6. Bölüm

103 13 7
                                    

Yarın yaptığım ilk şey eve gitmek oldu. Kapıyı tıkladım, Hee kapıyı açtı. Bir şey demeden içeriye girdim. Üstümde dün Niki'nin verdiği kıyafetler vardı, bugün onları Niki'ye geri götürecektim.
Gidip duş aldım, üstümü giyindim. Niki'nin verdiği kıyafetleri yıkayıp kuruttuktan sonra bir çantaya koydum. Bu sırada içeriye Hee gelmişti bana,
— Jake, sana da günaydın.
Dedi. Cevap vermedim. Çantayı sırtıma aldım ve Hee'nin yanına gittim,
— Bugün eve gelecek misin ona göre anahtarı alacağım.
Dedim. Hee alınmış gibi baktıktan sonra anahtarı alıp bana uzattı. Bir şey demeden yanımdan geçti gitti. Bende bir şey yapmadım. Evden çıktım ve stüdyoya doğru yol aldım.

Oraya vardığımda Sunghoon, Jay, Sunoo, Niki ve Jungwon beni karşıladı. Onların yanına gidip selam verdim. Hepsi bana günaydın dedi ve Sunoo beni bir kenara çekti.
— Jake, bunları Sunghoon, Jay ve Jungwon'a anlatalım mı?
Diye sordu. Onu cevapladım,
— Sunghoon biliyor zaten. Jay ve Jungwon'a anlatmalıyız çünkü bu sabah bana sinirli gibiydi. Aramızda bir kavga çıkarsa benim tarafımı tutan insanlar olsun.
Dedim. Sunoo güldü,
— Seni sahtekar! Dalga geçiyorum. Hadi gel anlatalım.
Dedi. Birlikte onların yanına gittik.

Anlatmam bittiğinde diğer oyuncularda toplanmıştı. Hee ve kuyruğu eksikti. Az sonra kapı açıldı ve ikisi kol kola girmiş bir şekilde içeriye girdiler. Niki öksürmeye başladı, ona doğru döndüm. Sanki o öksürünce ne gördüğümü unutuyordum. Sinir damarımın attığını hissediyordum. Derin bir nefes aldım. Sunghoon yanıma gelip kolunu omzuma attı. Kulağıma,
— Yalnız olduğunu düşünmesin Jake.
Dedi. Ona bakıp gülümsedim. Kısmen bende onu kıskandırıyordum. Ama onun kıskandığından pekte emin değildim. Jungwon yanımızdan ayrıldı. Sunoo, Niki ve Jay benim yanıma geldiler. Jay,
— Pekala, bugün öpüşme sahnesi var! Bakalım Hee ne yapacak?
Dedi. Bir kaç çekimden sonra benim ve Sunghoon'un sırası gelmişti. Jay iç çekti, Hee yanımıza gelmişti.
— Ben onun üstünde göstermek zorunda değilim bence. Sunghoon sana anlatsam sen uygulasan.
Dedi. Sunghoon tamam anlamında kafasını salladı. Jay her şeyi tarif etti. Ara sıra Hee araya karışmaya çalışsa da onun söyleceklerini Jay söylüyor konuşmasına izin vermiyordu. Hee en sonunda sinirlenip,
— Konuşmama izin versene be!
Diye bağırdı. Jay onu bir süzdü ve,
— Pardon, patron.
Deyip geri çekildi. Hee sinirli sinirli nefes alıyordu. Sunghoon'a
— İşini iyi yap, ilk seferde yapmanı istiyorum.
Dedi. Bizden uzaklaştı, Jay de aynısını yaptı. Kamera kayıda başladı.
