Akşam saatlerine doğru kapı tıklanmaya başladı. Oturduğum koltuktan kalktım ve kapıya doğru yöneldim. Açtığımda beni Jake karşıladı,
— Selam Hee Hyung!
Dedi. Gülümsedim,
— Hoşgeldin Jake.
Dedim ve geçmesi için yol verdim. Jake içeriye girdi. Oturduğum koltuğa doğru koştu, kendisini koltuğa attı. Bende çaprazındaki tekli koltuğa geçtim,
— Eee... Nasıl birisi Jake?
Diye sordum. Jake kafasını kaldırdı ve bana Sunghoon'u anlatmaya başladı,
— Çok eğlenceli birisi! Niki'nin dediği kadar varmış.
Dedi. Gülümsedim fakat içeriden işler çok farklıydı. Jake bunu fark etmiş olacakki,
— Ne oldu Hyung? Sunghoon'u sevmedin mi yoksa?
Diye sordu. Gözlerim fal taşı gibi açıldı,
— Hayır, hayır. Öyle değil. Sadece benden başka yakın arkadaşının olacağı garibime gitti.
Dedim. Jake gülüyordu, yattığı koltuktan kalktı ve yanıma doğru geldi. Koltukta oturuyordum fakat Jake bana sarılmayı başardı. Gülümsedim, bende ona sarıldım. Jake dizlerinin üstüne çöktü ve karşımda oturmaya başladı. Ona doğru azıcık eğildim. Jake,
— Kaç tane öpüşme sahnesi var?
Diye sordu. Bu sözler yüzüme bir tokat gibi çarptı. Çok fazla yoktu fakat Jake'in bunu sorması Sunghoon'u öpmek istememesi olabilirdi.
— Neden sordun Jake?
Dedim. Jake olduğu yerde sallanmaya başladı. Durup,
— Daha önce kimseyi öpmedim. Hem tanımadığı birisini öpmek garibime gidiyor. Seni öpmeyi tercih ederim!
Dedi. Son sözleri şaşırmamı ve kızarmamı sağlamıştı. Yüzümün kızardığını görmemesi için sağa doğru döndüm. Jake,
— Ne oldu Hyung? Neden bana bakmıyorsun?
Diye sordu. Cevap vermedi. Jake hüzünlü bir ses ile,
— Doğru, daha önce birisini öpmedim. Buna gülüyorsan gülme lütfen.
Dedi. Başka bir şok daha geçirdim, Jake'e baktım. Bu seferde o bana bakmıyordu. İki elimle onun yüzünü tuttum ve kendime çevirdim,
— Jake, ben böyle şeylere asla gülmem. Son sözlerin beni şaşırttı.
Dedim. Jake biraz düştü, sonra ne dediğini fark etmiş olacakki yanakları pembeleşti. Gülümseyip yere baktı,
— Pardon Hyung.
Dedi. Güldüm ve elimi yüzünden çektim,
— Sorun değil Jake.
Dedim. Jake ayağa kalktı ve koltuğa geri oturdu. O sırada hâlâ güldüğünü gördüm. Gülümseyerek başka bir tarafa baktım. Bu gülme sendromu bitince Jake'e,
— Aç musun Jake?
Diye sordum. Bana doğru dönüp evet anlamında kafasını salladı.
— Sana bir şeyler yapacağım.
Dedim ve ayağa kalktım. Jake de ayağa kalkıp,
— Sana yardım edeceğim Hyung.
Dedi. Birlikte mutfağa gittik. Küçüklüğümüzden beri ikimizde ramen'a bayılıyorduk. Dolaptan bir tane çıkardım.
— Hazır olacak ama ramen'ı sevdiğini biliyorum.
Dedim. Jake güldü.~~~~~
Jake masaya oturdu, ramen kabını önüne bıraktım. Bende karşısına oturup onu izlemeye başladım. Bir kaç lokmadan sonra bana baktı ve,
— İster misin?
Diye sorup bana biraz uzattı. Hayır anlamında kafamı salladım ama Jake kaşlarını çatıp,
— Sende severdin bir aralar!
Dedi. Gülümsedim, Jake hâlâ uzatıyordu. Uzattığı ramen'ı yedim. Jake'in çatık kaşları düzeldi ve gülümsemeye başladı. O ramen'ını yemeye devam ederken aynı çubukları kullandığımı fark ettim. Sıcaklamıştım ve kızarıyordum. Jake'e
— Ben lavaboya gitmeliyim.
Dedim ve ayağa kalkıp lavaboya gittim. Kapıyı kapattım ve aynanın karşısına geçtim. Bana neden böyle oluyordu? Onu kıskanıyordum, benimle güzel bir şey yaptığında utanıyor hatta seviniyordum! Ona aşık mı oluyordum? Kafamı sağa sola salladım ve suratımı suyla yıkadım. Lavabodan çıktım, mutfağa geri gittim. Jake yemeye devam ediyordu. Karşısına yine oturdum ve onu izlemeye devam ettim. Daha demin düşündüklerimi düşünüyordum. Gerçekten de ona aşık mı oluyordum? Jake kafasını kaldırdı.
— Neden beni izliyorsun Hyung?
Diye sordu. Bu soruya bir cevabım yoktu. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Öksürüp,
— Özledim seni o yüzden.
Dedim. Çok utanç verici bir cevaptı. Jake gülümsedi ve,
— Bende seni özledim Hyung!
Dedi. Bende gülümsedim.~~~~~
Jake ile salonda otururken Jake esnemeye başladı. Ona baktım,
— Uykun geldiyse git, yat.
Dedim. Bana baktı ve sabahtan beri sorduğu soruyu tekrar sordu,
— Sen nerede yatacaksın?
Dedi. Cevap verdim,
— Ben koltukta yatarım.
Dedim. Jake güldü, ayağa kalktı ve odama doğru yol aldı. Bir kaç saat sonra bende uyumaya karar verdim. Koltuğa uzandım ve uyumaya çalıştım.
Gecenin bir saatinde tuvalete gitmek için uyandım. Tuvalet, odamın yanında kalıyordu. Bu yüzden o tarafa doğru yol aldım. Tuvalete girip çıktım. Jake'i kontrol etmek için odama girdim. Kaşlarını çatmıştı Jake. Yatakta iki büklüm kalmış yatıyordu. Yanına yaklaştım ve biraz eğildim. Saçını elimle düzelttim. Jake bir anda hareket edince onu uyandırdığımı sandım fakat o uyanmamıştı. Rüyasında kötü şeyler görüyor olacakki gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Endişelenmiştim. Onu uyandırmaya çalıştım,
— Jake, Jake! Uyan.
Dedim ve onu sarsamaya başladım. Jake elimi sıkıcı tuttu, ona seslenmeye devam ettim. Jake bir kaç dakika sonra korkuyla uyandı. Beni görünce hemen beni kendisine çekti. Bana sarılmaya başladı, ağlıyordu. Yatağa oturdum ve bende ona sarıldım.
— Geçti Jake. Ben buradayım.
Dedim. Sonra aklıma ailesiyle yaşadığı sorunlar geldi. Onlar yüzünden böyle olmuş olabilirdi. Jake'in sırtını sıvazladım ve ayağa kalktım. Jake'in korku dolu gözleri daha da açıldı,
— Gitme Hyung! Beni bırakma lütfen.
Dedi. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Yine oturdum yatağa.
— Jake bu yatağa sığamayız.
Dedim. Jake'in gözlerinden hâlâ yaşlar akıyordu. Bana,
— Lütfen!
Dedi. İç çektim, onu böyle ilk kez görmüyordum fakat ağlaması beni üzmüştü. Tamam anlamında kafamı salladım. Jake yatağın içine girdi, bende onun diğer kenarına yattım. Sığmayacağımızı düşünmüştüm fakat sığmıştık. Jake bana sokuldu, bende ona sarıldım. Jake burnunu çekti, elimle saçlarını karıştırdım.
— Yarın bana küçükken yaşadığın her şeyi anlatacaksın.
Dedim. Jake kafasını kaldırdı. Ağlamayı bırakmıştı.
— Ama..
Diyecekken sözünü kestim,
— Ailen artık senin yanında değil. Ben senin ailen olabilirim Jake. Bana her şeyi anlatırsan daha da yakınlaşabiliriz.
Dedim. Jake, kolunu üstüme attı ve sarıldı.
— Tamam.
Dedi. Koşa ve öz cevap, anlatmak istemiyordu. Kolumu kafasının altına koydum, bunu yaparken Jake beni izliyordu. Bana sıkıca sarıldı ve gözlerini kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'M GONNA BE WİTH YOU | heejake
RomanceJake: Bana o sözlerini söylemeyeceğini söylemiştin! O kadar mı hızlı unutuyorsun sözünü!? Diye bağırdım. Rüzgar artmış, dalgalar çoğalmıştı. Beni duyması için bağırıyordum. Onunda gözlerinden bir yaşın süzüldüğünü gördüm. Bana, Hee: Ama seni bulmakt...