Veda -6-

2.6K 345 31
                                    

Melike, koştura koştura hastane koridorunda ilerledi. Uzun yoldan gelmişti ve yol boyunca uyuyamamıştı. En son Özgür, ona İclal'in ameliyata girdiğini haber vermişti ve sonrasında da herhangi bir haber alamamıştı. Ameliyattan çıkmış olsa söylerlerdi. Belki de hâlâ ameliyattaydı. Bunun uzun bir ameliyat olacağını biliyordu.

İçini kaplayan kötü histen kurtulmak için kafasını iki yana sallamayı denedi. Sanki böyle yaparsa kafasının içindeki düşünceleri zihninin kuytu bir köşesine itebilirdi. Titreyen bacaklarıyla ilerlemeye devam etti. Sınav haftası bittiği gibi kendini otobüste bulmuş ve bu büyük ameliyat için şehre dönmüştü. Her ameliyatında arkadaşının yanında olmaya çalışırdı. Bu konudaki ısrarı, İclal'in gerek olmadığını söylemeleriyle de sönmezdi üstelik.

Bu kez İclal de gelmemesi gerektiğiyle ilgili bir şey söylememişti. Hatta ne zaman geleceğini soran kendisiydi. Ya Melike'nin ısrarına karşı gelemeyeceğini bildiğindendi ya da...

Melike, Özgür'ü gördüğünde zihnindeki düşünceler de susmuştu. Genç adam, hastane koltuklarında oturmuş, dirseklerini dizlerine yaslamış bir şekilde elindeki deftere bakıyordu. Melike, yaklaştıkça onun yüz ifadesindeki karmaşayı gördü. İçini tekrardan o kötü his kapladı. Onu susturmak, az önceki kadar kolay olmamıştı.

Adımlarını tam Özgür'ün önünde durdurup korkarak adını söyledi. "Özgür?"

Neden korktuğunu bilmiyordu. İçindeki kötü hissin ne olduğunu bilmiyordu ama onu dinlemekten fazlasıyla korkuyordu. Özgür, kafasını kaldırıp ona baktı. Kahverengi gözlerinin içi kanlanmış, yüzü yorgunluktan çökmüştü. Bakışları ise... Hiçlikti. 

Yüreğindeki o darlık güçlendi ve kafasının içinde avaz avaz bağırmaya başladı.

İclal'e bir şey oldu! İclal'e bir şey oldu!

Melike, zihnindeki sese kulaklarını tıkamak, ona susmasını emretmek istedi. Bunun ihtimalini birkaç saniye için dahi olsa düşünmek canını çok yakıyordu. Kendini toparlayarak Özgür'e baktı. Genç adamın boş bakışları hiç yardımcı olmuyordu.

"Sen neden buradasın?" diye sordu Melike, onu ameliyathanenin önünde göreceğini düşünmüştü. "İclal hâlâ ameliyatta mı?"

"İclal?" diye mırıldandı Özgür. Melike'nin kaşları çatıldı. Sanki dokunsa dağılacak bir toz bulutuymuş gibi görünüyordu. Bir rüyadaymış gibi, gerçeklikle bağını koparmış gibi...

"Özgür?" dedi Melike, onu transtan çıkarmak istercesine. Nefret ettiği, cevabını duymaktan delicesine korktuğu o soruyu sordu. "İclal'e bir şey mi oldu?"

"İclal..." diye fısıldadı Özgür, tekrardan. Dudaklarının arasından dökülen isim sanki gerçek değilmiş gibiydi. Ama gerçekti. İclal, onun adıydı. Gözlerinde yaşamı taşıyan o kızın adıydı. Ne olmuştu o kıza? Elinde onun defterini tutuyor, kalbi hâlâ atarken yazdığı satırları okuyordu. Onun dünyasının içindeydi ve şimdi kısa bir anlığına dışarıya çıkarılmıştı. 

İclal'in dünyasına ara vermiş, gerçek dünyaya kısa bir anlığına dönmüştü.

İclal'in artık olmadığı dünyaya.

Gerçek gelmiyordu. Gerçek buydu ama değil gibiydi. Tüm bunlar nasıl gerçek olabilirdi ki?

Melike, Özgür'ün koyu kahvelerinin duvara dalıp gittiğini gördü. Onu görmüyor, varlığı tam karşısında değilmiş gibi davranıyordu. Özgür'ün donuk bir şekilde "İclal ameliyattan çıkamadı," dediğini duydu.

İclal, ameliyattan çıkamadı.

"Ne demek ameliyattan çıkamadı?" diye sordu Melike, sesi titriyordu. Kendisi titriyordu. Dünyası, başına yıkılmak üzereydi. Hepsi de Özgür'ün ağzından çıkacak iki kelimeye bağlıydı. Ama genç adam, dudaklarını birbirine sıkıca bastırıyor ve ısrarla o iki kelimeyi kurmaktan kaçınıyordu. 

VEDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin