Sistem Hatası

14 2 0
                                    


Jungkook Gece Yarısı Kütüphanesi'ne döndü.

Fakat bu kez kitaplıklardan biraz uzaktaydı. Daha geniş olan koridorlardan birinde, geçen sefer gördüğü derme çatma ofis alanındaydı. Masanın üstünde dopdolu kâğıt tepsileri ve kutular, bir de bilgisayar vardı.

Masadaki kâğıtların arasında duran, krem rengi, kutu gibi, oldukça eski model bir bilgisayar. Bayan Lee'nin bir zamanlar okulun kütüphanesinde kullandığı türden. Jungkook arkasında dururken, Bayan Lee de gözlerini monitöre dikmiş telaşla bir şeyler yazıyordu. Tavandaki ışıklar -kablolardan sarkan o çıplak ampuller- deliler gibi titreşiyordu.

"Babam benim sayemde hayatta kalmıştı. Ama başka biriyle birlikte olduğu için annem daha erken ölmüştü ve abimle iyi geçiniyorduk çünkü onu yüzüstü bırakmamıştım ama aslında aynı Joon'du ve
o hayatta benimle iyi geçinmesinin nedeni ona para kazandırmamdi ve... ve... olimpiyatlara katılmış olmak hiç de hayal ettiğim gibi değildi. Ben yine aynı bendim. Ayrıca Portekiz'de bir şey olmuştu.

Herhalde intihara falan kalkışmıştım... Cidden başka hayatlar var mi yoksa yalnızca dekorlar mı değişiyor?"

Ama Bayan Lee onu dinlemiyordu. Masadaki bir şey Jungkook'un gözüne çarptı. Turuncu plastikten eski bir dolmakalem. Jungkook'un okuldayken kullandığı kalemin aynısı.

"Alo? Bayan Lee, beni duyuyor musunuz?"

Bir terslik vardı.

Kütüphanecinin yüzü kaygıyla gerilmişti. Ekrana bakarak kendi kendine okudu: "Sistem hatası."

"Bayan Lee? Alo? Huu huu! Beni görebiliyor musunuz?" Jungkook pat pat kadının omzuna vurdu. Bu kez işe yaradı.

Gözlerini ekrandan ayırıp ona dönen Bayan Lee'nin yüzünde müthiş bir rahatlama vardı.

"Hah, Jungkook, geldin mi?"

"Gelmemem mi gerekiyordu? Yaşamak istediğim hayatı bulduğumu mu sanmıştınız?" Bayan Lee başını hareket ettirmeden iki yana salladı. Öyle bir
şey mümkünse. "Hayır, ondan değil. Ama çok zayıf görünüyordu." "Ne zayıf görünüyordu?"

"Kitaptan buraya. Seçtiğin hayattan buraya geçişin. Bir sorun var gibiydi. Sistemdeki genel bir sorun. Anında müdahale edemeyeceğim bir şey. Dışarıdan gelen bir şey."

"Gerçek hayatımdan mı yani?"

Bayan Lee tekrar ekrana baktı. "Evet. Biliyorsun, Gece Yarısı Kütüphanesi sen olduğun için var. Kök yaşamındaki sen." "O zaman ölüyorum?"

Bayan Lee gergin görünüyordu. "O da bir olasılık. Yani olasılıkların sonuna gelmek üzere olabiliriz."

Jungkook havuzda yüzmenin ne kadar güzel bir his olduğunu düşündü. Kendini nasıl da hayat dolu ve capcanlı hissetmişti. Derken içinde bir şey oldu. Tuhaf bir his. Midesinde bir hoplama. Fiziksel bir kayma. İçinde bir şey değişti. Ölüm fikri birden çok rahatsız edici geldi. Tam o anda tepedeki ışıklar da titreşmeyi keserek parladı.

Bayan Lee ekranda beliren yeni bilgilere bakarak ellerini şaklattı. "Hah, geri geldi. Güzel. Hata giderildi. Tekrar çalışmaya başladık. Senin sayende sanırım."

"Efendim?"

"Ekranda sunucudaki kök nedenin geçici olarak düzeltildiği yazıyor. Sunucu sensin." Bayan Lee gülümsedi. Jungkook gözlerini kırpıştırıp tekrar açtığında, Bayan Lee'yle birlikte kütüphanenin farklı bir bölümündeydi. Yine kitaplıkların arasındaydılar. Hiç kıpırdamadan, ne yapacaklarını bilemeden, yüz yüze öylece durdular. Bayan Lee, "Tamam. Şimdi gevşe," diyerek derin ve anlamlı bir nefes alıp verdi.

Bunu kendine söylediği açıktı. "Annem farklı yaşamlarda farklı tarihlerde ölmüş. Onun hâlâ yaşadığı bir hayatı istiyorum. Öyle bir hayat var mıdır?"

Bayan Lee dikkatini Jungkook'a verdi.

"Olabilir."

"Süper."

"Ama oraya gidemezsin."

"Niyeymiş o?"

"Çünkü bu kütüphane senin kararlarınla ilgili. Senin hiçbir kararın onun dünden sonra da yaşamasını sağlayamazdı. Üzgünüm,"

Jungkook'un tepesindeki bir ampul titreşti. Ama kütüphanenin geri kalanı olduğu gibi kaldı. "Başka bir şey düşünmelisin, Jungkook. Son hayatındaki en iyi şey neydi?"

Jungkook başını salladı. "Yüzmek. Yüzmek hoşuma gitti. Ama o hayatta mutlu olduğumu sanmıyorum. Herhangi bir hayatta cidden mutlu olduğumdan emin değilim."

"Amaç mutluluk mu?"

"Bilmem ki. Hayatımın bir anlamı olmasını istiyorum sanırım. İyi bir şey yapmak istiyorum."

"Bir zamanlar buzul bilimci olmak isterdin," dedi Bayan Lee yeni hatırlamış gibi.

"Evet."

"Bundan çok söz ederdin. Kuzey Kutbu'nun ilgini çektiğin söylediğin için, buzul bilimci olmanı ben önermiştim."

"Hatırlıyorum. Anında ilgimi çekmişti. Ama annemle babam bu fikirden hiç hoşlanmamıştı."

"Neden?"

"Bilemiyorum. Yüzmemi teşvik ettiler. Babam etti yani. Ama ne zaman akademik kariyer yapmak istediğimi söylesem, garip davranırlardı."

Jungkook karın bölgesinde derin bir hüzün hissetti. Annesiyle babası dünyaya geldiği andan itibaren ona abisinden farklı davranmışlardı.

"Yüzme dışındaki konularda, hep Namjoon'a prim verilirdi," dedi Jungkook. "Annem beni ondan uzaklaştıracak her şeye karşıydı. Babamın aksine, o yüzmeye de teşvik etmezdi. Ama anneme kulak asmayıp kutup kâşifi olduğum bir hayat mutlaka vardır. Her şeyden uzakta olduğum. Bir hayat amacımın olduğu. Gezegene yardım edecek bir şey yaptığım. İklim değişikliğinin etkilerini araştırdığım.
Ön cephelerde."

"Yani sana o hayatı bulmamı mı istiyorsun?"

Jungkook içini çekti. Ne istediğine dair hâlâ bir fikri yoktu. Ama Kuzey Kutbu farklı olurdu en azından.

"Pekâlâ. Evet."

Gece Yarısı Kütüphanesi | TKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin