aaron, part 1

382 16 4
                                    

Uzun bir seri çevirisi yapayım dedim.

Uzun bir seri çevirisi yapayım dedim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Aaron / Part 1

Havanın tadı ağzını daha da kuruttu.

Yemek yemeyeli iki, su içmeyeli ise bir gün olmuştu. En son bir dere bulduğunda, içi sudan çıkmaya çalışan aylaklarla doluydu. Çimlerin arasında yokuş yukarı çıkarken, Virginia'nın manzarası gözlerinin önündeydi. On yıl önce, bu manzaranın gözüktüğü alanlar, şu an olduğundan daha farklı hissettiriyorlardı. Hiç olmadı, şu an baktığında olan boşluk hissinden farklıydı.

Yeni dünyada hiçbir yer güvenli değildi, hiçbir şey kesin değildi ve bu belirsizlikler, senden sürekli bir şeyler aldı.

Yeniden bir sığınak aramayı düşündün. Belki bir dere kenarında, belki de bir binanın çatısında ama hiçbiri yeterli olmazdı. Kendini şu an Alice gibi hissediyordun, kapılarla dolu bir odadaydın ancak anahtarın hiçbir kapıya uymuyordu.

Yolunun üzerinde gördüğün gölgeli ağaca doğru ilerledin, uzun süredir yürüyordun ve biraz dinlenmeyi hak ettiğini düşündün. Ayakların çimlere sürterek ağaca ilerledin ve kendini ağacın gölgesine bıraktın.

"Yüksek bir sığınma yeri bul, su bul, yemek bul," kendi kendine konuşuyordun. Çok sürmeden, ayağa kalkıp, gölge ve güneşin hizasına bakarak kuzeyi buldun ve bir dere bulma umudu ile yeniden yola koyuldun. Ancak, bu yeni dünyanın senin için farklı planları vardı.

Aylaklar çevreni sardı.

Güneşte kavrulmuş vücutları ve çıkardıkları tuhaf sesleri ile sana doğru geliyorlardı. Bel kemerinden bıçağını kendini savunmak için çektin. İlki sana doğru saldırdı, ceketini tutamadan onu kafasından öldürmeyi başarmıştın. Daha kendine gelememişken, iki tane daha sana saldırmaya başladı. Onları doğru açıdan vurmaya çalışıyordun. Günlerdir susuz ve açtın, bu sana yorgunluk katmıştı ama yeni dünyanın sana öğrettiği tek gerçeğe tutunman, hayatın için savaşman gerekiyordu.

Soldaki aylağa dorğu ilerlermeye çalıştığın anda bir çift el seni yere çekti. Ölü eller seni ormanın zeminine çekerken korkuyla bağırdın. Seni çeken ellere tekme atmaya çalıştın ancak yorgun bedenin buna etki etmedi.

Üzerindeki aylak ile mücadele ettin, dizlerini kendine çektin ve kollarınla itmeye çalıştın. Diğer aylakların da üzerine gelmesiyle, mücadelen arttı. Birinin çenesine vurmayı başarmıştın ancak bu pek bir işe yaramadı. Uzun mücadelenin sonunda, çekeceğin acıyı düşünerek son kez çığlık attın. Çığlığının ardından, ritmik sesler kulağını sardı.

Ağaçların arasından atıyla sana doğru bir adam geldi. Bıçaklarından birini senin üzerindeki aylağa fırlattı, iki bıçak darbesi ile diğer aylakları da indirdi.

Mücadelenin de verdiği yorgunlukla, sadece yerde uzanmış bir biçimde kaldın. Bu adam bir düşman mı değil mi bilmiyordun ama umurunda bile değildi.

twd imagine - çeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin