çok sinirlenmiti. "Yok böyle olmicak" diyerek titreyen bacaklarımın üstüne oturdu ve yüzümü daha sıkı tuttu. Yoongi benim kucağımda mı oturuyordu? Şaşkınlıkla ona bakarken "biraz daha çırpınırsan sana o boyayı yediririm."
Taehyung'da biraz garipseyerek baktıktan sonra açıcıyı saçıma sürdü. Benim hıçkırıklar içinde ağlamamı ikiside umursamıyordu.
Tae saçlarımı halletikten sonra açıcıyı beklemek için ikiside beni burda bırakıp gitmişlerdi. Ben ise hala hıçkırıkla ağlıyordum. şuan çok komik göründüğümün farkındaydım ama şuan bu düşüneceğim en son şeydi. Peki ya ben anneme ne dicektim? Okuldakiler iyice benle dalga geçiceklerdi.
En az bir saat geçmişti ben ise kafamı eğip ağlıyordum. Yoongi ve tae tekrar içeri girdiklerinde. Onlara bakma gereği bile duymamıştım. "Naber jimin?"dedi tae. Hiç bir cevap vermedim. Elinde büyü bir şişe su vardı. Suyun kapağını açtı ve sertçe saçımdan asılarak kafamı geriye atmamı sağlamıştı.
Saçımı elindeki şişeyle yıkadı. Ben daha fazla ağlarken saçıma pembe boyayı sürmüştü._____________
Bölüm sonu
Pembe saçlı jimin
Her haliyle mükemmel askim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tyrant of betrayal /// yoonmin
Randomyoongi exinin onu jimin ile aldattığını öğrenmişti. bu yüzden yoongi, Jimin'e yapabildiği en kötü zorbalıkları yapmaya kararlıydı fakat bazı şeyler ters gitmeye başlamıştı... "hepsi senin yüzünden!" "hepsi onun yüzünden..."