Sunghoon bana yavaş yavaş yaklaşıyordu, bende bana denileni yaptım. Onu gömleğinden tutup kendime çektim. Dudaklarımız değdi fakat uzun sürmedi çünkü onu hızlı çekmiştim ve can acıtacak şekilde çarpışmıştık. Arkadan birisi "kestik!" diye bağırdı. Sunghoon benden uzaklaştı. Dudağına dokundu aynısını bende yaptım. Onun çarpmasıyla üst dudağımı alt dişlerimle kesmiştim, şu an kanıyordu. Hee hızla yanımıza geldi,
— Siz ne kadar da beceriksizsiniz!
Diyerek yanımıza geldi. Sunghoon kaşlarını çatıp,
— Sen yapabiliyorsan sen yap!
Diye bağırdı. Hee'nin kuyruğu neler olduğunu izliyordu. Hee sinirle beni tuttu ve kendine çekti. Dudaklarımı dudaklarına değdirdi. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Hee'nin kuyruğu bağırmaya başladı, hızla yanımıza geldi beni itti. O hızla yere yapıştım. Hee de şaşırmış kıza bakıyordu. Kız,
— Sevgili mi nasıl öpersin?!
Diye bağırdı. Onu ben öpmemiştim ki? Kız devam etti,
— Keşke olmasaydın! Sen olmasan benle daha da iyi geçinecekti. Hepsi senin yüzünden!
Diye bağırdı. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Yine ve yine suçlanıyordum. Kız, Hee'ye bakıp
— Sende bir şey söylesene.
Dedi. Hee ilk kıza baktı ve sonra Sunoo'ya. Sunoo kafasını salladı. Gözlerim daha da açıldı, hatta dolmaya başlamıştı. Hee,
— Hepsi senin yüzünden Jake!
Diye bağırdı. Hızlı hızlı nefes almaya başlamıştım. Gözlerim iyice dolduğu için etrafı bulanık görüyordum. Kendi kendime içinden "ağlama, ağlama, ağlama..." diye sayıklamaya başladım. Ayağa kalktım, Hee neden beni suçladığını açıklamaya başladı,
— Sen Sunghoon'a zarar verdin. Sen olmasaydın böyle şeyler olmazdı. Hepsi senin yüzüden!
Diye yine bağırdı. Sunghoon'a baktım, ona da aynı şey olmuştu. Ağzıma kan tadı gelmeye başlamıştı. Elimle ağzımı kapattım. Kız tekrardan,
— Hepsi senin yüzünden!
Diye bağırdı. Artık dayanamamıştım, koşmaya başladım. Hızla stüdyodan çıktım. Büyük ihtimalle beni ağlarken görmüşlerdi. Kendi kendime vurmaya başladım. Stüdyodan baya bir uzaklaştım, nereye gideceğimi bende bilmiyordum. Koşarken aklıma Sunoo'nun yaptığı hareket geldi. Hee'ye resmen bağırması için kafasını onaylarcasına sallamıştı. Her şeyi onlara anlatmıştım! Onlarda Hee'ye anlatmışlardı. Hee de beni sevmediği için bana böyle fazla kızmıştı. Bu düşüncüler içerisinde boğuluyordum. Dün gittiğim sahilden de öteye gittim. Az ileride bir piknik alanı vardı. Oradaki çimenlere kendimi attım. Hava soğuk olduğu için buralarda kimse yoktu. Bu da işime geldi.
Ağlamaya devam ediyordum. Elimi ağzımdan çektim, kan vardı. Koşarken dudağımın kesildiğini unutmuştum. Yine de bir şey yapmadım. Ağlamam dinmişti öylece oturmaya başladım

Yazar notu: Dostum aşırı cringe oluyorrr. Çok üzgünüm drama sevirim :'D

Denizin dalga sesleri buraya kadar geliyordu. Dün oraya gitmiştim ve beni orada bulmuşlardı. Kesin ilk oraya bakacaklardı bu yüzden sahilden uzaklaşmam gerekiyordu. Ayağa kalktım, daha hava kararmamıştı. Kaybolma ihtimalim yüksekti fakat artık umrumda değildi. Piknik alanının derinliklerine gitmeye başladım.
Az ileride bir piknik masası vardı oraya oturdum. Bir kaç dakika sonra telefonum çalmaya başladı. Cebimden çıkardım Sunghoon arıyordu.
"senin yüzüden Sunghoon zarar gördü."
Sözler kafamda yankılanıyordu. Telefonumu kapattım. Masanın bir kenarına fırlattım. Kafamı masaya vurdum. Öylece oturdum. Gözlerimden yavaş yavaş yine yaşlar düşmeye başladı. Onları hemen sildim. Ağlayınca hemen uyuyabilen birisiydim, uyumak istemiyordum. Dizlerimi kendime çektim, gökyüzüne baktım. Yakında hava kararmaya başlayacaktı. Birazdan giderim diye düşündüm. Bir kaç saat daha burada oturdum.
Hava kararmaya başlayınca ayağa kalktım, telefonumu alıp cebime attım. Piknik alanından çıktım ve ilk şehire girdim. Bir tuvalete girdim, aynada yüzüme baktım. Burnum ve yanaklarım pembeleşmişti bunu soğukta saatlerce dışarıdaydım diyerek yırtabilirdim. Gözlerimi ne yapacaktım? İlk yüzümü yıkadım. Bir kaç dakika bekledikten sonra tuvaletten çıktım.
Bilmediğim yerde kafama göre takılıyordum. Gerçi kaybolsam neye yarar? Sonuçta hepsi olmamamı dilemişlerdi.
Stüdyodan çıkıp kaçtığım andan baya bir zaman geçmişti. Sahilini aramış olmalılardı. Bu yüzden sahile indim.
Dalga seslerini seviyordum, beni rahatlatıyorlardı. Şarkı dinlemek istiyordum, şarkılarda beni rahatlatıyordu fakat telefonumu açmak istemiyordum. İkide bir çalıp beni daha da strese sokacaktı. Bu yüzden kendi kendime bir şarkı mırıldanmaya başladım.
— I want you to cry, cry for me / 내가 울었던 것처럼, cry for me / Make your rain fall, cry for me~
Gülmeye başladım. Hee'yi ağlatmam gerekirken kendim ağlamıştım. Çömeldim ve şarkıyı söylemeye devam ettim. Bu sefer sesli söylüyordum,
— 조금씩, 조금씩 또 빠져가
사랑에 내 결심이 또 무너져가
용서할 핑계를 만들어가
I want you to, I want you to, I want you to cry for me!
Sustum, dalga seslerini dinledim. Hava iyice kararmıştı. Bir polis arabası geçti. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Ya beni polise anlattıysalar? Diye düşünmeden edemedim. Üstüme baktım, ne yapacağımı bende bilmiyordum. Hızla denize yaklaştım. Uzaktan beni tanımazlardı. Kıyafetimin şapkasını kafama geçirdim ve şarkıya devam ettim,
— I want you to cry, cry for me
너 연기라도 해 빨리, cry for me
Make your rain fall, fall and fall now
Yine sustum. Polis arabası yine geçti, o geçtikçe daha da kaygılanıyordum. İç çektim. Birisi bağırmaya başladı, hemen arkamı döndüm. Hee bana koşarak geliyor bir yanda da bana sesleniyordu,
— Jake, Jake!
Ayağa fırladım. Suya doğru koştum. Hee yinede gelmeye devam ediyordu. Ona bağırdım,
— Gelme! Hepsi benim suçum ya!?
Diye bağırdım. Yine ağlamaya başlamıştım. Sözüme devam ettim,
— Bana o sözlerini söylemeyeceğini söylemiştin! O kadar mı hızlı unutuyorsun sözünü!?
Diye bağırdım. Rüzgar artmış, dalgalar çoğalmıştı. Beni duyması için bağırıyordum. Onunda gözlerinden bir yaşın süzüldüğünü gördüm. Bana,
— Ama seni bulmakta verdiğim sözü tuttum Jake!
Diye bağırdı. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Hee yavaş yavaş bana yaklaşmaya başladı. Bir şey demedim,
— Üzgünüm Jake!
Dedi. Ağlaması şiddetlenmişti. Yanıma iyice yaklaşınca ellerimi tuttu. Gözler fal taşı gibi açıldı,
— Buz gibi olmuşsun Jake!
Dedi ve beni kendisine çekti. Sarılmaya başladı. Ağlayarak bende ona sarıldım. Hee,
— Üzgünüm Jake, böyle olsun istememiştim. Ben sadece beni sevip sevmediğini öğrenmek istemiştim.
Dedi. Başka bir şok daha geçirdim. Hıçkırıklar arasında,
— Ne?
Dedim ve geri çekildim. Hee,
— Sana aşık oldum Jake! Seni kazanmak istedim, Sunoo seni kıskandırırsam bana aşık olduğunu anlayacağımı söyledi. Ama ben fazla ileriye gittim. Üzgünüm Jake!
Dedi. Güldüm, bende ona her şeyi açıklayacaktım.
— Ben sana 11 yıldır aşığım Hee.
Dedim. Hee'nin yaşlarla dolu olan gözleri bir kere daha şaşkınlıkla açıldı. Sözüme devam ettim,
— Seni çok sevdim, sana 11 yıl önce açıklamadım çünkü çok küçüktük Hee. Şimdi de bana aşık olmadığını düşündüm, bende seni kazanmaya çalıştım Hee.
Dedim. İkimizde birbirimizi kazanmaya çalışmıştık fakat ikimizde bir hata yapmıştık. Ben gerçeği söylememiş, saklamıştım. Hee'de Sunoo'nun sözünü dinlemişti. Hee bana gülümsedi. Ellerimi yeniden tuttu ve kendisine çekti. Elini belime doladı. Aklımdan geçenleri dile getirdi,
— İkimizde bir hata yapmışız Jake, birbirimizi affedebiliriz bence.
Dedi. Evet anlamında kafamı salladım. Hee bana daha sıkı sarılmaya başladı,
— Üzgünüm Jake.
Dedi. Ben de,
— Asıl ben üzgünüm Hee.
Dedim.

I'M GONNA BE WİTH YOU | heejakeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin