𝟑

2.2K 155 16
                                    

Yeni bölümü erken atıcağımı söylemiştim ama çok yoğunum lütfen anlayın. Dershane okuldu bi de sınavlarda kapıya dayanınca iyi ce sıkıştım lütfen kusuruma bakmayın. Yine kısa oldu ama iyi okumalar dilerim <3
____________________

"Abla, nereye gidiyorsun?" Arkamı döndüm bakışlarımı ayaklarıma doğru indirirken çatışmanın ortasında bana sarılan kız çocuğunu gördüm yine.

Eğilerek gözlerimizi aynı hizaya getirdim. "Benim bi işim var, Sen Barış abinin yanına git Ufaklık. Hem merak etmiştir."

Ayak seslerinin yarattığı çıtırtılar duyunca çocuğun omzunun arkasından baktım. Barış...

"Bende Çiğdem'i arıyordum." dedi yanımıza iyice yaklaşırken. Çiğdem arkasını dönüp Barış'ı görür görmez arkama saklandı.

"Çocuğa ne yaptın?" Dedim. İllaki Çiğdem'in böyle davranmasının bi sebebi vardı.

"Bi şey mi olması lazım?" diye cevap verdi, eliyle ensesini kaşıdı. "Teröristlerden biri hayattaymış. Öldü sanıyorduk ama yaşıyormuş. Çocuklarla ilgilenirken de nişan almış vurmaya çalışıyordu. Bende kafasına ateş ettim."

"Öldüğünden nasıl emin olmazsınız? 1 kurşun sıkıp bırakıyor musunuz?" diye çıkıştım. "Ya çocuklardan birine-" Çiğdem bacağıma daha sıkı tutulurken ağzımı kağattım. Durum cidden kötü de olsa o an Barış'ı öyle görüp korkmuş olmaları normaldi.
"Diğer çocuklar?" onlar nasıldı şuan?

"Elçin ile Murat başlarında ve 1 kaç asker daha." Diye merakımı giderdi.

"Tamam sen git ben Çiğdem'i alıp geliyorum." Barış ağzını açıp bi şey diyecek gibi oldu ama geri kapattı.

O giderken arkamı döndüm ve tekrar eğilerek, Çiğdem'in boyunun seviyesine inmeye çalıştım.

Bu çocuk başıma kalmıştı. Onunla planımı devreye sokmam güvenli olmaya bilirdi. Ama bi daha bu köye şüphe çekmeden nasıl gelebilirdim ki?

"Çiğdem Barış abin aslında iyi biridir." Barışı övmeye başladığımda inanamıyodum. "Hatta kendisi çok yaramazdır." Kulağına eğildim ve "Aramızda kalsın maymundan farkı yok." Çiğdem'in küçük kılırdamalarını duymamla geri çekildim. Ve bende güldüm.

Bi süre sonra ayaklandım ve onu da elinden tutup timin yanına dönmeye başladık. Yolda "Asker abla, Annem ile babamı görmek istiyorum." dedi.

Annesi ile babası hayatta mıydı ki? Bu durum bende eski duygularımı da uyandırırken Sarılasım geldi ona. Koruyup kollamak istedim onu her şeyden.

"Time dönelim bi, gerisine bakarız." Dedim üstü kapalı bi şekilde. Ümit vermek istemiyordum.

Asker arabalarının çoğaldığı yerlere doğru gittik. Çocuklar güvenli yerlere gitmek üzere araçlara yerleştirilirken Çiğdem elimi bıraktığı gibi "Abi!" Diye koştu.

Arabaya binmek üzere olan çocuklardan biri kafasını çevirip Çiğdem'e baktı. 12-13 yaşlarında duran bi oğlan çocuğuydu. Çocukta Çiğdem'e koşmaya başlayınca sarıldılar.

Bende o bölgeye doğru yaklaşınca Doğam ile göz göze geldim. Yüzünde ki gülümseme solarken "Yakamoz timi demek?" Yıllar sonra ses tonunu duymak duygu durumumu yine altüst etmişti.

"Evet." Çocuklar ötede hâlâ birbirlerine sarılırken yanına biraz daha yaklaştım.

"Anneleri beyninden kurşunla öldürüldü. Babalarının durumu ise..." Biraz durdu daha sonra devam etti konuşmaya. "Sırtından kurşun yemiş. Kurşun da omuriliğe denk geldiğinden ayaklarının felç kalma ihtimali yüksek." Doğan'ın dudaklarından dökülen kelimeler gözlerimi fal taşı gibi açmama neden olurken "Daha erken gelmeliydik, L@net olsun!" Dedim.

"Hayır," Dedi. "İhbarı çok geç aldınız. Emin ol Lidya elinizden geleni yaptınız." Elini omzuma koydu.

"Haberleri var mı? Ailelerinin durumundan. Ya diğer çocuklar onlar da mı yoksa?" O adamı doğduğuna pişman edicektim. Planımı bu gün hemen devreye sokmalıydım o yüzden.

"Abisi biliyor sadece. Bi kaçının ebeveynleri öldürülmüş. Bi kaçı da çocuklarını kaybetmiş." Omzumda ki eli omzumu okşadı. "Her yere yetişemezsin Lidya. Her şeyden kendini sorumlu tutmayı bırak artık. Bak bunun yüzünden-" demesiyle kendimi ani bi şekilde geri çektim.

Eli ani hareketiyle havada kalırken "Her şey yolunda mı?" Dedi Arel.

Sen nerden çıktın şimdi? Önce Doğan'a daha sonra bana her şeyin yolunda olduğundan emin olmak ister gibi baktı. Gözlerimle her şeyin yolunda olduğunu söyledikten sonra. "Peki öyleyse," dedi. "Doğan, Pislikler silah mühimmatı depolamış bi kaç yere. Yine yanlış bi durum söz konusunda köy denetim altında olacak. Bu yüzden boşsan eğer bizimle kışlaya gelip çalışmanı isticektim.."

Şaka mı? Doğan'a baktım. O da bana baktı. Bu adam planlarımdan haberi olan tek kişiydi. Aynı kışlada olursak tüm planlarımı altüst ederdi.

O da zaten bunu istiyordu resmen. Onun kucağına şans düşerken benim başıma taş yağacaktı. "Tabi, tabiki de. İnsanlara yardım etmeyi her şeyden çok istiyorum." bu kelimelerine karşı 'Bay iyilik meleği acaba; İnsanlara olan yardım etme tutkunuzdan mı, yoksa benim planlarımı altüst etme zevkinden mi kabul ediyorsunuz?!' demek istedim ama sadece istemekle kaldım.

Arel Doğan'a gülümserken Doğan ile aramızda bi şeyler olduğunu anlamıştı ve iç sesim bunu daha sonra özel olarak konuşacağımızı söylüyordu. "Tamam o zaman, bi kaç işi daha halledip askeri kışlaya döneriz."

Daha plana başlamadan altüst olmuştu.

______________

Bölümü nasıl buldunuz?

Daha 4 bölüm falan oldu ama hoşunuza giden bi karakter var mı?

Bi daha ki bölümde görüşürüz. ʕ⁠っ⁠•⁠ᴥ⁠•⁠ʔ⁠っ (730 Kelime)

Yakamoz GüzelimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin