ushijima
heytendou
ne istiyorsun yine?ushijima
hiçbir şey istemiyorum
sadece
şey
ben üzgünüm
olanlar için yani
özür dilerimtendou
sen ve özür dilemek ha
beklemezdim
ama çok geç kaldınushijima
özür dilerim
lütfen
atacağım konuma gelir misin
affetmeyeceksen bile son kez konuşalım istiyorumtendou
gerek yokushijima
lütfen tendoutendou
hayırushijima
sana veda etmeme bile mi izin vermeyeceksin
beni bu kadar kolay silemezsintendou
kolayca silmedim seni ushijima, sana bir sürü şans verdim
bu şansları kullanmayan kişi sendinushijima
özür dilerim
en azından son bir kez sarılsak?tendou
son olacağına emin olabilirsinushijima
teşekkür ederimkonum*
----
attığı konuma yaklaşmıştım. okula çok yakın bir yerdi. kalbim çok sesli atıyordu. oysaki bunun için hiçbir nedeni yoktu. ushijima bunu hak etmiyordu.
nasıl bu hale gelmiştik bilmiyordum açıkçası. küçüklüğümüzü hatırlıyordum, tanışmamızı, konuşmalarımızı, sarılmalarımızı ve daha bir çok şeyi. unutmam nasıl mümkün olabilirdi ki? on iki yılım birlikte geçmişti sonuçta bu adamla... koskoca on iki yıl! on iki yıl demek kolay, o yılları yaşayıp ona alışmak ve sonra bambaşka birine dönüşmesini izlemek çok zordu oysaki.
geldiğimde karanlıktan pek bir şey göremiyordum, saat oldukça geçti.
"tendou?"
duyduğum sesin ushijima'ya ait olmadığına emindim. ellerim titremeye başlarken etrafıma bakındım. tam kaçacakken biri gelip ellerimi arka tarafımda birleştirip sıkıca tuttu.
"bırak beni."
"neden bıraksın?" deyip önüme geçti diğeri ve bana bir tokat attı.
ushijima wakatoshi yine ve yine beni hayal kırıklığına uğratmıştı.
"lütfen, izin verin gideyim."
"vermezsek ne yaparsın? ağlamaktan ve bileklerini kesmekten başka bir şey yapabiliyor musun ki?"
gülüşmeler.
gülüşleri kulaklarımı tırmalıyordu. eve gitmek istiyordum. sımsıcak yatağıma girip sabaha kadar ağlamak istiyordum.
aslında ben eve gitmek de istemiyordum. ben ölmek istiyordum. bu lanet olası dünyadan yok olup gitmek istiyordum. ama tanrı beni sevmiyordu, tek isteğimi de gerçekleştirememiştim. ben ölmeyi bile becerememiştim.
"cevap versene ulan!"
bir tokat daha.
acıtıyordu ama bir süre sonra alışıyordum. alışmayıp ne yapacaktım ki? başka bir seçeneğim var mıydı?
"lütfen," dedim. "en azından bu gece gitmeme izin verin."
"bunu yapacağımızı sana düşündüren ne?"
"ushijima nerede?" dedim alakasız bir şekilde. kenardan izliyorsa bile karanlıktan dolayı göremiyordum.
"ne oldu, aşkını mı özledin?"
"kes."
bu sefer yüzüme bir yumruk attığında burnum kanamaya başladı.
"sence bana 'kes' diyebilecek bir konumda mısın?"
sustum ve olacakları bekledim. çabucak bitmesini istedim sadece. işlerini halletsinler ve gitsinler.
"sana acıyorum. seni kurtarmaya gelecek bir baban bile yok. ne oldu? süt almaya gitti ve bir daha gelmedi mi?" dedi ve bir kahkaha patlattı. "benim başım belaya girseydi babam beni saniyesinde kurtarırdı."
"sus artık."
"erkeklerle aran pek iyi değil sanırım. ne baban sevmiş seni ne de âşık olduğun adam. annen nasıl, en azından o seviyor mu seni?" dedi kafasını kafama yaklaştırıp.
"siktir git."
sinirlenmiş olacak ki birkaç yumruk daha attı ve yere düştüm. arkamdan beni tutan çocuk da benimle birlikte düşmüştü ama hemen kalktı. bileklerimi çok sıkı tutmuştu, acıyordu. kanadıklarına emindim.
"rahat bırak beni artık. eğlendiğiniz yetmedi mi?"
"yetmiyor, biliyor musun? senin gibi eziklerle uğraşmak bana o kadar büyük bir zevk veriyor ki..."
yüzündeki o sırıtıştan nefret ediyordum. gözlerimden akan yaşları durduramadım bu sefer.
izin verdim vurmalarına. alışık olmadığım bir şey değildi.
ama tanrı şahidim olsun ki ushijima wakatoshi'yi bir daha ölsem affedemem, bunu çok iyi anladım o gece.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
tears - ushiten
Fanfiction"affetmek ve unutmak iyi insanların intikamıdır, derler. ben seni affediyorum ve unutuyorum wakatoshi-kun. hoşça kal." [texting] [bxb] [haikyuu ushiten fanfic]