Merabalar.
Nasılsınız?
Final yakın,hissediyorum.
********************************************************
Yatağımda oturmuş William'ın gelmesini bekliyordum, bildiğime göre birazdan burada olmalıydı. Ona karşı kızgın değildim,kırgındım. Bana sormadan,fikrimi öğrenmeden beni bir 'canavara' dönüştürmüştü,canavar diyorum çünkü aklımda sabahtan beridir sadece kan vardı. Kana susamış bir canavar olmaktan korkuyordum, bu yüzden kızmıştım ona, ya kontrolden çıkıp ona yada başkasına saldırırsam ne olacaktı? Kendimi nasıl kontrol edeceğimi bile bilmiyorum. Doğru dürüst düşünemiyorum,aklım sürekli aşağıda,mutfakta yemek yapan yardımcılardan gelen kan kokusundaydı,bunu onlara yapamazdım. Ellerim saçlarıma giderken aklımın iyice bulandığını hissediyordum,kafayı yemek üzereydim. Aklıma sürekli yoğun,koyu renkli sıvı geliyordu, ve kan kokusu artmıştı, sanırım birisi parmağını kesmişti, harika. Gerçekten harika, kokusu mükemmel. Tadı nasıldır acaba? Tatlı mı? Yoksa, acımsı mı?
Aklımdan bunlar geçerken kapı açılmıştı, William ardından görünürken benimde gözlerim eş zamanlı olarak onu bulmuştu. Gözleri beni bulurken kaşları çatılmıştı, sanırım bulunduğum durum vahimdi. "İyi misin?" Sinirlerimin vücudumu tırmanarak beynime ulaştığını hissederken hışımla ayağa kalkmıştım "İyi miyim?! İyi miyim?!" Tam önünde durdum "Bana bunu yaptıktan sonra nasıl böyle bir şey söylersin?!" Gözleri sinirden kasılmış yüzümü turlarken "Sinirlisin,otur konuşalım." demişti benimkinin aksine sakin bir tonda. Bu sinirlerimi biraz daha körüklerken ağzımdan alay dolu bir gülüş kaçmıştı "Ne konuşacağız ya? Ne konuşacağız? Mesela, beni nasıl kandırdığını mı?" Kollarımı iki yana açıp kafamı sola yatırdım "Çünkü artık bunu konuşamayız! Çünkü,sen kararını vermişsin,şu halime bak!"
Gözlerinde anlam veremediğim bir ifade belirirken ben ellerimi sertçe indirip birisini saçıma attım,gerçekten artık kontrolümü kaybediyordum, aklımdan kanın aktığı bir sürü hayal geçiyordu. Kanın kokusu hala burnuma ulaşırken ben kendimle savaş veriyordum, hala bağırıyordum,ama ne dediğimi duyamıyordum,beynim durmuştu. Aniden eli çenemi bulurken "Biliyorum,kan seni delirtiyor,ama yapma." demişti, gözlerim sürekli kapıya kayarken bu imkansızdı. Kapının önünde birileri vardı,duyuyordum. Özellikle gelen yoğun kan kokusu birisinin kanadığını,ve orada olduğunu gösteriyordu, daha fazla dayanamazdım.
Kapıya doğru gidecekken William izin vermemişti,kendimi kurtarmaya çalışmıyordum bile. Kendimi birkaç kez ileriye atmayı denesem bile William izin vermemişti. Beni geri çektiği zaman kendimi kolları arasında bulmuştum. Bir eli gömleğinin düğmesine giderken bir kaçını açmıştı. Evet,vampirlerin de kanı varmış,buram buram geliyordu kokusu çünkü. "İç." demişti,öküz. Hayır demek istiyordum,ama yapamıyordum. İstemsizce dudaklarım aralanırken dişlerimi boynuna geçirmiştim,lezzetliymiş. Kanı dişlerimin arasından ağzıma dolarken aldığım tat çok hoşuma gitmişti. William'ın tökezlediğini hissederken bir yere düşmüştük,düşmüştük diyorum çünkü onunla beraber bende düşmüştüm,ama umurumda değildi.
Elleri kafamın arkasındaki saçları kavrarken bile bırakmaya niyetim yoktu, sonuçta o bir vampirdi, ölemezdi. En sonunda doyduğumu hissedince boynunu bıraktım,ama baya bir kan almıştım,oh olsun. Kafamı boynundan kaldırmadım,uyuyacaktım ve üşengeçlik perilerim tutmuştu yine. "Neden yaptın bunu?" Sorduğum soruya cevap bulamadan "Neden benden bir canavar yarattın?" demiştim, bak kaşlarınızın çatıldığını görüyorum,haklıyım susun. Derin bir nefes çekip "Sonra konuşalım" demişti.Bende üstelememiştim,uykum ağır basıyordu ve eğer anlatsaydı muhtemelen yarısına gelemeden ben uyuya kalacaktım. Zaten gözlerim kapanıyordu,zor tutuyordum.
********************************************************
Bölüm sonu
Ne düşünüyorsunuz bakalım?
Grell Suctliff ile nasıl vampir/adam emcüklenir:
Adios.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The old castle
FanfictionSadece arkadaşımın dolduruşuna gelerek eski bir malikaneye girmiştim, Nereden bilebilirdim ki başıma gelecekleri?-Grelliam