Veda -1-

7.7K 531 155
                                    

Bu kurguyu ilk 30 Mart 2019'da, asıl hesabımda paylaşmıştım. Şimdi biraz düzenleyip burada paylaşıyorum. Keyifli okumalar.

Sezen Aksu - Son Bakış

"İyi olacaksın."

İclal, ameliyata girmeden önce bilmem kaçıncı kez duyduğu bu teselliyle yorgunca gülümsedi. Ne kadar yorgun olduğunu onu seven insanlara çaktırmamaya çalışıyordu. Hepsinin ondan yana umudu vardı. Hepsi emindi İclal'in bir ameliyattan daha sapasağlam çıkacağına.

Kalp hastasıydı. Çocukluğundan beri sayısız ameliyata girmiş, sancılı iyileşme dönemleri atlatmıştı. Birini daha atlatabilirdi. Herkes bundan emindi.

Bu yüzden İclal, hasta kalbini kaplayan kötü histen onları haberdar etmek istemedi.

Annesiyle babası, alnına birer öpücük bırakıp odadan kısa bir süreliğine çıktığında hastanedeki koltukta gergince oturmuş Özgür'e döndü. Özgür, ortaokuldan beri en yakın arkadaşıydı. Beraber çok şey paylaşmışlardı. Bir de Melike vardı ama Melike, şehir dışında üniversite kazandığı için şu an burada değildi. Yoldaydı, buraya gelecekti.

"Özgür?" dedi İclal, zorlukla çıkardığı sesiyle. Birazdan ameliyat için gelip onu alacaklardı. Özgür, bakışlarını hemen ona çevirip oturduğu koltuktan kalktı ve İclal'e ilerledi. "Efendim?"

"Senden bir şey isteyebilir miyim?"

"İste tabii." Özgür, beklenti içinde gözlerine bakarken İclal yutkundu. Dün gece yastığının altına koyduğu defteri oradan çıkararak Özgür'e uzattı. Özgür'ün kaşları hafifçe çatılırken defteri eline aldı. Bir süre şaşkın bakışları defterde gezindi, sonrasında kahverengi gözlerini İclal'e çevirmişti.

Onun sormasına kalmadan İclal, kendini açıkladı. "Bu defter yıllardır benimle," dedi gülümseyerek. "Beni tanıyorsun, Özgür. Nasıl kan ayaklı bir insan olduğumu biliyorsun."

"Değilsin."

"Öyleyim," dedi İclal ısrarla. "Cesur biri değilim. Keşke olabilseydim ama değilim. Söyleyemediğim her şeyi bu deftere yazdım." Yavaşça yutkundu. "Olur da bana bir şey olursa... Yani ameliyattan-..."

"İclal, saçmalama." dedi Özgür, sesi acıyla çıkmıştı. "Söyleme böyle şeyler. Sapasağlam çıkacaksın o ameliyattan."

"İtiraz etme de dinle."

"Dinlemeyeceğim." Defteri İclal'in kucağına bırakıp odanın çıkışına ilerlerken, "Bu saçmalıkları dinlemeyeceğim." dedi.

İclal'in "Lütfen," diyen titreyen sesini duyduğunda adımları durdu. Başını ona çevirdi. İclal'in gözleri dolmuştu. "Lütfen, Özgür. Sadece sen yapabilirsin bunu. Bu, senden son isteğim."

"Son deyip durma."

"Ama..." İclal, dudaklarını birbirine bastırarak söyleyeceklerinden vazgeçti. "Olur da başıma bir şey gelirse bu defterde yazdıklarımı sahiplerine iletir misin? Senden sadece bunu istiyorum."

"Olmayacak." Özgür, inatla konuşmuştu. İclal, onu ikna etmekle uğraşmadı. Elindeki defteri Özgür'e uzattı. "Eğer olursa, bunu yapacağına söz ver. Hiç söyleyemediğim çok şey var. Keşke buna ben cesaret edebilseydim ama edemedim. O yüzden bu defter var. Ben söyleyemeyecek olsam bile sözlerimin ulaşması için."

