Kesinlikle hayır

115 27 14
                                    

Kendimi toparlayıp ayağa kalkmaya çalışırken o hala bizim olduğumuz tarafa hızlı adımlarla geliyordu. Uzay'dan güç alarak ayağa kalktım. Arkamı dönüp Evren'i durduracağım anda beni ittirip Uzay'a yumruğunu geçirdi.


Her ne kadar sarhoş olsam da bilincim yerindeydi. Bir anlık şaşkınlıkla ne yapacağımı kavrayamadım ama hemen sonra Evren'in kolundan tutup bırakması için yalvarmaya başladım. Değişen bir şey oldu mu derseniz, hayır. Aksine söylediklerim onu daha fazla sinirlendiriyordu. Arkadan Ulaş ve Ege gelip Evren'i kollarından tutarak zorla kaldırdılar. Bakışlarım yerde yarı baygın yatan Uzay ve Evren arasında gidip gelirken hızla Uzay'ın yanına çöktüm. Bu yaptığım Evren'i daha fazla çıldırtmaktan başka hiçbir işe yaramadı.


Ulaş ve Ege'ye sert bir şekilde ''Bırakın lan'' diye bağırarak kollarını onlardan kurtardı. Yanıma gelip bileğimden tutarak bizi izleyen insanlara çarpa çarpa barın çıkışına doğru sürüklemeye başladı.


''Ya bırak Pınar'ı burada tek başına bırakamam hem telefonum içeride kaldı ayrıca canımı acıtıyorsun aa yeter'' desem de verdiği tepki sadece ''Kes sesini Sude'' olmuştu. Ee kardeşim bende de peygamber sabrı yok ya. Bileğimi elinden kurtararak ''Ne yaptığını sanıyorsun'' diye bağırmaya başladım. Oda benim gibi bağırarak ''Sanane'' dedi. ''Saman ye Evren, ne yapmaya çalışıyorsun'' dedim, açık konuşmak gerekirse tüm ciddiyet bozulmuştu ama yine de söylemek istemiştim.


Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken ben onun aksine tamamen somurtarak etrafa bakıyordum. ''Ayrılalı sadece bir gün olmuşken eski sevgilinin kollarına gitmen ne kadar güzel bir şey.'' Bakışlarımı karşıdaki banktan çekerek gözlerine sabitledim. Gerçekten böyle mi düşünüyordu. Bu kadar basit bir olay mıydı onun için. Kendi iç sesimle tartışırken birden konuşmaya başladım. ''Evren yine ne saçmalıyorsun ?'' yüzüme dik dik bakarak ''Bas baya kendini biz ayrılalı bir gün olmuşken Uzay'ın kollarına atmandan bahsediyorum, bunun neresi saçma Sude'' dedi. Sinirden gülerek ''Konuyu tamamen yanlış anlamışsın ama bir şey söyleyeyim mi eğer böyle bir şey olsaydı bile bu artık seni ilgilendirmiyor.'' Alaya karışık bir şekilde ''Hayır ilgilendirir'' dedi ve devam etti ''Nereye gittiğin, kiminle konuştuğun, neyi giydiğin, saat kaçta eve geldiğin hatta daha ileri gidersem ne yediğin bile beni ilgilendirir''


Dudaklarım alayla yukarı kıvrılırken ağzımdan sesli bir hah çıktı. ''Gerçekten mi ? Bu genelde sevgililer arasında olur ki sen benim artık hiçbir şeyim olmadığına göre fazla kasma .'' Yüzündeki ifadeyi hiç değiştirmeden ''Banane, hala karışabilirim'' dedi.


Ellerimi yukarı kaldırıp sabır dileyerek ''Biliyor musun dengesizin tekisin'' dedim. Kaşlarını kaldırıp indirdi. Omuz silkerek ''Sol tarafa fazla yüklendiğindendir'' dedi ve bir adım yaklaştı. Söylediği cümlenin şokunu atlatmakla meşgul olduğum için ne yaparsa yapsın bir şey diyemiyordum. Daha çok yaklaşınca yüzümü buruşturarak geri çekildim. ''Sakın bir daha ne yaptığıma kiminle konuştuğuma. Sen benden ayrıldığın gün o hakkını kaybettin. Şimdi hangi yüzle yanımdaki çocuğu öldüresiye dövüyorsun bilmiyorum bilmekte istemiyorum. Mümkünse senin yüzünü görmeyi bırak sesini duymak dahi istemiyorum. İstediğinde hayatımdan çıkıp istediğinde tekrar elini kolunu sallayarak giremezsin Evren'' dedim ve derin bir nefes aldım.


Dediklerim doğru muydu ? Kısmen, ama onu tabi ki de deli gibi istiyordum. Yüzünü görmeyi geçtim sesini duymasam ona mesaj atmasam kafayı yiyeceğimi kiminle nerede ne yaptığını merak edip uyuyamayacağımı. Kısacası onsuz yapamayacağımı ama söz ağızdan bir kere çıkarmış. Verdiğim ani tepkiyle sinirlenerek dubara vurup kaldırıma oturdu.


Yarım saattir pembe dizi izlermiş gibi bizi izleyen teyzeye dönerek ''Teyze allasen git evinde izle pembe dizini şurada çocuğa adam akıllı laf bile söyleyemiyorum'' dedim. Sonra bunu ben mi dedim diye iç sesimle tartıştım. Evet sonuç olarak ben demişim teyze cık cık diye sitem ederek yanımızdan uzaklaştı. Evren kaldırımda arkası bana dönük otururken önüne geçip diz çöktüm. Kafasını kaldırmadan ''Ne o yoksa bana evlenme teklifi mi edeceksin'' dedi. ''He sana o kadar aşığım ki aşkımdan deliye döndüm evlen benle. Ya az ciddi ol be çocuk.'' Kafasını kaldırmadan ''Haklısın'' dedi.


Hala bana alayla bakan gözleri göremediğim için içimi tuhaf bir his doldurdu. Elimi yüzüne götürdüm ve yavaşça bana çevirdim. Gözleri kızarmıştı. Ve bu görüntü. Ah nasıl devam edeceğimi bilemiyorum. Sanki milyonlarca bıçak aynı anda göğsüme saplanır etkisi yaratıyordu. Ama ben onun karşısında bu şekildeyken hiçbir şey yapmamış aksine uzatmamam gerektiğini söylemişti. Söyledikleri aklıma gelince ayağa kalktım.


'Canının acıdığını biliyorum fakat acına engel olmayacağım çünkü ben aynı haldeyken senin bana merhametin yoktu'' diyerek sokakta yürümeye başladım. Canım acıyor muydu ? Evet. Peki onu affedecek miydim ?


Kesinlikle hayır.
































UniverseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin