Bütün Hayatlar Şimdide Başlar

27 3 0
                                    


"Evet?"

Bayan Lee kollarını kavuşturmuştu. Jungkook'un eskiden beri tanıdığı Bayan Lee'yle aynıydı ama tavrının ondan biraz daha sert olduğu ortadaydı. Hem Bayan Lee'ydi hem de bir şekilde değildi. Çok kafa karıştırıcı bir durumdu.

"Evet, ne?" dedi Jugkook, hâlâ nefeslenmeye çalışarak ve bütün pişmanlıklarının yoğunluğunu aynı anda hissetmekten kurtulduğu için hálá büyük bir rahatlama duyarak.

"Hangi pişmanlık öne çıkıyor? Hangi kararını geri almak isterdin? Hangi hayatı denemek istersin?"

Bayan Lee resmen böyle dedi. Denemek. Orası bir butikmiş ve Jungkook tişört seçer gibi kolayca herhangi bir hayatı seçebilirmiş gibi. "İşkence gibiydi. Kendimi boğulur gibi hissettim. Ne gerek vardı buna?"

Jungkook yukarı bakıp ilk kez ışıkları fark etti. Açık gri renkte normal bir tavana benzeyen tavandan sarkan kabloların ucunda yalnızca çıplak ampuller vardı. Ama bu tavan hiçbir duvarla bitişmiyordu. Zemin gibi, o da sonsuzluğa uzanıyordu.

"Gereği şu ki eski yaşamının sona ermiş olması çok güçlü bir ihtimal. Ölmek istedin ve belki de öleceksin. Gidecek bir yere ihtiyacın olacak. İniş yapacağın bir yere. Başka bir hayata. O yüzden iyice düşünmen lazım. Bu kütüphanenin adı Gece Yarısı Kütüphanesi çünkü burada sunulan hayatların hepsi şimdide başlar. Ve şimdi gece yarısı. Şimdi başlıyor. Bütün gelecekler. Burada olan şey bu. Kitabının temsil ettiği şey bu. Yaşamış olabileceğin diğer bütün şimdiki anlar ve ardından gelen gelecekler."

"Yani burada hiç geçmiş yok mu?"

"Hayır. Yalnızca sonuçları var. Ama o kitaplar da yazılmış durumda. Ben hepsini biliyorum. Ama senin okumana izin yok."

"Peki bu hayatlar ne zaman bitiyor?"

"Birkaç saniye sonra da olabilir. Birkaç saat de. Günler sonra da olabilir. Aylar sonra da. Ya da daha fazlası. Cidden yaşamak istediğin bir hayatı bulursan, yaşlanıp ölünceye kadar onu yaşarsın. Bir hayatı yaşamayı cidden çok istersen, kaygılanmana gerek yok. Başından beri o hayatı yaşamışsın gibi orada kalırsın. Çünkü bir evrende, zaten hep oradaydın. Tabiri caizse, o kitabı kütüphaneye iade etmene gerek kalmaz. Ödünç değil, hediye almış gibi olursun. O hayatı yaşamayı istediğin, yürekten istediğin an, şu an kafanın içinde olanlar, Gece Yarısı Kütüphanesi de dahil, sonunda belli belirsiz ve soyut, anı bile denemeyecek bir anıya dönüşür." Tepedeki ışıklardan biri titreşti.

"Esas tehlike," diye sözünü sürdürdü Bayan Lee, daha meşum bir tavırla, "burada olduğun zamanlarda. Yaşamlar arasında. Devam etme isteğini yitirirsen, kök yaşamın -esas hayatın- bundan etkilenir. Sonucunda, burası yok olabilir. Sen de sonsuza kadar yok olursun. Ölürsün. Bütün bunlara erişme şansın kalmaz."

"Benim istediğim de bu. Ben ölmek istiyorum. Ölürsem de istediğim için öleceğim. O hapları bu yüzden aldım. Ölmek istiyorum ben."

"Olabilir. Olmayabilir de. Sonuçta, hâlâ buradasın."

Jungkook durumu iyice anlamaya çalıştı. "Peki kütüphaneye nasıl dönüyorum? Vazgeçtiğim hayattan çok daha beterine düşersem eğer?"

"Çok güçlü bir his olması gerekmez, o hayal kırıklığını tam anlamıyla hissettiğin anda buraya dönersin. O his bazen yavaş yavaş, bazen de bir anda gelir. Gelmediği takdirde olduğun yerde kalır ve haliyle, kalmaktan mutlu olursun. Bu kadar basit. Şimdi: Daha farkyapmış olmayı istediğin bir şey seç, ben de sana o kitabı bulayım. Yani, hayatı."

Jungkook yerdeki sarımsı kahverengi karoların üstünde duran Pişmanlıklar Kitabı'na baktı..

Jimin'le geceleri geç saatlerde ettikleri, Jimin'in küçük bir yerde eski tarz, şirin ve küçük bir pub açma hayaliyle ilgili sohbetleri hatırlı yordu. Jimin'in coşkusu bulaşıcıydı ve bu hayal neredeyse onun da hayali olmuştu. "Jimin'den ayrılmamış olmayı isterdim. İlişkimiz hâlâ sürüyor olsaydı keşke. Birlikte olmaya devam edip o hayali gerçekleştirmeye çalışmadığımız için pişmanım. Hâlâ birlikte olduğumuz bir hayat var mı?"

"Elbette," dedi Bayan Lee.

Raflar taşıyıcı bantlara dönüşmüş gibi, kütüphanedeki kitaplar yine hareket etmeye başladı. Fakat bu kez düğün marşıyla ilerler gibi yavaşça gitmek yerine gitgide hızlandılar ve tek tek seçilmez oldular. Yeşil çizgiler halinde akmaya başladılar.

Sonra da dönmeye başladıkları gibi aniden durdular.

Bayan Lee çömelip solundaki, en alt raftaki bir kitabı aldı. Koyu yeşil kitaplardan birini. Kitabı Jungkook'a verdi. Boyutları hemen hemen aynı olsa da, bu kitap Pişmanlıklar Kitabı'ndan çok daha hafifti. Bu kitabın sırtında da bir şey yazmıyordu ve adı ön kapağına küçük puntolu harflerle yalnızca kabartma olarak, renksiz basılmıştı. Kapakta şöyle yazıyordu: Hayatım.

"Ama bu benim hayatım değil ki."

"Evet Jungkook, bunların hepsi senin hayatın."

"Şimdi ne yapacağım peki?"

"Kitabın ilk sayfasını açacaksın."

Jungkook söyleneni yaptı.

"Pek-âlâ," dedi Bayan Lee, anlaşılır konuşmaya özen göstererek. "Şimdi de ilk satırı oku."

Jungkook sayfaya bakarak okudu.

Gece vakti serin bir havada
pub'dan çıktı...

Jungkook'un ancak, "Pub mı?" diye düşünecek kadar zamanı oldu. Sonra bir şeyler olmaya başladı. Metin girdap gibi dönerek sonunda okunmaz hale gelirken Jungkook hafiflediğini hissetti. Kitabı bilinçli olarak bırakmadı ama artık o kitabı okuyan biri olmadığı bir an, ardından kitabın -ve an yaşandı. kütüphanenin- artık var olmadığı başka bir an yaşandı.

____
Lots of love,
Sel.

Gece Yarısı Kütüphanesi | TKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin