"Hayatta sadece insanlar evlerini terk etmez. Bazen ev sandıklarımız da bizi terk eder. İşte o zaman biz sadece evsiz değil kimsesiz de kalıyoruz."
•••
"Yağız..sen ne demek istiyorsun? Ben gerçekten anlayamıyorum."
Bir kaç saniye baktıktan sonra gözlerini kaçırmıştı. Bu kez gözlerini kaçıran ilk taraf O'ydu. Bir şeyler vardı, burası belli. Ama ne vardı?
Aradaki kaç dakika olduğunu anlayamadığım sessizliği ilk o bozdu. Boğazını temizledi ve gülümsedi. "Bir şey yok merak etme," daha sonra elindeki fırça ve kahverengi tonlarındaki boyayı göstererek güldü, "Hem devam etmeyecek misiniz psikolog hanım!"
Bu konuyu daha sonra düşünecektim sanırım. Daha fazla oyalanmadan, "Tabii ki devam edeceğiz.." biraz durdum ve yüzümde koca bir gülümseme oluşturarak "Bay Cerrah!" dedim.
"Ben sevdim ha şu bay cerrah ismini. Eyvallah."
"Ben de sevdim ha şu psikolog hanım ismini. Eyvallah"
"Biliyor musun Leya senden tam bir keko olur" diyerek kahkaha attı Yağız.
"Şşt aslanım elli kuruş versene!" diyip gülmüştüm ortamı neşelendirmek adına.
Şöyle söyleyelim;
Normal erkekler- O kadar güzelsin ki gözlerimi senden alamıyorum.
Bay Cerrah- Biliyor musun senden tam bir keko olur.Doğrusu ben ilk defa gerçekten eğlendiğimi, sevindiğimi hissediyordum. Yağız kısa zamanda yanında en çok güvende hissettiğim kişiye dönüşmüştü de diyebilirdim.
Biz renklerle biraz daha oyalandıktan sonra Hayrettin amca yaklaşık yirmi dakika önce girmiş olduğu odadan çıkmış, gülerek bize bakıyordu.
"Allah neşenizi arttırsın Vallah çocuklar! Deminden beri gülüşmelerinizin ardı arkası kesilmiyor. Söyleyin bakalım neye gülüyorsunuz biz de duyalım da gülelim!"
"Yok Hayrettin abim sen bakma bize öylesine gülüp geçiyoruz işte." diye açıklamıştı Yağız, alttan alttan sırıtıyordu bana bakarak.
"Evet evet Yağız haklı" diyerek onaylamıştım ben de onu, daha sonra da göz kırpmıştım Yağıza.
"İlahi gençlik. Neyse gelin bakalım çay demlemiş Neriman ablanız size buyrun geçin."
Yağız şaşkınlıkla Hayrettin amcaya bakmış "Neriman abla da mı burada?" diye soru yönlendirmişti. "Ben göremeyince yok sandım" diyerek de eklemişti.
"Ne sandın ya, tabii ki burada hem seni de özledi." Hayrettin amca daha sonra bakışlarını bana çevirerek devam etti yüzündeki gülümseme eşliğinde, "Hem Leya hanım kızımla da tanışmış olur. Değil mi kızım?"
Mahcup bir gülümseme ile bir Yağıza bir Hayrettin amcaya bakıyordum.
"Tabii ki, tanışırız."
"Eh o zaman buyrun önden çocuklar içeriye geçelim."
Biz elimizdeki boya ve fırçaları eski bir masanın üzerine bıraktık ve dükkanın içinde olan -az önce Hayrettin abinin girdiği- odaya girdik. İçerisi küçük ama oldukca tatlı bir ortama sahip odadan ibaretti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Un Espoir | Leyyağ
Teen Fiction"Dünyada o kadar şey var, Peki sen neden kaybettiklerimin içerisinde olmak istiyorsun?" "Ve o gece, 27 Ocak." "Sen benim kaybettiğim en özel şeysin belki de" "Ve seni kaybettiğim için kendimden özür dilerim" "Sonsuz şekilde"