"Bir şartla kabul ederim," dedi Özgür. Birazdan ameliyata girecek birinin isteğine şart koşmak pek de vicdanlı bir hareket değildi. Ama İclal bu ameliyattan çıkacaktı ve iyileşecekti zaten. Bu şekilde vicdanını rahatlatıyordu. "Ameliyattan sağ salim çıktığında söyleyemediğin her şeyi ilgili kişilerin yüzüne sen söyleyeceksin. Anlaştık mı?"

İclal, içine derin bir nefes çekerek Özgür'ün kararlı gözlerine baktı. Eğer sağ çıkacaksa, öyle bir ihtimal varsa bunu gerçekleştirmeyi kendisi de istiyordu. Daha önce ölüme hiç bu kadar yakın hissetmemişti. Her şey bir anda anlamsız gelmişti gözüne.

"Anlaştık," dedi o yüzden. Elini havaya kaldırarak defteri Özgür'e uzattı. Özgür, sertçe yutkunarak defteri İclal'in elinden aldı.

Annesiyle babası tekrardan hastane odasına girdiklerinde İclal'i ameliyata götürmek için hemşireler de gelmişti. İclal, Özgür'e baktı. Göz göze gelmişlerdi.

"Gözlerini açtığında görüşürüz." dedi Özgür.

İclal'in dudakları yukarıya kıvrıldı ama sözlü bir karşılık vermedi. Ameliyathanenin kapısına kadar onun peşinden ilerledi Özgür. Gözleri son bir kez buluştu.

İkisi de aklından geçenleri söylemek istedi.

İclal, yapılan iğnenin etkisinden halsizdi. Söyleyemedi. Özgür, bunun iyi bir zaman olmadığını düşündü. O da söylemedi. Ameliyathanenin kapıları iki yana açıldı ve İclal, gözden kayboldu.

Özgür, o kapının önündeki gergin bekleyişine başladı. Kalbi korku içinde atıyordu. İclal'in her ameliyatında böyle olurdu. Ama bu korkunun kaynağı elindeki defterdi. İclal, bunu ona neden vermişti? Neden ölecekmiş gibi konuşmuştu? Hiç böyle yapmazdı. Belki de en kritik ameliyatı olduğu içindi. Yine de hepsi, İclal'in bunun altından kalkabileceğine inanıyordu. İclal mi inanmıyordu?

Genç adam, bunları düşünerek kendisine acı çektirmeyi reddetti ve başını iki yana salladı. İçeride, bıçak altında yatan İclal için dua etti. Umuduna sığındı, ona tutundu. O ameliyathaneden çıkana kadar ağlamayacaktı. Çünkü İclal gözünü açtığı anda fark ederdi onun ağladığını. Ağlayacak bir sebebi yoktu. Güzel haberlerle çıkacaktı o ameliyathaneden.

2 saat sonra, ameliyathanenin kapısı açıldığında hepsi bir anda doktorun etrafında toplaşmıştı. Ameliyat uzun sürecekti, öyle söylemişlerdi. 2 saat çok kısa bir süreydi. Beklemesi uzundu, evet ama ameliyat için kısa bir süreydi. Bu yüzden hepsi doktora şaşkın şaşkın bakıyordu.

Adam, maskesini indirip onlara yorgunca baktı. Özgür, o anda anlamıştı.

Kulaklarını tıkamak istedi.

"Başınız sağ olsun," dedi doktor. "İclal'i kaybettik."

Annesinin çığlığı ameliyathanenin koridorunda yankılandı.

Doktor, onlara teselli cümleleri sıralarken Özgür'ün kulakları çınlıyordu. Ne demişti doktor? Başınız sağ olsun, demişti. İclal'i kaybettik.

İclal...

Genç adamın bakışları elindeki deftere düşerken ağırca yutkundu. Biraz ilerleyip ameliyathanenin önündeki koltuklardan birine oturdu. Elindeki defterin ilk sayfasını açtığında onu karşılayan İclal'in el yazısıyla, tek bir cümleydi.

Bu defteri ben öldüğümde açın.

Özgür, kısa bir an bakakaldıktan sonra sayfayı çevirdi.

VEDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin