11.Bölüm

26 4 2
                                    

"Scar buralar sana emanet. " Hongjoong yanındaki koca bedenin omzuna vurmuş ve yere koyduğu çantasını almıştı.

Koca bedeni ve korkutucu görüntüsüne nazaran ağlamaklı ifadesi bu üzücü sayılabilecek ortamda çok komik duruyordu.

"Aah benim küçük Hong'um, yemek arkadaşım!! Seni çok özleyeceğim. "

Scar koca bedenini Hongjoong'un üstüne atarak ona sıkıca sarıldığında arabanın içinde onları izleyen Wooyoung homurdanmakla meşguldü.

"Vay be biz de gidiyoruz ama yüzümüze bile bakmıyor. "

Takmaya uğraştığı kemeri en sonunda takmamaya karar vererek bıraktığında kendisini geriye yasladı. San gülüp kolunu onun omzuna atarak kendine çekti.

"Aslında bu tavrı sadece sana Woo. Evden çıkmadan önce bana da sarılmıştı. "

Wooyoung şokla San'a bakmış ve omzunun onun çenesine çarpmasını önemsemeden kapısı olmayan araçtan çıkıp hâlâ Hongjoong'u ezercesine sarılan Scar'a koştu. Üstüne atlayıp sarılan ikiliyi yere düşürmüş ve kendisini de Scar'ın üzerine bırakmıştı.

"Neyim ben, üvey evlat mı?"

Hongjoong'un çığlıkları ve Scar'ın kahkahası arasında kaybolan sesi kaotik bir ortam oluşturmuştu.

Yunho tepesine çıktığı araçtan elindeki kamerasıyla onları çekerken fazlasıyla zevk aloyordu.

Onca bağırış ve gürültü sanki çok normalmiş gibi Yeosang ve Seonghwa ellerindeki çantaları araca yerleştirmeye çalışıyordu.

"Hep böyleler mi?"

"Söz konusu Scar ise evet. "

Yeosang bu adamın kim olduğunu ölesiye merak ediyordu ama zamanın ve ortamın müsait olmadığını da biliyordu.

"İçimde kötü bir his var Seonghwa, erkenden çıksak iyi olur. "

"Pekala, sen bin ben de diğerlerini çağırayım.

Yeosang onu onaylayarak boş olan araca yerleşirken Seonghwa da diğerlerini çağırmıştı.

En son savaş başlamadan önce bu kadar tedirgin hisseden Yeosang bulanan midesini bastırmak için geriye doğru yaslanmış ve başını da geriye atmıştı. Derin nefesler alarak kendisini rahatlatmaya çalışırken yanına oturan Jongho'yu fark etmemişti.

"Şu-şunların haline bak. " kahkahası arasından zorla konuşan yunho ve onu dinlemeyen Seonghwa arabaya bindiğinde Seonghwa arabayı çalıştırmış ve önden gitmeye başlamıştı.

"İki araç gitmemizin hâlâ çok tehlikeli olduğu düşünüyorum hyung. " Jongho dudaklarını birbirine bastırıp sustuğunda Seonghwa bir şey demeden yıkık dökük binaların olduğu şehre yöneldi.

Sessiz ve bunaltıcı arabada Yeosang biraz daha kendisine geldiğinde gözlerini açtı ve etrafına bakındı.

Aşırı sıcaktan hava dalgalanıyor ve ilerideki binaların dans ediyormuş gibi sallanmasına neden oluyordu.

"Ahh çok sıcak..."

"Günün en güvenli saat aralığındayız profesör. Bu sıcakta robotlar bile bir taşın altında saklanıyordur. "

"Tabii ben de şu anda aşırı sıcaktan halüsinasyon görüyorum, üzerimize doğru koşan bir robot yok aslında. Evet! Haklısın, günün en güvenli saati..."

Yeosang harabe şehrin içinden kendilerine doğru koşan robotu izlerken aracın sallanmasıyla Seonghwaya döndü.

"Keşle halüsinasyon görüyor olsaydın Yeo. Jungho hemen Mingiyi ara peşimizden gelmesinler. "

Seonghwa biraz daha gaz pedalına abanırken Jungho'dan diğer arabanın ters yöne saptığını duyduğunda direksiyonu şehrin içine kırdı.

