5- ah bu şarkıların gözü kör olsun

2.1K 182 148
                                    

Haziran 2025

Beni kendiyle götürmeye layık görmediği gerçeği kabuk bağlamış yaralarımı kanatmıştı o gün. Geçmişi geçmişte bıraktığımı söyleyerek kendimi kandırlamalarım artık yersizdi. Yüzünü göz kapaklarımdan silemiyordum çünkü, bir dağ misali kırgınlıklarımı yok sayamıyordum.

Unutmak, bu kadar zor olmamalıydı. Sorun bende miydi anlayamıyordum. Unutmak onun için yedi harf, üç heceden ibaret bir sözcükken ben neden her gece ağlıyordum?

Derin bir nefes verdim düşüncelerimden sıyrılmak adına. Kendime çektiğim bacaklarımı koltukta sarkıtıp sehpaya koyduğum çayımdan bir yudum aldım. Dükkanda olanlardan sonra kendimi eve nasıl attığımı hatırlamıyordum.

Saklanmak içgüdüsüyle eve gelmiş, yorganımın altında saatlerce kıvranmamın ardından bir şeyler yemek için yataktan çıkmıştım. O sırada eve gelmiş olan Yunus da bir enkazla karşılaştığında küçük çaplı bir şok geçirmişti.

Bir şeyler atıştırıp salona geçerken bile Yunus hala konuşuyordu hararetle. "Kerem, inanılır gibi değilsin abi." Göz devirip elimdeki kahveyi sehpaya koydum ve koltuğa oturup bacaklarımı kendime çektim.

Yunus da mutfaktan gelmiş ve aynı şekilde yanıma oturmuştu. "Tek sözünün bile hala üzerinde bu kadar etki bırakıyor olması haksızlık."

Sessiz kaldım, en başından beri yaptığım gibi. "Bu böyle olmaz, onu unuttuğunu göstermelisin." dedi büyük bir kararlılıkla.

Yerimde kıpırdandım ve mırıldanarak konuştum. "Ama unutmadım ki?" Dünya düzdür demişim gibi bir hayal kırıklığıyla baktı yüzüme.

"Senin şu yaptığının kendinden başka kimseye bir zararı yok. Bir kendine zarar veriyorsun."

Oflayarak bacaklarımı koltukta sarkıtıp öne doğru eğildim. "N'apayım istiyorsun Yunus ya? Keyfimden mi böyleyim ben? Soktuğumun kalbine söz geçirememem benim suçum mu?"

Bakışlarının biraz olsun yumuşamasını bekledim ama umuduğum olmadı. Belli ki bu sefer ondan kolay kolay kurtulamayacaktım.

"Boşuna maval okuma bana Kerem. N'apayım diye geçineceğine o anılarınızı toplayıp koyduğun kutuyu çöpe atarak işe başlayabilirsin."

Odama ne zaman girmiş, ne zaman kutuyu görmüştü bilmiyordum. Ne diyeceğimi bilemediğim için bakışlarımı kaçırıp kahvemden bir yudum aldım. O da sessiz kaldığı sırada telefonu çaldı. Arayanın Ferdi olduğunu gördüğümde merakla konuşmalarını dinlemeye başladım.

"Söyle Fero,"

"Kerem'de misin hala lan?" Yunus dinlediğimi gördüğünden hoparlöre alda da sesini zar zor duymuştum. Her neredeyse etrafı çok kalabalıktı.

"Öyleyim de sana ne." dedi Yunus aksi bir sesle. Ferdi'yle her daim böyle anlaşırlardı.

"Caz yapma amcık, sikerim belanı. Hazırlanın, sizi yarım saate alacağız evden."

Ferdi'nin cümlesini duymamla koltuktan fırladım. Ellerimi hayır anlamında yukarı kaldırıp fısıldayarak konuşmaya çalıştım. "Hayır de, hayır de." Hiçbir şekilde dışarıda takılmaya ne isteğim ne enerjim vardı.

Çırpınışlarıma bakış atan Yunus muzip bir gülüşle karşılık verdi bana. "Ha yarım saat diyorsun? Tamam, kabul."

Sırtımdan bıçaklamışçasına bir hayal kırıklığıyla çırpınmayı bırakıp sinirle saçlarımı karıştırdım.

"Nereye diye sormayacak mısın oğlum? Belki kerhaneye götürüyorum."

"Ya ölmeye ya gömmeye dedik bir kere, n'apalım?"

seni bana küstürenler •alker•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin