"Nerede kaldı ya?" Jungkook stresten tırnaklarını yemeye başlamış, ayaklarını yere vurarak kendini rahatlatmaya çalışıyordu. Bu yaptıkları kendini rahatlatmaktan daha çok strese girmesine sebep oluyordu. Ancak bunun farkına varamayacak kadar strestliydi.
Sürekli telefonunu kontrol ediyordu. "Dışarıda mı beklesem ki?" Ayağa kalktı ve birkaç saniye sonra bu fikrinden vazgeçip oturdu. "Hayır, hayır." Telefonunu kontrol etti bir kez daha. "En iyisi oturarak bekleyeyim." Gözleri duvarlarda gezindi. "Duvarlar da ne güzelmiş."
Telefonunu kontrol etti tekrar. Hâlâ mesaj yoktu. Ayağa kalktı. Üstündeki kıyafetleri düzeltti. Göbeği yavaş yavaş kendini belli ediyordu ve bu onu hem mutlu ediyor hem de onun canını sıkıyordu. Salgıladığı feromonlardan dolayı insanlar onun bir alfa olduğunu fark ediyordu. Hamile bir alfa görmek çok da sık görülen bir şey değildi ki insanlar bu yüzden Jungkook'a bakıyordu ve Jungkook ne zaman dışarı çıksa bu bakışların üzerinde gezindiğini hissedebiliyordu.
Rahatsız hissettiriyordu bu bakışlar ona. Oturup ağlamak istiyordu. İnsanların iğrenen bakışlarına alışıktı ancak sırf bir alfa olarak çocuk getireceği için dünyaya, bu muameleyi hak etmediğini düşünüyordu.
Bu düşüncelerden sıyrılıp kapıya doğru adımladı. Taehyung gelene kadar dışarıda beklemenin nasıl bir zararı olabilirdi ki?
Kapı kolunu aşağıya indirip kapının açılmasına sebep olurken karşısındaki beden kalp ritminin değişmesine sebep olmuştu. "Taehyung." dedi mırıldanarak. "Gelmişsin." Başının döndüğünü hissetti. Alfanın feromonlarıydı buna sebep olan.
"Evet." dedi gülümseyerek. "Geldim." Taehyung arkalarından kapıyı kapattı ve eşinin bileğinden kavrayarak dışarıya sürüklediğinde dokunuşları o kadar hafifti ki Jungkook bir an çekiştirildiğinin bile farkına varmamıştı. "Nereye gidiyoruz?" dedi giderek evden uzaklaştıklarında. Taehyung arkasını döndü. Gülümsedi. "Nereye istersen."
Jungkook büyük kızarmış gözleri ile ona bakarken Taehyung aklını kaybettiğini zannetti. O kadar güzel görünüyordu ki. "Aklımı kaybedeceğim yakında." dedi kendini bile şaşırtacak şekilde. Jungkook kaşlarını çattı. "Ne?" dedi. Taehyung, bir eli ile Jungkook'un çenesini kavradı. "Buna hakkın var mı cidden?"
"Bugün fazla romantiksin." Taehyung, eşinin dudaklarına küçük bir buse kondurdu. "Hoşuna gitmediğini söyleme bana." Jungkook güldü. "Söylemem o zaman." Taehyung sertçe öpüp çekildi. "Hoşuna gittiğini biliyorum." Tekrar güldü Jungkook. "Biraz gitmiyor değil."
Taehyung da güldü. "Üşüyeceksin. Gidelim hadi." Jungkook başını salladı. "Gidelim."
Taehyung, Jungkook'u arabanın önüne getirdiğinde kapısını açtı. Jungkook dudaklarını birbirine bastırdı ve mahçup bakışlarını gönderdi eşine. Taehyung'un onun için ne kadar uğraştığını yeni yeni görmeye başlamıştı.
Aşırı tepki verdiğinin farkındaydı ancak kendini durduramıyordu.
İstese de yapamıyordu bunu.
İkisi de arabaya bindiklerinde Taehyung arabayı çalıştırdı. "İstediğini açabilirsin." Jungkook başını salladı. Kanalı değiştirdi ama beğendiği bir şarkı olmayınca kapattı. "Pek beğenmedim." dedi.
Taehyung tamamen arabayı sürmeye odaklanmışken Jungkook sıra sıra dizilmiş ağaçları izliyordu. Jungkook gözlerini eşine çevirmeden konuştu. "Senden nefret etmiyorum Kim Taehyung." Taehyung gözlerini ona çevirdi. "Biliyorum Jungkook."
"Bir şeyler için sürekli seni suçluyorum ve bilmiyorum tamam mı. Neden böyle davrandığımı bilmiyorum. Seni üzmek istemediğimi bilmeni istiyorum sadece. İsteyerek yapmıyorum."
![](https://img.wattpad.com/cover/324263145-288-k167308.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
perfect marriage ✓
Fiksi Penggemarbazı geceler bakışlarımı boş duvara çeviriyorum ve gördüğüm tek şey sen oluyorsun