fitifiti diye geldim hemen!
nasilsinizzz⭐
siz okumaya ben yazmaya baslamadan suraya cilek yiyen 1 hanni ve dinlemeniz icin sarki birakiyorum❕☹️
keyifli okumalar 🍓💌☁️✦
"danielle marsh."
"tanımıyorum, kalp rahatsızlığın yüzünden olmadığına emin misin?"
tanımamam biraz normal çünkü okulda geçirdiğim zamanın yarısında uyuyor yarısında da muzlu süt burger yiyordum kısacası her zaman sınıfta oluyordum.
"hayır, bu bambaşka bir şeydi"
hızlıca ayaklanıp bilgisayarıma doğru koştum. haerin'in merak dolu bakışlarını üzerimde hissetmemle ona açtığım e-mail hesabını göstermem bir olmuştu.
ne olduğunu anlamamış bir suratla,
"bu ne?" diye sordu.
"amerika'ya ameliyat için gittiğin sürede ayrılmamamızı ve topladığım bilgileri sana söylememi sağlayacak üçüncü arkadaşımız!"
kedi gözleri kocaman açıldı,
"bunu benim için yapar mısın gerçekten?"
ona verdiğim değer sayesinde yapmayacağım şey yok gibi hissediyordum.
"hem de günü gününe komutanım!"
odayı kahkahalarımızla doldurmuştuk.⭒
☆direkt gözlerime vuran güneş ışığı ve yüzümdeki saçları hafifçe oynatan rüzgarla gözlerimi açtım. yaz tatilini bitirmiş, yeni bir döneme başlıyorduk. haerin'in yokluğunu şimdiden hissetmeye başlamıştım ama aklıma verdiğim söz geldiğinde yataktan çıkmamla evden çıkmam arasında sadece beş saniye var gibi gelmişti.
otobüsü kaçırma endişesiyle koşarken nefes nefese kalıp son nefesimi merdivenleri çıkarken kullanmıştım. her zamanki gibi yer kalmadığı için ayakta okula varmayı beklerken, nedenini bilmediğim şekilde ani frenle kimin kucağına düşeceğimi hesaplıyordum. hesaplamalarım beni yanıltmazsa çaprazımdaki dalgalı saçlı kız gibi gözüküyordu günün talihlisi. dalgalarını deniz dalgalarına benzetirken ani frenle tam olarak kucağına düştüm.
"hesaplamalarım çok teşekkür ederim ama gereği var mıydı?" diye mızmızlanırken hızlıca ayağa kalktım beni izlediğini fark edince ben de onu izlemeye karar verdim. gerçekten olağanüstü bir güzelliğe sahipti, forması vücudu için yapılmış, saçları ışıl ışıldı. ayaklandığını görünce önüme döndüm, ellerimi yanaklarıma götürüp kızarmış mıyım diye kontrol ederken omzumda hissettigim el,
"otur lütfen, kalan yolu ayakta devam edebilirim."
tam da düşündüğüm kişinindi. yavaşça deniz kızına dönüp gösterdiği yere oturdum.
"teşekkür ederim."
galiba kalabalık ortamlar bana iyi gelmiyordu. gözlerim isim kartına takıldı ve bir anda haerin'in sesi kulaklarımda çınladı.
"danielle marsh."
otuz iki diş gülümsediğimi fark ettiğimde çoktan okula varmıştık. "deniz kızı, seni buldum."⭒
☆okula girerken yanında başka biri belirtmişti.
"acaba yakınlar mıydı? eğer yakınlarsa ne kadardır yakınlardı ve ne kadar yakınlardı?" derin derin bunları düşünürken yanımdan bir ses,
"bilmem ama biraz daha sınıfına gitmezsen seni öldürmem yakın."
yerimde hoplamıştım resmen. okulun en disiplinli hocalarından biriyle uğraşmak için hiç havamda değildim, hızlıca sınıfıma doğru gittim. ilk ders sonunda bitmişti. hyein ile kantine gelmiştik muzlu süt burger alıp yerken, dışarıdaki camın önünde yine aynı ikiliyi gördüm. merakım gittikçe artıyordu. ellerindeki çöpleri atıp gittiklerinde
hemen az önceki yerlerine koştum cebimden çıkardığım metre sayesinde ve yine bir hesaplama sonucu danielle'in boyunun 1.65 olduğunu öğrendim. diğer cebime zor sığdırdığım defteri de çıkarıp not almaya başladım:haerin'in o kız hakkında merak ettikleri ⛤
• basketbol oynamayı seviyor
• çilek reçelini seviyor (çöpteki abur cuburlardan yola çıkarak öğrendim, şüpheli)
• yakın bir arkadaşı var, yaşıtımız o da
• boyu hesaplamalarımca 1.65galiba bu işten eğlenmeye başlamıştım. zilin çalmasıyla hyein'i diğerlerinin yanından aldıktan sonra sınıfımıza doğru yürümeye başladık.
dersin ortalarına doğru defterdeki yazıları okurken doğru düzgün bir sey öğrenemediğimi fark etmiştim, keyifsizce camdan dışarıyı izlerken danielle, yakın arkadaşı ve başkalarının basketbol oynadığını gördüm. çok geçmeden danielle'in düştüğünü görmemle korkup ayaklanmam bir olmuştu.
"ne oldu?" hocalarla olabildiğince mesafeli olmalıymışım gibi hissediyordum.
"efendim?" ne dediğimin farkına varıp sınıftan bir an önce perilerin beni uzaklaştırmasını hayal ederken elim karnıma gitti. bulduğum çözüm bu muydu gerçekten?
"karnım çok ağrıyor, revire gidebilir miyim lütfen?"
"son günlerde karın ağrınız bitmiyor, git bari."
kendi üstüme alınabilirdim ama gerçekten karnı ağrıyanlar için üzülmedim değildi.
revirde ilaç sırasını beklerken yarısı açık olan perdeden danielle ve arkadaşını görmüştüm. dizini sarmışlardı. çok canı acıyormuş gibi durmuyordu.
"neyin vardı?"
soruyla beraber önüme döndüm başta ne olduğunu anlamamıştım. çok geçmeden,
"biraz karın ağrım var ama." dedim ilaçlarımı alıp deniz kızının yanındaki perdeli kısıma girdiğimde kulüpler hakkında konuşuyorlardı. kulağımı perdeye iyice yaklaştırıp dinlemeye başladım.
"dani, hangi kulübü seçeceğine karar verdin mi?"
"emin değilim galiba televizyonculuk, sen karar verdin mi?"
"bir dakika."
üzerime doğru kocaman bir karaltı yaklaşıyordu. ne yapacağımı bilmeden aklıma ilk gelen fikirle yatağın altına giriverdim. içimden,
"burada kimse yok."
perdeyi açıp bir süre içeriyi izlediğini danielle'in
"kimse yok işte neye bakıyorsun minji?" demesiyle anladım.
"hiçbir şeye." dedi.
galiba deftere yazacak yeni bir şey daha öğrenmiştim, minji.⋆
★SAKA MIDIR.
birazcık yazma yetilerimin yokluğuna alisiyo gibiyim mazur gorun lutfen💗
neyse bu dalgali sacli fistik beni oldurecek galiba duzlestirerek guzel saclarini yakmasalar hayatimiz🌞🌞🌞🌞
begendiniz ins optum kocaman!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
20th train that goes forever
Fanfictionseni görmek istiyorum, 21. yüzyılın hanni'si. ততততত ততততত ততততত [l'amour de ma vie🤍]