Feritin yaptığı teklif kızları düşündürmüştü.
Bir yandan da bu evden kurtulmanın anahtarıydı.Suna: Seyran.
Seyran: Abla.
Suna: Ferit haklı kabul etmekten başka çaremiz yok.
Seyran: Biliyorum abla.
Ferit: Kabul ediyo musunuz?
Suna ve Seyran birbirlerinin her hareketini iyi biliyordu. Bir bakış bile kabul ettiklerini anlamaya yetiyordu.
Seyran: Evet ediyoruz. Ama ablama ne olacak?
Ferit: O zaman seninle evleniyorum. Kaç yaşındasın?
Seyran: 20. Ablama ne olacak?
Ferit: Şöyle düşündüm ilerleyen zamanlarda Sunayı da yanımıza alırız. Hem böylece ablandan da ayrı kalmamış olursun.
Seyran: İyi ama nasıl olacak kabul ederler mi?
Ferit: Ben dedemle konuşup size haber vericem. Ondan önce bana numaranı vermen gerek.
Ferit Seyranın tereddüt ettiğini anlamıştı.
Ferit: Seyran lütfen. Bunu yapmak zorundayız.
Der ve numarasını verir. Ferit geri avluya döndüğünde az da olsa rahatlamış hissediyordu. Kızlar da peşinden kahveleri getirmişlerdi.Orhan kızların yaşını sorduğunda Seyran'ın 20 Suna'nın 25 olduğunu öğrenmişlerdi. Yani Korhanların yeni gelini Seyran Şanlı olmuştu. Kazım bu durumu duyunca sinirlense de ses etmemişti. Ne de olsa zengin kocaya gidiyordu kızı. Sunayı vermek istiyordu ama Halis Korhan'ın koyduğu kural yüzünden abladan önce kardeşi evden gelin çıkıyordu.Kazım da buna bozuluyordu zaten. Sunayı da ilk gelene vermeyi aklının köşesine koymuştu.Orhan: Sebebi ziyaretimiz belli. Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınız Seyran'ı oğlum Ferit'e istiyoruz.
Kazım: Çok da düşünmicin. Verdim gitti.
Geri kalan herkes alkışlarken Seyran Suna ve Ferit birbirlerine bakıyordu.
Hattuç: Suna getir yüzükleri.
Suna: Peki hala.
Suna yüzükleri getitir ve kurdele kesilir. Ya yeni başlangıçtı bu ya da yeni bi mahkum.
Korhanlar vedalaşıp otelin yolunu tutmuşlardı.Ferit otele gider gitmez dedesini arayıp durumu söylemişti ve dedesi ne kadar kızsa da kabul etmişti.Bazen o da dedesine şaşırıyordu. Normalde daha çok dil dökmesi gerekirdi ama hemen kabul etmişti. Konakta ise evi toplama telaşı vardı. İşler bitince odalarına çekilmişti herkes. Seyran yatağına yattığında parmağına ağırlık yapan yüzüğe bakmıştı. Bir curcunanın içine düştüğünü hissetmişti.
Belki de yeni başlangıçtı. Bunu yaşayıp görmesi gerekirdi. Sabaha kadar ablasını, Feriti ve yaptıkları anlaşmayı düşünmüştü. Kahvaltı hazırlamalarına daha zaman vardı. Ama daha fazla düşünmek istemediği için üstünü değiştirip mutfağa kahvaltı hazırlamayı istemişti. Belki bir işle meşgül olursa Ferit'i düşünmezdi. Kahvaltıyı hazırlarken o an ki
dalgınlıkla ağzına bir adet zeytini atmıştı ve o arada mutfağa Kazım girmişti.Kazım: Gız sen neydiysen haa neydiseeen.
Seyran: Baba valla birşey yapmadım.
Kazım: Demek bişi yapmadın ha. O zeytin çekirdeği ne orda öyle bana bakan?
Seyran: Valla baba bi anlık dalgınlığıma geldi. Özür dilerim.
Kazım: Gösterecem ben sana dalgınlığı.
Yürü yürü haydee.