𝟏

4.2K 244 136
                                    

Kışlaya gelir gelmez cidden çok güzel karşılamışlardı beni. Koluma iki tane iğneyi aynan da batırıp aşımı yapmışlardı. Gelir gelmez başlayan uğursuzluğum, iğnenin tekinin kolumda kalması oldu.

"Ben senin komutanınım." Dedi başımda nutuk kesen, adının Barış olduğunu öğrendiğim komutanım.

"Çürük yumurta olduğun için bu gün tualeti sen temizliyeceksin."

"Neden?"

Odanın ortasında yürümeyi kesip önümde durdu. "TUALET TEMİZLEMEKTE VATAN İŞİDİR ASKER. KOMUTANININ EMİRLERİNİ NASIL SORGU-"

"Barış yine yaptın yapacağını." Kapıdan giren askere baktım. "Git tualeti temizle." Bana mı dediğini düşündüm ama Barış'a bakıp konuşuyordu.

"Aman be, ne vardı yapsa. Tuvalet fırçası tutamayan kız eli, nasıl silah tutacak."

"Barış git işine hadi." Dur gelir gelmez kerizlenmiştim. Sözde komutan bozuntusu aslında bi askerdi ve işini bana yaptırmaya mı çalışıyordu.

O silahı senin ** dayayınca nasıl tuttuğumu görürsün. "Çıkışta görürsün nasıl tuttuğumu."

Yüzüne kocaman bi sırıtış yerleşti. "Okul çıkışına mı çağrıyorsun, ufaklık?" Gülmeye başladı.

"Git dedim sana, millet tualaete giremiyor."

"Sıçıp, sıçıp bırakırlarsa tabi giremezler." Kapıyı kapatıp çıkarken son kez bunları söylemişti.

Diğer asker bana döndü. O şerefsizi andıran mavi gözlerle karşı karşıya gelince tiksinti duymuştum. Ona karşı değildi bu. Onu andıran her şeyden nefret eder hale sokmuştu beni.

"Benim adım Arel Demirer. Yakamoz timin asıl komutanı benim. Az önceki asker ise timin şaklabanı." Benimle ciddi konuşmaması dikkatimi çekmişti.

Düşüncelerimi okurcasına. "Zamanla zaten samimi olacağız o yüzden ciddi bi şekilde konuşmuyorum. Tim de samimiyizdir. Ama iş içerisinde bana komutanım demek zorundasın."

"Tamam." Verdiği rahatlık benimde rahatlamama neden olmuştu.

"Şimdi, dışarıda biraz çalılıcağız. Hazırlan." Kapıyı arkasından kapatıp geri çıkarken, gülmüşbüydü bana o yoksa bana mı öyle gelmişti?

Koltuğun üstünde olan mühimmatları üstüme yerleştirdikten sonra Kışlanın arka cephesinde olan boş deneme arazisinin oraya gittim. Askerler komut almış elleri alınlarında, her zaman ki duruşlarını yapıyorlardı. Nereye geçiceğimi bilemeyiz bulduğum 2 kişinin arasındaki boşlukta bende aynı pozisyonda beklemeye başladım.

Arel elleri arkasında kendinden emin adımlarla önümüzde durdu. "Rahat." Yanındaki askerlerden biri içtima vermeyi bıraktı ve Arel devam etti. "Hazır ol, rahat, hazır ol... Uygun adım, yerinde say. MARŞ!" Ve saymaya başladık. Yerimiz de yaptığımız rüyüyüşü tamamladıktan sonra. Geniş bi U şekli aldık.

Poligan'ın önünde sırayla deneme atışlarımızı yaparken Barış laf attı. "Aman dikkat et kendini vurma, prenses." Prenses?

Alayla gülümsedim. "Görürsün birazdan prensesi." Yanından geçerken sadece onun duyabilceği bi şekilde "Dikkat et o kurşun götüne girmesin." söylediğimi sanırken Arel de duymuştu.

Önce sırıttı daha sonra beklemediğim bi şekilde. "Vurursan götüm senin Lidya." dedi.

Bi anlık duraksamamı fark eden Barış. "Kişiliği bu, kazanmak söz konusu olunca her türlü iddiaya girer. Alışırsın zamanla." Diye göz kırptı. Her türlü iddia demek.