Robotun adımları yeri belli belirsiz sallarken Yeosang arkasına dönerek robota bakmaya çalıştı.

Uzaktan bile belli olan parlak gözleri, hantal vücudunu saran renkli sıvılı boruları ve tanıdık gelen amblemli gövdesini inceledi. Birkaç hafta öncedinde kendilerini öldürmeye çalışan robota fazlasıyla benziyordu.

"Neden bu kadar hızlı?"

Jungho endişeyle arkalarındaki robotu izlerken giderek yaklaşmasından korkarak yerine sindi.

"Onun burada olmaması gerekiyordu! Seonghwa kafamıza trabzan fırlatan robot bu!"

Yeosang'da yerine oturduğunda Seonghwa göz ucuyla arkasına baktı. Kendilerine giderek yaklaşıyor olması kendisini de korkutuyordu.

"Bu kadar hızlı değildi ve bozuktu!"

"Kes çeneni de daha hızlı sür!"

Yunho en sonunda korku ve sinirle bağırdığında Seonghwa bir şey demeden başka bir yola saptı.

Yıkılmış binaların arasında kendisinin belli eden alış veriş merkezine yaklaştıkça önünde duran arazi aracını daha net görebiliyorlardı.

Robotla aralarında az bir mesafe kala Yeosang tekrardan arkasına döndü. En fazla 100 metre mesafe vardı.

"Guerilla..."

Yeosang'ın fısıltısını o an kimse duymamıştı. Geniş gövdesini saran borulardaki rekli sıvıları korkuyla izlerken bir anda ensesinden çekilmesiyle ön ve arka koltuk arasındaki yere düştü.

"Hyung siz de eğilin!"

Yaşadığı şoku atlatamadan kendisini çeken Jungho'nun öne doğru eğilerek kendisini koltuğun arkasına almasıyla onunla göz göze geldi.

"Ne yapı-"

Hiddetle başladığı cümlesini yarıda kesen şey az önce olduğu yerden geçen koca bir moloz yığını oldu.

Aracın üst korkuluklarını da beraberinde götüren moloz yığınını alttan izlerlen Yeosang üst üste yaşadığı korku ve şokla daha fazla tepki bile veremedi.

Jongho eğildiği yerden doğrulup hâlâ kendilerini takip eden robotu inceledi.

"Bu kadar renkli olması iyi bir şey değildi, değil mi? "

"Patlayacak."

"ATLAYIN!"

Yunho, Yeosang'ın sözünü bastıracak şekilde bağırdığında beline bağladığı kördüğüm olmuş kemeri çözüyordu.

Jungho düğüm olmuş kemeri çıkarmaya her çalıştığında ve her başarısız olduğunda daha da panikleyerek küfür ediyordu.

Yeosang kemerini çözüp ayağının yanındaki sırt çantasını sırtlandığında Seonghwa'nın her ihtimale karşı verdiği bıçağı çıkardı.

Jongho'nun cebelleştiği kemeri tek seferde kesip diğer çantayı göğsüne bastırdı. Guerilla yukarıya doğru saçradığında yerdeki sarsıntılar kesilmişti.

Dörtlü neredeyse aynı anda aracın boşluklarından kendilerini yere bıraktığında Guerilla hâlâ ilerlemekte olan aracın üstüne düştü.

Ezilen metal parçaların üstündeki kontrolden çıkmış robot en sonunda patladığında etrafa farklı renklerdeki yakıcı sıvılar sıçramaya başladı.

Değdiği her bir nokta maddesi ne olursa olsun eriyip yanık çukurlar oluştururken enkazın az gerisinde kalan dört genç yere serilmişti.

Patlamanın etkisiyle kendilerine kadar gelen enkaz parçaları tehlikeli mesafelerde çevrelerini sarmışken şehrin iç tarafından başka bir araç göründü.

Yunho koca toz bulutunun ardasından tanıdık yüzü seçebildiğinde yüzüne yorgun bir gülümseme yerleştirip zorla ayık tutmaya çalıştığı bilincini bıraktı.

🌀

Halazia {Seongsang}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin