Gittin Mi?

103 18 6
                                    

Ben Seungmin ile öpüştüğüm gerçeğini daha atlatamadan onun yokluğuyla başbaşa kalmıştım. Beni bırakıp gitmişti. Tamam olayları biraz fazla dramatize ediyor olabilirim, beni öptüğünün ertesi günü bir kaç günlüğüne teyzesinin yanına şehir dışına gideceğini yazdığı bir mesaj atmıştı ve ona veda edemeden de gitmişti. Gittiği günden beri tamı tamına üç gün geçmişti ama ne aramalarıma nede mesajlarıma cevap veriyordu. Bu Seungmin için olağandışı bir şey değildi ama diğer türlü onu sabah göreceğimi bilirdim ama şimdi beni endişelerimle başbaşa bırakmıştı. O teyzesini geç kendi anne babasıyla bile yakın değildi ki..

Özlem duygusu insana çok garip şeyler yaptırabiliyordu ki ben de az sonra bu garip şeylerden birisini yapacaktım. Elimde Seungmin'in evine ait olan yedek anahtarla kapısının önünde dikeliyordum. O evde yokken evine girmek pek etik bir davranış değildi ama onun da beni habersiz bırakması doğru değildi.

Son kez derin bir nefes alıp anahtarı yerine takıp bir kez çevirdikten sonra kapı açılmıştı. Hızlıca eve girip kapıyı kapatmış ve sırtımı yaslamıştım. Evine izinsiz girdiğim için panikatak gibi bir şeyler geçiriyordum sanırım şuanda yoksa bu düzensiz nefes alış verişlerimin başka bir açıklaması olamazdı. Tek bir amacım vardı, Seungmin'e ait olan bir kaç parça eşyayı alıp onun yokluğunda onlarla avunacaktım o kadar.

Ama planlarımı altüst eden bir kaç tıkırtı duyduğumda aklıma ilk gelen şey eve hırsız girmesi olmuştu. Hemen yanımdaki komidinin üzerinde duran boş vazoyu elime alıp yavaşça sesin geldiği tarafa ilerlemeye başlamıştım ki bir anda banyonun kapısı açılınca refleks olarak elimdeki vazoyu banyodan çıkan kişinin üzerine atmıştım. Onun refleksleri benden daha iyi olduğu için ona çarpmadan kenarı çekilmişti ve evin içinde binbir parçaya ayrılan vazonun sesi yankılanmıştı.

İşte o anda bakabilmiştim karşımdaki kişinin yüzüne.

"Seungmin?!"

Karşımda günlerdir özleminde kavrulduğum beden vardı ama farklıydı. Boynunda bariz bir şekilde belli olan morluklar vardı ki bunlar biraz fingirdeme sonucu olan şeyler gibi değil de birisi onu boğazlamaya çalışırken olan morluklar gibiydi. Yüzü dersen berbat haldeydi, gözünün bir tanesi o kadar şişmişti ki neredeyse açılmıyordu, dudağının ve kaşının patlayıp üstüne kabuk bağladığını bu mesafeden seçebiliyordum. Üzerimdeki şoku ondan önce atlatıp hemen yanına gittim.

"İyi misin sen? Bu halin ne? Hem hani teyzenin yanına şehir dışına gidiyordun sen, neden evdesin?"

Ardı ardına sorduğum bir sürü soru normalde onu kızdırıp beni görmezden gelmesi demekti ama bu sefer bir kaç saniye boş boş yüzüme baktıktan sonra ağlamaya başladı. Benim tanıdığım Seungmin böyle hıçkıra hıçkıra ağlamayı geç üzülmezdi bile, onu böyle görmek beni iyice telaşlandırmıştı.

"Kim yaptı sana bunu Seungmin? Hemen söyle ki daha beterlerini ona yapabileyim."

Ben ki hayatında bir kere bile fiziksel kavgaya karışmamış insan şuan kollarımın arasında hıçkırarak ağlayan bebeğim için her şeyi yapmaya hazırdım.

Çok fazla ağladığı için şuan konuşamayacağını biliyordum, istese bile hıçkırıkları izin vermezdi. O yüzden canını acımayacak şekilde onu hızlıca kucağıma alıp oturma odasına ilerledim. Bir süre daha kucağımda ağladığında sonunda sakinleşmişti. Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda derin derin iç çekiyordu sadece.

"Daha fazla susup da beni iyice endişelendirme anlat hadi."

Bir süre daha baktı yüzüme o kırmızı gözleriyle ve bu sadece benim içimi acıtıyordu. Bir kaç gün önce öptüğüm dudaklarında şimdi kocaman bir yara vardı.

"Hani bir kaç gün önce konuştuğum birisi var demiştim ya."

Bir süre duraklamıştı, yanında olduğumu hissetmesi için sırtını okşadım yavaşça.

"Seninle çok yakın olduğumu ve artık görüşmememiz gerektiğini söyledi. Hyunjin ben senden vazgeçemem sen benim her şeyimsin. Bunları ona da söyledim ve sonra olanlara engel olamadım, gücüm yetmedi."

Ruby Red / Hyunmin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin