Yemekhanede bulduğum boş yere oturmuş huzurla yemeğimi yiyordum. Üzerimde çok fazla göz vardı ve bu beni rahatsız ediyordu. Bazıları benimle konuşmak istiyor ama çekiniyor gibilerdi.
"Sürtük."
"Sana diyorum sürtük Hazal. Bundan sonra bil. Sürtük dediğimde üzerine alın."
Arkamı döndüğümde asıl sürtük ile karşılaştım. O kim oluyorda bana sürtük diyor.
"Arkadaşlar geçin masaya, bu gün sürtük ile yiyeceğiz."
Geldi ve tam yanıma oturdu.
"Benden uzak dur. Seni uyarıyorum Azra."
Karşımda oturan Dilara sözü aldı. Ortalıkta filli boyadan farksız gezen ekiptendi o da. Yanında oturan Hitler kılıklıyla oynaşıp göz zevkimi bozuyordu.
"Kuzum, Azra seninle arasını düzeltmek için elinden geleni yapacakmış. Arkadaş olacaksınız artık."
Neyin peşinde bunlar?
"Az önceden beri bana sürtük diyor bilmem farkında mısın?"
Hepsi birden kahkaha attı.
"Ay sen gerçek mi sandın, kıyamam seninile gökten koyun yağsa yine yakın olmam. En başta oldumda aptallıktan olmuşum. Sıkıcı herifin tekiydin."
İçimden derin nefesler alıp vermeye başladım. Sınırı aşıyordu.
"O gün sıkıcı herifin teki olduğu için yanlız kalmış bir kız ile arkadaşlıl başlatmıştım, adıda Azraydı, senin o olduğunu sanıyordum ama yanlış hatırladım demek ki."
Tüm masa sessiz kaldı ve hiç beklemediğim bir şey oldu. Azra ağlamaya başladı. O çok yapmacık ağlıyordu ama ilginçtir ki herkesn ona inanmış başına toplanmıştı.
"İyi misin Azra? Ona cezasını çektirelim mi?"
Herkes beni yu larken başımdan aşağı koca bir kase çorba döküldü. Bunu yapanın kim olduğuna baktığımda ise korkunç bir manzara ile karşılaştım.
"Tsk, tsk, tsk acınasısın Hazal."
Bu Mert idi. Sinirle yerimden kalktım ve insanlara çarpa çarpa yemekhaneyi terk ettim. Gözlerimden yaşlar geliyordu. Etrafımdakiler gözlerini bana dikmişti. Umrumda değil, tek isteğim odama varmak.
~
*pat
Kapıyı kapattıktan sonra hemen arkasına yaslanıp yerde ağlamaya başladım.
"Bunu sana kim yaptı?"
Doğru ya, yalnız değilim. Ağlamayı bir süreliğine kestim ve karşımdaki alev saçan gözlere baktım. Yerimden kalkıp kendime çekidüzen verdim. Dolaptan temiz giysilerimi çıkarıp lavaboya girdim ve ardımdan kapıyı kapadım.
"Sorun yok Chase, teşekkürler."
Kapının önünden konuştu.
"Sorun var ya da yok, bunu sana kim yaptı?"
"Söylersem ne yapacaksın Chase? Onu öldürecek misin?"
Hiç düşünmeden cevap verdi.
"Evet, onu öldüreceğim. Bana söyle. Kim yaptı bunu sana?"
Ne diyor bu çocuk yine? Ona cevap vermeden kapımı kilitleyip banyoya girdim. Acaba Azra'yı tanısa hâla benim tarafımda olmaya devam eder miydi?
~
"Hayır, hayır, bekle. Lavaboda giyin, insanlar birbirinin önünde soyunmaz."
Onu hep aynı giysiyle gördüğüm için okul ünuformasının onda nasıl duracağını merak ediyordum. Bekle, onu hep aynı giysiyle görüyorum ama hiç terinin kokusunu almadım aksine çok güzel kokuyor, ismini koyamadığım çok özel bir koku.
"Görmek istersin diye düşündüm."
Kesinlikle Chase ile aynı evde kalmak büyük bir tehlike. Eh, elden ne gelir?
Chase ile gizlice evden çıkmayı başarmıştık. Okula gelene kadar attığımız iki adımda herkesin gözü onun üzerindeydi. Bilmem kaç kız numarasını istemişti.
"Derste dersi dinlersin, tenefüstede istediğini yaparsın. Bendende olabildiğince uzak dur. Seni yanıma oturtacağım, yanım boş."
Chase zeki, onun ayak uydurabileceğine eminim ama sanki her açıdan gereğinden fazla ünlü olacak gibi görünüyor.
Chase'den önce sınıfa ben girdim ve bir süre sonra Chase arkamdan geldi.
Tüm gözler Chase dönmüştü. Herkesin büyülendiği o kadar belliydi ki. Chase'nin ardından ise sınıf öğretmenimiz olan ingilizceci girdi. Ufak tefek yaşlı bir kandın
"Günaydın gençler."
"Günaydın!"
"Herkes çoktan fark etmiş olacak ki sınıfımıza yeni bir arkadaş katıldı, normalde dönem ortasında pek yeni gelen olmaz ama arkadaşımızın kayda değer özellikleri varmış."
Kayda değer mi, Chase'e dik dik baktım ve o karşılık olarak bana o surata çok yakışan bir gülücük attı. Nasıl dolandırmıştı bu çocuk bu insanları.
"Hadi canım kendini yeni arkadaşlarına tanıt. Kırmızı lens, gözlerin mi bozuk?"
"Hayır"
"Seviyorsun galiba acayip takılmayı?"
Başımı olumsuz anlamda salladım ve o da beni anlamış olacak ki güzel bir cevap yapıştırdı.
"Doğuştan gelen bir göz hastalığı. Hepinizden daha net gördüğümden emin olun."
Chase sınıfın ortasına geçti, kollarını bağladı ve tahtaya sırtını dayayarak konuşmaya başladı. Sınıf çok meraklıydı ve kimseden çıt çıkmıyordu. Hoca neden böyle saygısızca bir harekete karışmıyordu?
"Adım Chase."
Gülmemek için elimle ağızımı kapattım.
"Sadece bu mu Chase? Nereden geldin? Neden geldin? Ailen? İsmin türkçe değil mesela, yabancısın sanırım?"
Başıyla öğretmeni onayladı, bana bakmaya devam ediyordu. Dursana be çocuk, çok dikkat çekiyor bakışların! İfadelerimden anlamış olacak ki kafasını pencere tarafına çevirdi. Goodboy.
"Evet, yabancıyım. Hem de çok yabancıyım ama nereden geldiğimi söylemeyeceğim. Neden geldiğim ve ailem de sizi ilgilendirmez."
Tüm sınıf şok olmuştu ve gözleri bir hocada bir Chase'de geziniyordu. Birileri ayvayı yedi anlaşılan.
"Chase, bu konuşmanın sebebini bilmesemde bu günlük göz yumacağım ama kendini topla."
Chase istifini hiç bozmadan devam etti. Çıldırmış bu herif!
"Sizden emir almam, sadece bir kişiden emir alırım o kişi de.."
Gebermek üzere olduğum için kafamı sıraya, kollarımın arasına gömdüm. Yaktın başımı kızıl göz.
"..o kişinin kim olduğuda sizi ilgilendirmez."
Derin bir nefes aldım ve ona baktım. Yüzüne bir gülümseme takınmış yine bana bakıyordu. Hoca ise kaşlarını çatmış ona bakıyordu.
"Yeter, göz yumamam artık. Daha ilk günden böylesin terbiyesiz. Müdürün odasına gidiyoruz."
Hoca Chase'nin kolunu tutmuştu ki Chase ona bir şey söylemesi gerektiğini söyledi. Kapının önünde bir süre konuştuktan sonra tekrar içeri girdiklerinde hoca fazlasıyla sakindi. Chase'nin bilmediğim bir özelliği mi vardı?
"Sana boş bir yer bakalım. Hmm.. Samet'in yanına geç istersen Chase, bak boş."
Kafasını olumsuz anlamda salladı. Hayır Chase hayır yapma. Ben sonra halledecektim zaten. Al başa bela. Parmağını kaldırdı ve beni işaret etti.
"Onun yanına oturacağım."
Yuh odun kafalı. Olduğum yere doğru yürüdü ve yanımda oturan kıza bir şey dememesine rağmen kız apar topar kalktı. İçimden fısıldadım.
"Deli."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALEVİNDE
Romance"Eğer, o kolyeyi hiç bulmamış olsaydın, gözlerini, gözlerini asla görememiş olsaydım, saçlarına hiç dokunamamış, uyurkenki mucizevi güzelliğine hiç bakamamış olsaydım, nasıl yaşayabilirdim ki?"