11. BÖLÜM SİZLERLE. İYİ OKUMALAR.
Etrafa baktığımızda tek gördüğümüz camları çatlamış binalar, patlamış arabalar ve ölmüş olan aylaklar'dı. Claire başından küçük bir yara almıştı.
Claire:
-Hava kararmadan şehre gitmeliyiz.
Hiç birimizin saati çalışmadığı için emin olamıyorduk fakat şu anda güneş açmış ve hava hiç olmadığı kadar mükemmel'di.
Nick:
-Hala çalışan araba var mıdır?
Ron:
-Ben biraz bakabilirim.
Ron çok fazla uzaklaşmadan yoldaki arabalara biraz baktıktan sonra son model bir Mustang'le karşılaşmıştı. Ama ne Mustang!
Ron:
-Hey! Bu bir Mustang üstelik çalışıyor fakat ne olursa olsun ben kullanamam.
Nick:
-Ben kullanırım!
Arabaya oturduğumdan itibaren kendimi pilot gibi hissettim.
Claire:
-Wow! Nick çok hızlı gitmiyor musun?
Şehre çoktan gelmiştik.
Nick:
-Hey! Şu eczanenin içi dolu gibi!
Sarah:
-Evet! Camlarını bile kırmamışlar!
Ron:
-Tamam, ben bi bakıyorum içeriye.
Ron içerisinin temiz olduğunu söyleyince arabadan indik ve bir kaç aylağın gezdiği bu sokakta havalı bir şekilde yürümeye başladık.
Ron bir taş bulup eczanenin camını kırmıştı.
Nick:
-İçeriye bi bakıyorum siz dışarıda bekleyin.
İlaç listelerine baktım ve istediğimiz ilacın depo'da olduğu yazıyordu.
Nick:
-Sanırım istediğimiz ilaç depo'da.
Ron:
-Ben burada nöbet tutarım.
Sarah:
-Bende depolardan hayatım boyunca korkmuşumdur. Sanırım bende burada kalacağım.
Depo'ya girdiğimizde tek bir aylak yoktu fakat istediğimiz ilaçlarda yoktu.
Claire:
-Hey! Depo'nun arka kapısı açık üstelik not bırakılmış!
Not: Nick umarım bu notu sen okuyorsundur. Olaydan beri sizi arıyoruz fakat hiç bir yerde yoksunuz. Biz şehrin ortalarına doğru gidiyoruz umarım ya siz bizi yada biz sizi bulabiliriz.
Aynı nottan bir kaç yere daha yapıştırmışlardı.
Claire yerden bulduğu bir kaç yara bandını ve gazlı bezleri aldı.
Claire:
-Sanırım bunlar işime yarar.
Nick:
-O zaman yola çıkalım.
Önümüze çıkan bir kaç aylağı bıçakladıktan sonra arabaya binmiştik.
Ron:
-Arkamızdan gelen bir hortum mu?
Nick:
-Kahretsin!
Eğer bu hortum şehrin ortasına doğru ilerlerse grubumuz için en tehlikeli şey bu olur.
Herkes arabaya atlamıştı ve grubu toplamak için şehrin ortasına doğru son gaz gidiyorduk fakat önümüzde yıkılma durumunda olan bina ve benim sağa bakmamla yaklaşan hortum beni bir seçime zorluyordu.
Nick:
-Grubum için yapıyorum!
Bina yıkılmadan öyle hızlı geçmiştik ki ne kadar binadan uzaklaşmış olsakta binanın parçaları arabaya değmişti.
Sarah:
-Sanırım hortum bitti.
Ron:
-Evet, bitti.
Sonra arabayla devam ederken Gleen'in sesini duydum;
Gleen:
-Hey! Mustang'lılar kimsiniz siz!
Gleen'in yolda olmadığını fark edince arabadan indim ve yanımda duran göktelene baktım.
Nick:
-Ne işiniz var orada!
Ed:
-En güvenli yer burası dostum!
Biraz düşündükten sonra bizde çıkmaya karar verdik.
Nick:
-Arabayı garaja park ediyorum! Garaj'ı kontrol ettim temiz içerisi.
Asansör'lerin çalışmadığı için merdivenlerden yukarıya çıkmak zorundaydık. Gökdelende gerçektende aylak yoktu güvenli bir yerdi fakat hortumların ve zehirli gaz bulutlarının olduğu zamanda en güvensiz yer olabilecek bir yerdi.
Merdivenleri bitirip yukarıya çıktık ve yukarısı kare şeklindeydi yani tam kamp kurmalık bir yerdi çıktıktan sonra kapıyı kilitledik ve kamp malzemelerini hazırladık.
Luke:
-Neredesin! Şehirde her tarafta sizi aradık!
Des:
-Destiny nerede? Sizinle sanıyordum.
Nick:
-Malesef. Zehirli gaz bulutunun gelmesini görmesine rağmen ayağa bile kalkmadı.
Şehirden gelen "İmdat! Yardım edin!" sesi hepimizin kulağındaydı fakat tek kişi değillerdi belkide bizden fazlalardı, bu bir tuzak mıydı yoksa içten bir yardım mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE CALAMITY
AdventureYayılan XLV Virüs'ü ve bir yandanda hava kirliliğinin artması dünyayı çok büyük bir şekilde etkilemişti fakat bunların hiçbirine hala bir çözüm bulunamamıştı. Virüs insanları Zombi'ye dönüştürüyordu fakat isimleri Aylak'dı ve bizde böyle diyorduk. A...