Arms of the ocean - blackbriar
Come swim to me in a forward motion
Lie with me in the arms of the ocean
Sing to me, my lady of the sea
Show me the way with your melody
Oh she's pulling me
Merhabalarr
Yeni bir hikayeye başlıyoruz
bu yeni bir yolculuk demek ama ben
tam 3 gündür sadece 3klık bu bölümü yazmaya
uğraştım..
İçime sindi mi, gram sinmedi.
Ama umarım seversiniz demekten başka bir şey diyemem. Elbette ki eksiklerim, yazım yanlışlarım olacaktır bunları görürseniz belirtmeyi lütfen unutmayın gördüğüm gibi düzeltirim.
Fikir de verebilirsiniz hatta bu çok hoşuma gider.
İyi okumalarr ^^İnsanların keskin bakışları ve kıkırdamalarıyla dolu bu mekan. Yanımda duran en yakın arkadaşım Jimin ve beni neredeyse gözleriyle yiyecek gibi bakan bir adam. Kulaklarımızı yoracak seviyede yüksek müzik ve bunaltıcı hava. Bir bardaydık.
Dans edip, birbirine sokulan insanlarla dolu bu yer, Jimin ve benim en sevdiğimiz mekandı. Ama artık ayrılma zamanı gelmişti. Saat oldukça geç olmuştu ve fazlasıyla alkollüydük. Üstüne üstlük barda bir kavga çıkmıştı ve bu durum bizim için daha da zorlaştırıcıydı.
Jimin ve ben, polislerle başımızı belaya sokmamak için gözlerimizle anlaşıp hızla oradan ayrılmaya karar verdik. Kimse bizi görmediğinden emin olup kavgayı çıkardığımız alandan uzaklaştık. Arka kapıdan çıkarak arabaya bindik ve yolculuğumuza başladık.
Jim ön taraftaki koltuğa oturdu, ben ise sürücü koltuğuna geçtim. Hava oldukça karanlık ve her ikimiz de bir hayli alkollüydük. "Abi, ne yaptık lan!" diyerek heyecanla seslendi. "Çok ateşliydik. Tanrım.. Bayılacağım!" diye kıkırdayarak, ellerini camdan dışarı sarkıtıp coşkuyla bağırdı.
"Tanrı aşkına abartma bir şeyi de." Diyip somurtkan bir yüzle cevap verdim heyecanına. "Ne? Neyi abarttım. Abi adamın kafasını kırdın lan! Sonra da hiçbir şey olmamış gibi herkes kavga ederken kavganın başrolu olduğun hâlde kaçıp gittik. Daha ne olabilir?" Dedi.
"Yani aslında, ben varken herhangi bir olayda başrol olamazsın ama, neyse kıyak yapayım sana." Diyip cilveli bir tavırla sırıttı.
"Öyle mi Jimin?" diyip sırıttım aynı tavırla. "Öyle kardeşim."
"Abi zaten ben anlamıyorum bu insanlardaki sex heyecanına. Bi dur amına koyayım, sapık mısın nesin?" Jimin'in bu sözüne 'bunu sen mi diyorsun' der gibi baktım. "Ne?" dedi ve cıklayıp gözlerini devirdi.
"Bugün hiç havamda değilim. Senin şu bitmeyen bar maceralarına katılmayınca kızıyorsun. O yüzden geldim yoksa beni bulamazdın." dedim ve gazladım. "Neyin var Jeongguk, cidden bi garipsin."
"Bilmiyorum Jimin, bilmiyorum. Midem bulanıyor, başım ağrıyor, kusasım var." derin derin nefes alırken söyledim bunları. Cidden de içimde gitmeyen bir yük varmış gibiydi.
"Abi boş ver ya. En kötü ölürsün falan işte." kıkırdadı. "Komik mi? Bu şakayı en son 2020'de yapıyorduk aptal." diyip göz devirdim kafam yola çevirikken.
Jimin'in evine yaklaşmıştık. "Evine geldik, sakın arabama falan kusayım deme." Jimin baygın bir ifade ile cevap verdi. "Görmemişin bi arabası olmuş. Neyse, bir şey demiyorum," bana döndü, "Niye evime gidiyoruz ya? Sende kalıcam ben."