3 ay sonra...
Hongjoong, mezarlığa tekrar gelip çiçekleri toprağa koyarken gözyaşlarının akmasına izin veriyordu.
Çok sevdiği büyükannesini 3 ay önce kaybetmişti.
Toparlanmakta zorluk çekiyordu, okula gitmemeye başlamıştı, kafeye de gitmiyordu.
San'ın annesi birkaç defa aramış ama ya bahane üretmişti ya da açmamıştı.
Neyse ki çok üzerine gitmemişti San'ın annesi. Durumu San anlatmıştı.
Kendisini hep mezarlığın başında bulurdu mavi saçlı.
Anne ve büyükannesinin mezarlarının arasında sadece bir mezar boşluk vardı.
Çiçekleri koyarken gözyaşları akarken büyükannesinin mezarının taşına oturup toprağı okşadı.
"Sizsiz olmak çok zor büyükanne. Sen ve annem yokken herşey çok daha kötü. Toparlanamadım. Okula gitmiyorum, işe gitmiyorum. Hayatta ki yaşam sebeplerim, mutluluk kaynaklarım yokken ben nasıl olabilirim ki?"
Mavi saçlı, ağlamaya başlamıştı.
Seonghwa, onunla beraber gelmişti. Onun yanında olmuştu her zaman. Onun toparlanması için çok çaba sarf etmişti. Hala da ediyordu da.
Kızıl saçlı, mavi saçlının yanına oturdu.
"Hongjoong, lütfen yapma böyle. Büyükannen ve annen böyle görmek istemez seni. Okula geri dön, işe geri git. Bak böyle sende kötü oluyorsun. Gerçekten eminim senin için bu durum çok zordur ama büyükannen ve annen bunları görüyor. Onları üzmek istemezsin değil mi?"
Mavi saçlı, kızıl saçlının konuşmasını dinlemişti. Ağlaması yavaşlamıştı. Başını çok olmadan evet anlamında salladı.
"Bak sen kendinde kabuk ettin şuan. Üzme onları. Senin üzülmeni asla istemezler. Seni gördüklerine eminim ve kendini bu kadar yıprattığının farkındalar ama senin böyle olmanı istemediklerine eminim. Nolur üzülme"
Kızıl saçlı, konuşurken mavi saçlının gözyaşlarının başparmağı silmeye başladı.
Mavi saçlı, hala dolu olan gözleriyle kendi gözyaşlarını silen kişiye baktı.
Kızıl saçlı da ona bakıyordu.
İkisi de birbirlerine karşı büyük hisler hissediyordu.
Hayatlarında hiç bu kadar yoğun şekilde yaşamadıkları duyguları, birbirlerine bakınca veya herhangi bir temas anında hissediyorlardı.
Bunu ilk fark eden Hongjoong olmuştu. Hayatında bu kadar yoğun hissetmediği duyguyu ilk Seonghwa ile tanıştıktan sonra yaşamıştı.
Kısa bir sonra da Seonghwa fark etmişti. O da hayatında böyle bir duygu yaşamamıştı.
İkisi de, hayatlarında yaşamadıkları bütün duyguları birbirleri ile tanışınca yaşamışlardı.
Ama tek sorun, ikisi de bir diğerinin hislerini bilmiyordu.
İkisi de daha açılmamışlardı, ilk adımı atan olmamıştı.
İkili birbirlerine temas ederdi ama bu temaslar büyük temaslar değildi.
Sarılma, gözyaşı silme, saç düzeltme, ufak alın öpücükleriydi sadece.
Başka temasları yoktu.
İkisi de temas dozunu arttırmak isteselerde ikisi de bir adım atmamışalardı daha.
Seonghwa, Hongjoong'un gözyaşlarını sildikten sonra elini çekti.
"Üzülmek yok, okula geliyorsun, işe de gidiyorsun. Anlaştık mı?"
Hongjoong, başını tekrar evet anlamında salladı.
"Teşekkür ederim"
"Ne için?"
"Bu dönemde beni tek bırakmadığın için. Hep benimle olduğun için. Teşekkür ederim"
"Ama bunun için teşekkür etmene gerek olmadığını konuşmuştuk Hongjoong. Teşekkür etmene gerçekten gerek yok"
"Yine de edesim geliyor"
"İyi peki ama bu son teşekkür başka kabul etmem"
Seonghwa'nın sözü ile mavi saçlı kıkırdadı.
"Tamam bu son"
●○●○●○●○●●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○
Hongjoong, bir sonra ki gün okul çıkışı San ve Wooyoung ile kafeye gitmişti.
Wooyoung ve Hongjoong beraber orada çalışıyordu.
San, ne kadar sevgilisinin annesinin iş yerinde çalışmasını istemese de Wooyoung inat etmişti.
Ayrıca annesi bu durumdan şikayetçi değildi.
Aksine, annesi Hongjoong ve Wooyoung'tan memnundu.
Wooyoung ve Hongjoong konuşarak kahveleri hazırlarken San da siparişleri veriyordu.
San, bütün siparişleri verdikten sonra Seonghwa'yı görünce yanına gitti ve ikili konuşmaya başladı.
Hongjoong, Seonghwa'yı görünce gözleri kocaman açıldı ve hızlıca tezgahın altına saklandı.
Wooyoung, anlamamışça ona baktı.
"Ne oldu Hongjoong? Yine birşey mi düşürdün yoksa?"
"Hayır be. Seonghwa geldi"
"Sen ciddi misin?"
"Evet. Bak San ile konuşuyorlar"
Wooyoung, dışarıya bakınca ikiliyi gördükten sonra tekrar Hongjoong'a baktı.
"Senin burada çalıştığını bilmiyor mu?"
"Biliyor"
"Ee neden saklanıyorsun?"
"Görmesini istemiyorum da ondan"
"Neden?"
"Ya sanane Wooyoung. İstemiyorum işte"
"Yoksa... SEVİYOR MUSUN!?"
Wooyoung'un sesi yüksek çıkınca Hongjoong onun bacağına vurdu.
"Salak sussana. Duyan biri olacak"
"Sen soruma cevap ver"
Hongjoong, cevap verip vermemek arasında kalsa da sonunda cevap verdi.
"Seviyorum"
▼△▼△▼△▼△
selamm
bu bölüm kısa oldu diğer bölümlere göre sanırım idare edin 🫂
oy verip yorum yazmayı unutmayınn
görüşürüzz<33
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the hero / seongjoong ✔
FanfictionHongjoong, annesinin ölümünden sonra kanser hastası büyükannesinin yanına taşınmak zorunda kalır. Hem okula gidip hemde büyükannesinin kanser tedavisi için paraya ihtiyacı olan Hongjoong, hayatının bu kadar yükü ve zorluğu üzerine okulda zorbalık gö...