Ellerim terliyordu. Kulis müzik sesiyle inliyordu adeta. Tamam, yıllar sonra tekrar müziğe geri dönmüştüm ama birkaç kişinin önünde.
Erdem yanıma gelip benim için bugün daha kalabalık olduğunu söylediğinde kal gelmişti. Nedenini sorduğumda ise bana ukalaca "Burası Uçurum'un sahibinin yeri ve herkes Alaz'ın en iyisini çalıştırdığını bilir." demişti. Ben ona tabiri caizse alık alık bakınca gözlerini devirip "Siyah fırtınam sesini merak ediyor herkes işte anlasana! Sesin çok güzel olmalı ki bu işe girebilesin şimdi bana balık gibi bakma da sana getirdiğim elbiseyi giy! Yaklaşık on dakika sonra makyaj için gelecekler." Deyip, yanağımdan makas almaya çalışmıştı. Tabii ki de ben eline vurunca yine her zamanki gibi yaşlı teyzeler gibi beni kınamış ve küstüğünü söyleyip gitmişti.
Ben de getirdiği borda elbiseyi giymiştim ama bir sorun vardı. Ben şu an resmen çıplaktım. Elbisenin ince askıları boyundan bağlanan, sırtı kalçama kadar tamamen açık olan, boyu diz kapağımdan bir karış üstünde olan fakat sağ tarafımda tam bacak bitimine kadar yırtmacı olan bir elbiseydi. Çok güzeldi ama ben zaten şu an heyecandan bayılmak üzereydim ve bu kadar dikkat çekici olmak daha kötüydü. Aşırı açık tenim bordo elbiseyle patlamıştı resmen. Az önce de saçımı ve makyajımı da yapmışlardı. Saçım açık olsa en azından sırtım falan kapanırdı ama onlar sıkı bir atkuyruğu yapmışlardı. Keskin bir eyeliner çekip bordo bir ruj sürmüşlerdi. Yanaklarıma da allık sürüp çıkmışlardı. Şu an ayağım çıplaktı. Erdem 36 numara siyah bir stiletto getirmişti ama benim ayağım 37 numaraydı. Bu yüzden olmamıştı. Şimdi de yeni ayakkabıyı bekliyordum.
Aynada kendimi incelerken aniden kapı açıldı. Sıçradım. Erdem ve Özlem odaya girmişti. Erdem beni baştan aşağı süzüp bir ıslık çaldı. Özlem ise Erdem'in bu hareketine gözlerini devirdi. "Siyah fırtınam ne demişler esmerin adı beyazın tadı vardır diye!" O tam tersi değil miydi ya! "Al şunu dene!" Özlemin içinde ayakkabı olan kutuyu kafama atar gibi bana uzatması sinirlerimi bozuyordu ama uğraşmayacaktım. Elindekini alıp denedim. Süet düz ama şık olan stiletto ayağıma tam olmuştu. "Tunç gelince çıkarsın, gelirsin sahneye!" Arkasını döndü, kapıyı açtı ve Erdeme baktı. Erdem ise sadece bana bakıyordu. Sanki bu Özlemi daha da çok sinirlendirmişti. En sonunda dayanamadı ve resmen dişlerinin arasından "Erdem gelsene!" Erdem burun kıvırdı ama Özlemi dinledi. Özlemin yanından tam geçecekti ki tekrar bana döndü. Kafasını salladı ve çıktı. Özlem sinirle gözlerini yumdu ve kapıyı adeta kırarcasına kapattı. Bir dakika! Özlem yoksa Erdemi mi seviyordu. Oha! Baya baya oha! Sonra içimi derin bir hüzün kapladı. Erdem gibi bir adama âşık olmak intihar etmekle eş değerdi. Özlem bunu kendine neden yapıyordu ki? İşte bu yüzden aşk kötü bir şeydi.
Telefonuma mesaj sesi gelmişti. Ekrandaki Batuhan yazısı istemsizce gülümsememe neden oldum. Sohbete girdim. "Eminim bu gece ortalığı yıkıp geçeceksin! En kısa zamanda seni en önde dinlemeye geleceğim. Kendine iyi bak prenses" derin ama huzurlu bir nefes çektim içime. Ona teşekkür ettiğimi söyleyip telefonumu kapattım. O sırada kapı tıklatıldı. "Girebilirsin!" deyince kapıda Tunç'u görmem bir oldu. "Leyla Hanım sahneye çıkma zamanınız geldi." Kafamı tamam anlamında sallarken yutkundum. Kalbim yine hızlanmaya başlamıştı. Beraber odadan çıktık. Sakin olmalıyım. Bu işi kaybedemem. Alaz o parayı almadan rahat durmaz.
Sesler gittikçe atmaya başlamıştı. Koridor bitip te ana salona gelince nutkum tutuldu. O kadar güzel görünüyordu ki... Ayrıca normalde böyle yerler alkol ve ter kokardı ama ferah bir kokusu vardı.
Herkes delicesine eğleniyordu. Tunç eliyle kibarca sahneyi işaret etti. Ben de sahneye ilerledim. Sahnedekilerle bir saat önce tanışmış ve bu gece hangi şarkıları söyleyeceğime karar vermiştik. Alaz haber yollamış ilk gün sadece bir şarkı söylememi istemişti. Bu tabii ki de işime gelirdi.
Sahneye çıktığım da müzisyen arkadaşlara başımla selam verdim, aynı şekilde onlarda öyle. Müziği seçmiştik. En öndeki özel masalarda Erdem, Özlem, Şirin, İbrahim ve Atlas oturuyordu. O yoktu. Nedense bu beni baya rahatlattı. Kasılmaktan eklemlerim ağrıyacaktı az kalsın.
Acaba neden yoktu. Sesimi mi beğenmemişti? Aman! Bana ne ya!
Müzisyenler o hep dinlediğim şarkıyı çalmaya başladılar. En sevdiğim şarkılardan biriydi. Herkes pür dikkat bana bakıyordu. Derin bir nefes alıp mikrofona yaklaştım. Gözlerimi kapatıp şarkıyı söylemeye başladım.
Küçüğüm, daha çok küçüğüm
Bu yüzden bütün hatalarım
Öğünmem bu yüzden
Bu yüzden kendimi özel, önemli zannetmem
Küçüğüm, daha çok küçüğüm
Bu yüzden bütün saçmalamam
Yenilmem bu yüzden
Bu yüzden kendime hâlâ güvensizliğim
Ne kadar az yol almışım, ne kadar az
Yolun başındaymışım meğer
Elimde yalandan, kocaman, rengârenk
Geçici oyuncak zaferler
Ne kadar az yol almışım, ne kadar az
Yolun başındaymışım meğer
Elimde yalandan, kocaman, rengârenk
Geçici oyuncak zaferler
Küçüğüm, daha çok küçüğüm
Bu yüzden bütün korkularım
Gururum bu yüzden
Bu yüzden çocuk gibi korunmasızlığım
Küçüğüm, daha çok küçüğüm
Bu yüzden sonsuz endişem
Savunmam bu yüzden
Bu yüzden bir küçük iz bırakmak için didinmem
Ne kadar az yol almışım, ne kadar az
Yolun başındaymışım meğer
Elimde yalandan, kocaman, rengârenk
Geçici oyuncak zaferler
Ne kadar az yol almışım, ne kadar az
Yolun başındaymışım meğer
Elimde yalandan, kocaman, rengârenk
Geçici oyuncak zaferler
Küçüğüm, daha çok küçüğüm...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEDA SENFONİSİ
Mystery / Thriller"Ablamı kurtarmak için ne kadar ileri gidebileceğimi bilmiyordum. Bunun felaketimi getireceğini de."