Bölüm 4: Göz

1.7K 111 15
                                    

    Zeynep gelene kadar Hayal ve Barış bir buçuk saat boyunca yalnız kaldılar. "Allah aşkına, nereden geliyor bu kız?" Hayal'in sabrı gittikçe tükeniyordu.

    "Hastanede işi varmış. Acil dedim ama belli ki orada da acil işler var. Merak etme gelir şimdi."

    Hayal günün ilerleyişinin daha tuhaf bir hale bürünebileceğini düşünmemişti. Beklediğinin aksine Barış ondan kaçmamış, dahası bir açıklama için ısrar etmeden Hayal'in yanında kalmıştı. Genelde yaptığı gibi onu ne kadar sevdiğinden de bahsetmiyordu. Ona haksızlık ettiğini düşünmeye başlıyordu. Eğer bir gün aşk konusunu kapatırsa arkadaş bile olabilirlerdi.

    Hayal, anahtar sesi duyduğunda oturduğu yerden fırlayıp kapıya koştu. Zeynep, Hayal'in kendi rızasıyla kapıya gelişinden durumun gerçekten çok kötü olduğu sonucuna vardı. Endişeyle, "Ne oldu?" diye sordu. Barış'ın hala orada ve ölmemiş olduğunu görmek de bu endişeyi pekiştirmişti.

    "Zeynep çok kötü şeyler oldu. En başından anlatmam gerek ama hepsinden önce sana bugün okuduğum bir haberi göstermem lazım." Hayal, Zeynep'i bilgisayarın önüne çekti. Haber zaten ekranda açık duruyordu. Haberi çabucak okuyan Zeynep, "Bu Umut Karayel, o mu?" diye sordu şaşkın ama temkinli bir şekilde. "Evet." Hayal'in sesi her zamankinin aksine güvensiz çıkmıştı.

    "Çok üzüldüğümü söyleyemem sanırım. Tüm bunlar, bu yüzden mi?"

    "Dahası da var merak etme. Ben bu haberi okurken zaten yeterince şaşkındım. Sonra zil çaldı ben de..." Zeynep araya girdi. "Sen de kalkıp kapıyı açtın mı yani? Ben o kapının önünde davul çalsam açmazsın ama ben olmadığımı bilince kalkıp açtın öyle mi?"

    "Zeynep, şu an sorunumuz bu değil." Hayal'in yüzü ciddiyetini muhafaza ettiğinden, Zeynep konuyu uzatmadı. "Bunun hesabını sonra vereceksin."

    "Her neyse... Kapıda kimse yoktu ama yerde bir hediye kutusu vardı. Yine Barış'ın saçma girişimlerinden biri olduğunu düşünüp içeri aldım." Yan gözle Barış'a baktı. Barış gözlerini kısmış kötü kötü bakıyordu.

    "Paketi açtığımda içinden çıkan şeyse..." Zeynep'i yerinden kalkıp masaya gitmesi için yönlendirdi. Kutuyu açıp önüne koydu. Zeynep'in ifadesi yüzünde dondu ve bir süre öylece kaldı. "Yani... Bu şimdi, Umut'un kalbi mi? Bunu kimin gönderdiğini biliyor musun?" Hayal hediyeyle beraber gelen kartı Zeynep'e uzattı.

    "Bu da ne demek? Sen bir şey anladın mı? Hayal böyle bir şeyi kim neden yapmış olabilir?" Zeynep, Hayal'in gözlerini kaçırdığını fark etti. Anlatmadığı başka şeyler de vardı. "Sen neyi saklıyorsun?"

    "Beni bu kadar iyi tanımak zorunda mısın?" Hayal, Zeynep'i kolundan tuttu ve Barış'ın yanına oturttu. Şimdi ikisi de beklenti içinde Hayal'e bakıyordu.

    "Bakın. Hayatımın en büyük hatasını yapıp okulu bıraktıktan sonra bir de üstüne alkolik olduğumu biliyorsunuz. O dönemden çıkmak hiç kolay değildi. Bana tüm öfkemi, nefretimi artık unutmam gerektiğini söylediler. Unutmak kolay değildi ama kolaylaştırabilirdim. Aslında tek istediğim intikam almaktı, ölmeleri bile umurumda olmazdı. Bir gece artık bütün varlığımı boğan o öfkeden kurtulmak istediğime karar verdim. Tabii ki onları öldüremezdim. Ben de gözlerimi kapattım ve onları öldürdüğümü hayal ettim. O beni sakinleştirdi. Elimden içkiyi bırakmama neden olan tek şeydi. Ben de bunu öfkeye kapıldığım her seferinde yaptım. Bu beni tedavi eden şeydi. Kimse bir cinayet düşüncesiyle rahatlamaz biliyorum ama ben rahatladım. Belki de beni eskiden olduğum kişinin tamamen zıttı yapan şey çoğunlukla bu düşüncelerdi ama umurumda bile değildi." Zeynep ve Barış düz ve anlamsız bir şekilde bakıyorlardı. İkisinin de aynı bakışa sahip olması, ortamın ciddiyetine rağmen Hayal'de gülme isteği yaratmıştı.

Karanlığı ÖldürmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin