1 🍃

156 21 39
                                    

Hemen aşağıya fazla acemiye yaptığım haritayı bırakıyorum. Hikayenin çok başında olduğum için bu görsel sık sık güncellenebilir.
Güncelledikçe de bildirimlerle sizi rahatsız ederim artık. 😁

Ta daaa!

Ta daaa!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

•••

"Bir sorunumuz var!"

Nefes nefese ses kulaklarından içeri girmek yerine beyninde eko yapmaktaydı. Ama Kailan zihnine misafir olan bu tanıdık tınıya dikkat veremeyecek kadar şaşkın şaşkın bakıyordu etrafına. Bu koruları bilirdi, hem de avucunun içinde hiç incelemediği çizgiler kadar. Haşmetli ağaçların ev sahipliğini yaptığı, yakın dostlarını barındırdığı bu yemyeşil orman artık koca bir matem yeriydi.

Ne zamandan beri bu halde? Bu garabet de neyin nesi?  diye kederli kederli düşünürken yaşadığı şok haliyle tökezlemeye başlamıştı. Hayır... Kerkala! Olamaz!

Kailan, ormanları anayurdu bellemiş olan, yeşillikler içinde; köknarların, çamların, dişbudakların arasında adımlarını asla güçsüzleştirmezdi. Şimdiyse dizleri rüzgâra karşı çıkamayan gül dalları gibi tir tirdi. Öğle güneşi azametli ağaçların arasından sızarak yüreğinde ansızın yer edinmiş hüznü savmak istercesine üzerine üzerine yağıyordu.

Bir sorun mu? diye söylendi kendi kendine. Büyük bir sorun...

Şahit olduğu manzarayı sorun diye geçiştirmek yılların tecrübesi ruhuna ve vücuduna yansıyan adamın bugüne değin işlediği en köklü günah olabilirdi.

Öğle güneşi bunaltıcıydı; dostu olan teni yakarken hüznü savabilmeyi pek de başarıyor sayılmazdı. Her zaman yüzünü şefkatli bir esintiyle okşayan ılık yel, bu sefer tenine dikenler saplıyordu.

Yakınındaki ağacın gövdesine dokunurken parmaklarını açıkta bırakan deri eldivenlerini ateşin üzerine doğrultmuştu sanki. Teni karıncalanıyor ve acıyordu. Hızla çekti ellerini.

Kalbindeki soruları sorarcasına dallar arasında onu izleyen meraklı sincaba baktı.

"Ne oldu burada?" diye sordu. Kendinden emin karakterli sesi kırılan vazoları anımsattı. Daha ne kadar süre çatlayacaktı böyle? Burada neler olup bittiğini öğrense bile bu tını bir ömür düzelemezdi.

Kendine doğru süratle, sanki boz ayılar tarafından kovalanıyormuşçasına koşan bir kurt görür gibi oldu. Ama dikkatini bu sahne de çekemedi. Artık hakim olamadığı, bedeninden ayrı parçalarmışçasına titreyen bacaklarını yatıştırmak için dizlerinin üzerine çöküverdi. Birkaç derin nefes aldı ama soluk borusuna giren hava onu öksürüklere boğdu.

"Cevaplara ihtiyacımız var," dedi ağlamaklı bir ses. Bir genç kız. Ergenliğine henüz girmiş.

Omzunda bir baskı mı hissediyordu? Yoo, hayır... Bir el. Dostane.

Ölüm BüyücüsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin