Yeonjun'un ağzından:
"Bir saattir içeridesin, çıkmayı düşünmüyor musun?"
Kapı sert bir şekilde açılınca geriye doğru sendeledim. Orada ne yaptığını öğrenmek için kapıyla bütünleşmiştim çünkü.
O yakışıklı yüzüne bakmak için başımı kaldırdığımda bana öldürücü bakışlar attığını farkettiğimde korktum. Cidden korktum.
Bir insan aynı anda hem nasıl yakışıklı hem de nefes kesici olabiliyordu ki!
(Hayır böyle bir bakıştan bahsetmiyorum ama foto çok güzel ağlcm)
Tebessüm ederek baktığım yüzündeki ifadeyi görünce gülüşümün yerini çatık kaşlar aldı.
"Soobin neyin var?"
"Neden söylemedin?"
"Neyi?"
"Hastaneye gideceğinizi. Seni tam otuz dört defa aradım ama açmadın. Meraktan öldüm ben ÖLDÜM. Kimi arasam açmıyor, zaten evde kimse yok, Eunchae yok. SENİ ARIYORUM NİYE AÇMIYORSUN!"
"Beomgyu bayılınca-"
"Sikerim Beomgyu'yu! İyi ki bir ayağını kırdı ya! Herkes onunla ilgileniyor zaten sen benimle kalsan nolur sanki. Ben günlerdir sana hasret yaşıyorum ya. Günlerdir gelmiyorsun yanıma. Sevgili olduk artık beraberiz, ayrılmayız dedim; Beomgyu'yla ilgilenmekten yanıma gelmiyorsun. Beni sevmiyorsan neden benimle çıkıyorsun ki?"
Konuştukça daha da kızaran suratıyla gözlerime çok değişik bir şekilde bakıyordu. Bu bakışları onda ilk defa görmem beni hem çok şaşırtmıştı. Biraz kırgın bakıyordu.
Son cümlesinden sonra kalbimin oralarda küçük bir sızı hissettim.
Kalbim kırılmıştı.
Onu sevmesem neden çıkardım ki onunla? Bana onunla sadece sevişmek için mi birlikte olduğumu ima ediyordu? Benim onu kullandığımı mı düşünüyordu?
Sol gözümden bir damla yaş düştü gözlerinin en derinlerine bakarken. Akan yaşı görünce çattığı kaşları gevşemiş, elini yüzüme yaklaştırmıştı.
Elini ittim.
"Seni kullandığımı mı düşünüyorsun?"
"Yeonjun bak yanlış anladın öyle demek istemedi-"
Elimi önüne doğru susması için uzattım. Yatağın üzerine bıraktığım tişörtümü çıplak bedenime geçirdim ve altımdaki şortu çıkartıp yerine buraya getirdiğim küçük çantamdan dar siyah kot pantolonumu giyindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑭𝒂𝒓𝒆𝒘𝒆𝒍𝒍, 𝑵𝒆𝒗𝒆𝒓𝒍𝒂𝒏𝒅 [𝑻𝒂𝒆𝒈𝒚𝒖]
Fanfiction(okumayın şu saçma fici kardeşim zaten utanıyorum okumayın.) Her zamanki yerindeydi. Kiraz ağacının altında, elindeki kiraz çiçeğine bakarak önündeki deftere bir şeyler karalıyordu. Yanına yaklaştım, hemen defterini kapatıp arkasına koydu. Hiç gör...