Az önceki gülümsememi yüzüme geri takıp nişan aldım. Laflarını onlara yedireceğimden haberleri yoktu anlaşılan. tek gözümü kıstım. Tek kurşun hakkım vardı. Bu bana yeterdi bile.

1-2-3 Vur. Gözümü silahtan kaldırdım. Her zaman ki gibi. Diye içimden geçirdim. "Bu akşam hazır olun o zaman komutanım." Dedim.

Barış şaşkın bi ifadeyle Arel'e bakıyordu. Gülmemek için yanaklarını ısırdığına emindim. Zorlukla "Götünü hazırla komutanım. Akşam kameramı alıp-" Barış sözünü tamamlamadan yanında ki asker eliyle onu cimdi. "Ağk. Tamam sende gelirsin poyr-" bu sefer ayağına vurmuştu.

"Kapa şu çeneni bi kerede Barış."

Tekrar Arel'e baktığımda. Kaşlarını hayretle kaldırmış bana bakıyordu. Ellerini önünde birleştirip biraz daha önümde durdu. "Büyük bi zevkle hanımefendi." dedi.

Gelir gelmez flört etmeye mi başlamıştı? 'Kızgınlık döneminiz ne kadar komutanım?' diye sormak istiyordum. Ama tabiki böyle bi şey diyememiştim.

Yerime geçerken diğer herkesde atışlarını yapmaya başlamıştı. Bi süre sonra çalışmaları bitirip Kışlalarımıza geri döndük. Kız olduğum için kızlar bölmesinde kalıyordum.

Üstümde ki mühimmatları çıkartıp yerleştirken diğer kız askerlerden biri önümde belirdi. "Benim adım Elçin. Memnun oldum."

Yüzümde tebessüm oluşurken. "Bende, Benim adım Lidya." Dedim.

Normalde olsam belki terslerdim ama bu kızda tuhaf bi enerji vardı sanki. "Yabancı mısın?"

"Hayır türküm. Adımdan dolayıysa *Cennet bahçesi anlamını taşıyor. Annem koydu." Annem Cennet kadar güzel bi kız olduğum için ve kötülüklerden beni uzak tutacağı için bu ismi koymak istediğini söylemişti. Asıl kötülük benken, neyi kimden uzak tutmaya çalışıyordu ki?

"Güzel bi adın var o zaman!" Kafa salladım sadece. "Akşam yemeği yoklamasını başlamak üzeredir, hadi gidelim."

Peşine takıldım ve yemekhaneye giderken bi kaç şey hakkında daha konuştuk.

~ ☪ ~

Yoklama çabuk bitmişti. Masalarda oturup yemek yerken Barış ile göz göze geldim. "İyi doyur karnını, gece hızlı olucak gibi." Göz kırptı ve pis pis yine gülmeye başladı. Elçinin tabağında ki yulaf lapasından bi kaşık aldım ve mini mancınık yapıp kafasını hedef aldım. Bunu yapar yapmaz kendi masasına kaçtı ama ben çoktan atışı yapmıştım.

Ama bi terslik olmuştu ve ben şimdi çok fena sıçmıştım. Lapa Arel'in yüzüne gelmişti. Elini yüzüne götürüp, yüzündeki lapayı sıyırdı ve "Bunu hanginiz yaptı?" Diye hiç de güzel olmayan bi ses tonuyla söylemişti.

Bakışları bi tane adamın arkasına saklanan Barışı buldu. Barış kafa sallayıp 5 yaşında ki bi çocuk edasıyla beni işaret etti. Arel'in gözleri beni bulurken ne olabilir ki diye düşündüm. Burada ki insanlarla samimi olduklarını söylemişti. Güler geçer diye tahmin ederken beni yanılttı. "Odama, hemen!"

________________

Selamm, önelikle kitabı nasıl buluyorsunuz? Görüşleriniz benim için önemli.

Ve askerlik hakkında fazla bi bilgim yok aslında bilen biri dmden bana rütbeleri açıklarsa sevinirim. Yorum ve vote atmayı unutmayınnn. Şimdiden her şey için teşekkürler. <3

Yakamoz GüzelimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin