Yeonjun'un ağzından:
Ne zaman bu hale geldik bilmiyorum.
Şu an bacaklarımı kendi bacaklarının arasına kıstırmış, kollarımı yukarıda bağlamış, bütün buruna duruyorduk. Ağzımı açsam sıçacak gibi bakıyordu.
Huening şerefsizinin attığı fotoya öyle bir yükselmişim ki -kesinlikle farketmeden oldu- "seni terk ediyorum" diyip hışımla yerimden kalktıktan sonra, yan odada kahkahalarla gülen Huening'in yanına adımlamaya başladım.
Arkamdan gelen adım seslerini ve ne yaptığımı soran Soobin'i bırakarak onun olduğu odaya doğru giderken, bir anda kolumdan çekilmemle dizilerdeki gibi sevgilimin kucağına düşmeyi hayal ediyordum tabiki.
Ama ben Soobin'in beni kolumdan çekmesiyle kaygan olan parkede sırt üstü yere düştüm.
"Hay ananı sikeyim götüm gitti."
"Ne diyorsun sen salak? Hiçbir şey yokken benden ayrılmak istemenin sebebi ne?"
Telefonumu çıkarıp Huening'in attığı fotoğrafı gösterdim.
"Benimki daha büyük! Daha önce ağzına almakta zorlanıyordun hatırlatırım!"
"Ne alakası var belki ben genç istiyorum?"
"Lan ben zaten senden ay olarak küçüğüm gerizekalı!"
Tam ağzımı açacakken Huening odasının kapısını açtı ve bize seslendi. "Tamam benim için kavga etmeyin, isterseniz üçlü de yaparız!"
Soobin onu gördüğü gibi üzerine atladı. Arkadan da bana bağırmayı ihmal etmedi. "Bekle sıra sana da gelecek, o güzeller güzeli götünün üzerine oturamayacaksın!"
E zaten az önce götümden oldum!
Yavaşça sürünerek duvarın kenarına sindim. Soobin'in Huening'i öldürmek için kafasına vurduğunu görünce tabiki ayırmak için hareketlendim.
Ya da vazgeçtim.
Popişim acıyor.
Biraz daha boğuştuktan sonra Huening en sonunda Soobin'i üzerinden atmayı başarmış, odasına kapanıp kapıyı kitlemişti.
Sıra bana geldi.
Dönüp bana baktığında biraz ağrısı geçtiği için daha rahat ayağa kalktım ve oturma odasında koşmaya çalıştım. Sanki gidince kurtulacakmışım gibi bir hisle oraya giderken onun benden daha hızlı koştuğunu unutmuştum. Gelip belimden beni kavrayıp koltuğa ittiğinde oradan kurtulmak için çabaladım ama en başta söylediğim pozisyona geldik.
"Şu an seni her şekilde sikebilirim biliyorsun değil mi?"
Yavaşça başımı salladım. Götümün daha az acıması için onun suyuna gitmem gerekiyordu.
"Ama ben sana küçük bir şaka yapmıştım"
"Tamam öyleyse bende şakasına gidip başka erkeklerle birlikte oldum diyeyim sana. Sen hiçbir şey yapmazsın dimi?"
"Onunla bunun ne alakası var şimdi?"
"Buradan kurtuluşun yok."
Beni kucağına alarak Beomgyu'nun odasına götürdü. Beomgyu ağzımıza sıçacak.
Beni yatağa doğru fırlatıp kendi üzerindeki tişörtü çıkardı. Altındaki şortu da çıkartırken bana doğru hırladı. "Ya kendin üzerindekileri çıkartırsın ya da ben kendim onları çıkarttıktan sonra sana yapacaklarımın iki katını yaparım."
Cezadan indirim alabilmek için dediğini yaptım. Şerefsiz beni direkt ters çevirip içime girdi. Geberdim resmen.
Anında ağzımdan kaçan inlemeyle arkamdan mırıldandı. "Daha çok inleyeceksin"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑭𝒂𝒓𝒆𝒘𝒆𝒍𝒍, 𝑵𝒆𝒗𝒆𝒓𝒍𝒂𝒏𝒅 [𝑻𝒂𝒆𝒈𝒚𝒖]
Fanfiction(okumayın şu saçma fici kardeşim zaten utanıyorum okumayın.) Her zamanki yerindeydi. Kiraz ağacının altında, elindeki kiraz çiçeğine bakarak önündeki deftere bir şeyler karalıyordu. Yanına yaklaştım, hemen defterini kapatıp arkasına koydu. Hiç gör...