UFUK
Dışarıda dönen tipiyi sıcak odamın camından izliyordum. İzledikçe daha çok üşüyor daha çok titriyordum. Kış çoktan gelmiş sert soğuyla etrafta hüküm sürüyordu. Kendimi bildim bileli soğuk kışları sevmezdim. Ruhum zaten uzun bir hapisteyken yetmezmiş gibi kışda bedenimi bu eve kapatıyordu. Elimi sandalyenin tekerlerine atarak biraz geriye gittim. Bu sandalyeden de nefret ediyordum. Her seferinde bana bu aciz halimi hatırlatıyordu. İster istemez isyana sürükleniyor sonrasında pişman oluyordum. Sorduğum tek şeyse 'Neden ben' oluyordu. Pişman olmamın nedeni ise kardeşimdi. Onsuz da onunlada kendimi bir hiç hissediyordum ama ona olan sevgim vicdanımı paramparça edip beni suçlu hissettiriyordu. Kendimle verdiğim muhasebeyi bölen kapının açılma sesiydi , gelen kardeşimden başkası olamazdı. Yavaşca yanıma gelip karşımda ki yatağa oturdu. Sessizce birbirimizi izledik. Aklından geçenleri okumam imkansızdı ama hislerimiz bizi birleştiriyordu. Oda benim gibi mutsuz ve hüzünlüydü.
"iyi misin?"
Bu soruyu, ona sormayalı çok uzun zaman olmuştu. Şaşkınlığı yüzüne yansımış ama hemen toparlamıştı. Derin bir nefesin ardından ;
"iyiyim" dedi.
Başka ne diyebilirdi ki? Yalnızlığı iliklerine kadar yaşadığı, tükenmiş ama güçlü kalmaya çalışması bir iyiyim demekle yansıtıyordu. Hisler beni yanıltmıyor tıpkı bir tül perdenin arkasından senden ne saklayabilir ki diye çığlık atıyordu. Kardeşimde benim kadar üzgün, bitkin ve tükenmişti. Yavaşca başımı salladım. Ağzımdan iyi veya kötü bir şey çıkmıyordu. Sanki sıkıca bağlamışlar gibiydi. Biraz daha bakıştık, kelimeker ağzımızda çıkmasada gözlerimizle sessizce konuştuk. Yavaşca yerinden kalkıp yanıma geldi.
"Geç oldu."
Yine başımı onaylarcasına salladım. Ellerini hissiz bacaklarımın altından sokup koluna dayadıktan sonra hiç zorlanmadan beni kucağına alıp yatağıma uzattı. Ona göre oldukça zayıf ve çelimzidim. Üzerime kalın yorganı örtüp sessizce gitti. Heybetli omuzları çökmek için bir anını kolluyordu. Uzaktan güçlü, dimdik, kendinden emin gözüksede içinden bir o kadar yorgun, ürkek, üzgün olduğunu biliyordum. Arkasından gidişine bakmakla yetindim.
Her akşam geçmişe bir yolculuk yapıyor orada yaşamak istiyordum. Ayaklarımın yere bastığı günleri kardeşimle koşturarak oynadığımız oyunları kafamın içinde sonsuz bir döngüde yaşıyordum. Oysa ne güzel hatıralar vardı geride kalan tamamlanmamış, yarıda bırakılıp tozlu raflara kaldırdığımız.
Erken büyümek zorunda bırakıldık. Gülüşlerimizi, içimizdeki heyecanı, sevinci yaşamaya dair ne varsa elimizden alındı. Tek kardeşim ve ben kaldık. Birbirimize için yaşadık. Hep beraber olduk. Sözlerle ifade etmesekte içimizdeki sevgi ile örülmüş olan güçlü bir bağımız vardı. Biz tek bir çekirdeğin iki meyvesi olduk.
Geçmişte az da olsa yaşadığımız güzel anılara ulaşmak ve tekrardan yaşamak için özlemle karanlık geceye karşı kapattım gözlerimi. Huzur bulmak için daldım o siyah ve sessizlik denizine.
====
UĞUR
Yorgun bedenimi deri koltuğa yavaşca bıraktım. Ne düşüneceğim ne yapacağımı bilmiyordum. Kafamda kol gezen keskin ağrı iyice bana engel oluyordu. Sıkıntıyla dolu bir nefesle ellerimi saçlarıma atıp biraz ovdum.
Tek savunmasız yanım kardeşimdi. Onsuz bir yere adım atamıyor onunlayken diken üzerinde hareket ediyordum. Şimdi ise kardeşimden bir süreliğine ayrı kalamam gerekti. Uğur zayıf ve Halsiz olduğu için ona bütün bunlar ağır gelecek, kendini daha da yalnız ve bitkin hissedecekti. Onu yanımda götüremezdim. Bu sefer onu bu sıkıntılı sürece dahil edemezdim. Sıkıntıyla deri koltuktan kalkıp çalışma masasının üzerindeki sudan içtim. Fazla düşünmek insanı yıpratmaktan başka birşey yapmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANSIMA
General FictionKararmaya yüz tutmuş havaya karşın gözlerinden akan her bir damla kalbine atılan bir kurşun gibi ruhunu paramparça ediyordu. Yüzüne bir tokat gibi çarpan kaderiyle başa çıkmak daha da güçleşmişti artık. Sarsılan omuzlarını tutan güçlü eller onun tek...