"Güzel miyim, güzel miyim?"
Seungmin telefonu masanın üstüne koymuş, geri çekilip arkadaşlarına neredeyse kırkıncı defa üstünü gösterirken bıkmış olmalı ki Hyunjin en sonunda "Bok gibi olmuşsun," diyerek yatağına uzanmıştı.
"Küfür etme!" diye bağırdı Seungmin, ekledi. "Ayrıca ben her zaman güzelim tamam mı?"
"Şizo."
Tam Hyunjin'e bağıracaktı ki görüntülü aramaya üstten düşen mesajı gördüğü gibi gözleri büyüdü, "Changbin geldi!" diye söylenmiş ve telefonu kapatıp masanın üstündeki losyonu alıp boynuna sürmüştü. Sulu parfümlere kıyasla bunu daha çok tercih ediyordu.
"Anne, ben kaçtım!" diyerek ayakkabılarını giydi ve evden çıkıp asansöre bindi. Saniyeler sonra giriş katta inmiş, binanın önünde kafasını kaldırmış katlara bakan ve elleri cebinde olan Changbin'i görmüştü.
Gülümsedi. "Selam." Kıkırdadı. "Neye bakıyordun?"
"Binayı doğru mu hatırlıyorum diye düşünüyordum da," diyerek güldü Changbin. Kendisine yaklaşan çocuğu belinden tutup kendine doğru çekmiş, Seungmin anında boynuna sarılırken Changbin de beline sarılmıştı.
"Kaçıncı kattı sizinki?"
"Sekiz, neden?"
"Tüh, seni kaçıramazmışım."
"Evet bir telefon yeterli beni aşağı indirmek için," dedi Seungmin gülüp, Changbin'in ensesindeki saçları okşamış, sarılmanın tadını çıkarıp geri çekilmişti. Dün gece yaptıkları konuşmadan sonra ister istemez heyecanlanıyor bu yüzden hareketlerini tereddütle yapıyordu.
Changbin ona baktı. "Arabayı sitenin dışına park ettim, onunla sahile inelim, sahilde yürürüz."
"O da olur," dedi reddetmeden. Kendisi genellikle yürüyerek giderdi ama bunu da reddedecek değildi. Arabaya bindikleri zaman kemerleri takmışlar, klima değil de cam açmayı daha çok sevdiği için Seungmin camı açıp hafiften esen rüzgarın yüzüne vurmasını sağlamıştı.
"Günün nasıl geçti?" diye soran o oldu, tek bacağını altına alıp sırtını kapıya yasladığında Changbin yan gözle ona kısa bir bakış atıp kapıyı kilitlemiş, yola dönmüştü.
"İş yerinde fazla yorulmuyorum aslında ama bazı orada ne bok yaptığını bilmediğim ibneler yüzünden gerici geçiyor," deyip derin bir nefes verdi. "Ama iyiydi, senin, sen neler yaptın bugün?"
Seungmin gülerek elini onun yanağına attı. "Gerildin mi sen yine hı? Ne yapacağız senin bu gerginliğini?"
Baş parmağıyla yanağını okşarken Changbin güldü. "Bi öpsen geçer aslında."
"Sen cidden beni öldüreceksin heyecandan."
"Ha, ben araba kullanırken aniden yanağımı sevip şirinlik yapan sen değilsin sanki. Ben durumu eşitliyorum sadece."
Onun muzip tavrına Seungmin cidden bayılıyordu, kendini tutmadan gülüp yola kısa bir bakış atmış ve yanağından tuttuğu Changbin'e yaklaşıp sıkı bir öpücük bırakmıştı. Çıkan yüksek sesle gülüp geri çekildi ve arkasına yaslandı.
"Geçti mi?"
"Geçti," dedi Changbin. "Kim Seungmin cazibesi işe yarıyor bende."
"Ne sandın?" dedi Seungmin keyifle, elini hafifçe camdan çıkardı. "Uygulama sınavı vardı bugün, harika geçti. Yarın da son yazılı sınava gireceğim bitecek. Artık rahatım, bu yüzden mükemmeldi."
"Sen bayağı bayağı dereceye oynuyorsun."
"Ya ya ne derece," diye söylendi. Omuz silkti. "Sadece notlarımın cidden yüksek olması lazım, seneye staj yapmak istediğim yerler cidden büyük markalar."