ARKADASLAR BEN GELDIM??
SONUNDA.
ama eger araba suremeyecek kadar sarhossan!!!!!!
off bu bolumun taslagini hazirlamam cok uzun surdu ayni birazdan okuyacaginiz hanni gibiydim✋
keyifli okumalar cilek kizlar❕🍓
✦biraz daha yatağın altında kalırsam boğulacakmışım gibi hissediyordum. en azından sonunda perdeyi kapatıp yerine oturmak aklına gelmişti.
"seçmelerde neye bakıyorlar?"
"sesinde tutku olup olmadığına falan."
tutkulu bir ses mi? bu sefer elimden kaçamazsın danielle marsh. nefes alamadığım için mi yoksa ağzım kulaklarıma varıncaya kadar sırıttığım için mi bilmem, ani bir hareketle kafamı yatağın tozlu, alt kısmına vurdum.
"gerçekten yolunda giden tek bir şey olmayacak mı?" dedim fısıldayarak, bu iş eğlenceli olduğu kadar yorucuydu da.⭒
☆
seçme günlerine gelmiştik. herkesin önünde havalı gözükmeyi kim istemezdi? ben. olabildiğince konuşulmamayı ister ve göze gözükmekten hoşlanmazdım. ismimi duymamla ürperdim."hanni pham."
"yapabilirim." dedim sessizce.
art arda gelen, hepsinin elinde de tahta olan kızları gördüğümde pek emin olamadım. ama bunları düşünürken tahtaların hepsini tekmeleyip kırmıştım bile. salondaki alkışlar açık kalan ağzımı daha da açmıştı. jüriler, hyein, hatta arkamdaki perdenin arkasında bekleyen danielle bile alkışlıyordu. çok geçmeden,
"sıradaki, danielle marsh."
bu sefer perdenin arkasına geçen ben oldum. danielle sahneye çıkıp öylece dikilmeye başladı. mikrofonu ağzına götürdüğünde,
"özür dilerim, onun gibi yeteneklere yer açmak için seçmelerden çekiliyorum." beni parmağıyla işaret etti. nasıl yani, bunca şeyi haerin ve onun için yapıyordum ama o çekiliyor muydu? bu sefer bayılacağımı sanmıştım. neyse ki son kişi danielle'di ve kendimi dışarı atabilmiştim. eve gitmem uzun sürmemiş, gittiğim gibi de uyuya kalmıştım zaten.
ertesi gün istemeden girdiğim klüpteydim. dalgın dalgın deniz kızının bana nasıl ihanet ettiğini düşünüp tırnaklarımı kemiriyordum.
"ama endişelenmemeliyim, iyi bir planım var." dedim minjiye bakarak.
"eşle çalışacaksınız, iyi geçinin."
klüp başkanımızın sonunda bu önemli toplantıyı bitirdiğini fark ettiğimde minji çoktan kapıdan çıkmak üzereydi. hayatım pahasına yanına doğru koştuğumda irkilmişti, haklıydı da.
"eş olduk, iyi geçinelim!"
"tamam." deyip uzaklaşmıştı bile."tamam mı?" yine koşarak onu takip ettim ama bu sefer sessizce avına yaklaşan aslandan farksızdım. bir sıraya girdiklerini gördüm ama yukarıdan izlemek şu an için iyiydi. biraz geçtikten sonra danielle'in cebinden çağrı cihazı çıkardığını görüp sevinçle,
"işte bu!" deyip hızlıca aşağı doğru inmeye başladım sonunda sıraya girdiğimde sira danielle'e gelmişti. numarasını görmek için şahane bir fırsattı. bu büyük, gerçekleşmeyen başarım için çok heyecanlanmıştım. danielle numarasını yazmaya ben de dikkatli bir şekilde okumaya başlamıştım.
"2-4-2-4-6..." ve ekran kararır. sebebi tabii ki de kocaman karaltı olan minji. danielle'in yanına geçip tüm görüntümü kapatmıştı.
"işin bitince kantine gidelim." dedi minji.
"dur, şuna bakayım."
"çabuk ol."
çaresizliğin dibini vurmuş bir şekilde "kahretsin." dedim.
akşam olmuştu bile ve dayanamayıp koltuk altımda topladığım telefon rehberi, küçük defter, yeşil bir kalem ve bozuk paralarla telefon kulübesine gelmiştim. "marsh" diye mırıldanarak parmağımı koyduğum telefon rehberinin sayfalarında soyadını arıyordum. bulduğumda çok bir seçenek olmadığını fark etmiştim ama bozuk paralarım yetecek miydi emin değildim.
"tamam, hadi başlayalım!"
marsh soyadli ilk numarayı çevirdim. ve karşı taraf açtı.
"danielle marsh ile mi görüşüyorum?"
"burada öyle biri yok." denip suratıma kapatılmıtı. tamam ilk seferdi sonuçta denemeye devam edecektim.
ikinciyi çevirdim. açıldı.
"danielle marsh ile mi görüşüyorum?"
"yanlış numara."
üçüncü, dördüncü, beşinci hatta altıncı kez çevirdiğimde ve hepsinde de aynı cevapları aldığımda son bir kişinin kaldığını fark etmiştim.
"yedinci kişi, lütfen uğurlu sayımı ve son paramı boşa çıkarma." deyip son paramı da küçük deliğe atmıştım bile.
"alo, danielle marsh ile mi görüşüyorum?"
sessizlik kulaklarımı çınlatmıştı resmen, kapatmaya kararlı bir şekilde elimi uzattığım anda,
"kimsiniz?" kalbim ağzımda atıyor gibi gelmişti bir anlığına.
"burası bir evet ya da hayır araştırma enstitüsü, en sevdiğiniz şarkı nedir? sinyal sesinden sonra cevap veriniz."
derin bir iç çekip,
"biiip." dedim, gerçekten bu hallere düşecek ne yapmıştım. yine uzun denebilecek bir sessizlik oluştu. merakla beklediğim sırada,
"TV Girl'den Lovers Rock."
telefonu kulağımdan uzaklaştırıp, zıplayarak sessiz bir çığlık attım.
"anketimize katıldığınız için teşekkür ederiz, size hediye göndereceğiz. sinyal sesinden sonra çağrı numaranızı söyleyiniz."
söylemeyeceğini düşünerek ve gergin bir şekilde,
"biiip." dedim yine elime kalem ve defteri alırken. karşıdan gelen sesle,
"hanni pham?" elim ayağıma dolaşmıştı resmen. her şeyi fırlatıp telefonu suratına kapatıp şapkamı gözlerime iyice indirdim. her şeyini aceleyle toplayıp çıkmaya çalışırken kafamı kulübenin kapısına vurdum. yine her şey, her zamanki gibi beni buluyordu. en sonunda çıkıp evime doğru koşar adımlarla yürümüştüm.⭒
☆yine sabah olmuştu, yine okula gelmiştim ve yine klüp odasındaydım. uyumak üzereyken kapı açıldı içeriye minji'nin girmesi kimsenin ve hiçbir şeyin açmadığı uykumdan eser bırakmamıştı. odada tek olmamız gerginliğimi kat kat artırıyordu. içeri girip, karşımdaki kitaplarla ilgilenmeye başladı. arkasını dönmeden,
"dün geceki sendin, değil mi?"
hiç düşünmeden,
"hiç de bile." deyiverdim. arkasına, bana döndü gülerek. ne dediğimin farkına varıp,
"nasıl yani?" dedim sahte bir gülümsemeyle. karşımdaki sandalyeyi çekip oturdu.
"danielle'in numarasını istiyor musun?"
"danielle'in mi?" dememle gülümsedi. gözlerinin bu kadar parlak olduğunu yeni fark ediyorum. çok güzellerdi. hızlıca devam ettim,
"neden çağrı numarasını öğrenmek isteyeyim?"
"demek sendin." biraz bekleyip daha çok gülümseyerek,
"evet ya da hayır." dedi.
"hey! senin işin benimle dalga geçmek mi, neden danielle gibi davranıp onun telefonuna yanıt verdin?"
"danielle olduğumu söylemedim."
"neyse ne." dünkü sessizlik oluştu. devam ettim,
"e, bana söyleyecek misin?"
arkasına yaslandığı sandalyede doğrulup sessizce yüzümü inceledi. neden paniklediğimi bilmeden,
"unut gitsin, zaten söylemeyecektin."
yüzünü yüzüme yaklaştırıp,
"izlemek istediğim bir film var, bana ödünç verirsen düşünürüm. ailenin video dükkanı yok muydu?" bunları nereden biliyordu. gerçekten gizemli biriydi.
"hangi film?"⭒
☆akşamı beklemiştim bunun için. kendi dükkanımıza hırsız kimliğiyle girmek pek de akıl işi değildi. özellikle de reşit olmayanların izlememesi gereken bir filmi almam hiç değildi. gizlice alıp eve doğru gitmeye başladım. düşündüğümden kolay olmuştu.
sabah okula gelmiştim, klüp odasında toplanmamıştık bugün. keşke toplansaydık diye düşündüğüm sırada çanta kontrolünün ortasındaydım ve sıra bana geliyordu. çaresizce beklerken yanımdaki kız makyaj malzemelerinden dolayı dışarı çıkarılmıştı bile.
"çantanı uzat." dedi ilk gün bana resmen ölüm tehditi savuran öğretmen. yavaşça uzattım, yerin dibine girmek istiyordum. çantayı açmasıyla görmesi bir olmuştu.
"normal mi bu?"
gülmek için doğru bir zaman değildi hanni. evet dışarı ben de çıkarılmıştım ve çoktan teneffüs zili çalmıştı. ellerimiz havada, okula getirilmemesi gereken şeylerle koridorda dizlerimizin üstünde oturuyorduk. eğer başkasından elimde filmle oturduğumu duysaydım bu kadar utanmazdım. bunları kafam yere eğik bir şekilde düşünürken önümde bir çift bacak belirdi. minji'yi görmem iç çekmem için yeterli bir sebepti ve oyle de yapmıştım. kendini müzede bir şey inceliyormuş triplerine sokup, filmi elimden alıp yürümeye başlamıştı.
"benim kafayı sıyırmam için elinden geleni yapıyor resmen."
yanımdaki kız ona dediğimi sanıp,
"ben mi?" diye sordu.
hiçbir şeyi duymuyormuş gibi,
"seni mahvedeceğim." dedim.
kızların çığlık atmaya başlamaları pek iyi olmamıştı.⋆
★BAYA UZUN YAZDIM SAKA MI.
umarim sikilmazsiniz ve ummmmarim begenmissinizdir cok eglendim ben yazarken en iyi bolum diyebilir miyiz ✋🤭
neyse bbangsazim olmadan ben bir hicim ve buradan asudeleri kiniyorum optum bayyyy❕☁️💌🐇telefonla konusan bbangsaz.✰
ŞİMDİ OKUDUĞUN
20th train that goes forever
Fanfictionseni görmek istiyorum, 21. yüzyılın hanni'si. ততততত ততততত ততততত [l'amour de ma vie🤍]