Keyifli okumalar dilerim, oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.
18 yıl önce
Gece'nin zifiri karanlığında kraliçe Anna fenalaşmaya başlamıştı, hamile olan kraliçe bebeğine bir şey olmasından çok korkuyordu. Biliyordu ölecekti ve yavrusu tek kalacaktı, ona bırakmak istedi hayat böyle bir hayat değildi. Bir hata yapmıştı ve bebeği o hatanın en masumuydu. Kral Thomas' ı aldatmıştı, fakat o hiç bir zaman Thomas'ı sevmemişti ki. Kendisini bir kraliçe yapan oydu, acısı tarif edilemeyecek kadar büyüktü ne yapıp edip bu saraydan kaçmalıydı.
Bunu yapamayacağını çok iyi biliyordu. Thomas da herşeyin farkındaydı aslında sevgili kraliçenin onu aldattığını biliyordu ama o susmuştu ve sadece intikam gününün gelmesini bekliyordu. Kraliçenin gözündeki yaşlar birer birer akmaya devam etti, kendisi için herşey çok geçti. Çünkü bebek doğduğunda kral Thomas kraliçeyi öldürtecekti.
Kraliçe çaresizce etrafına bakındı aslında onun ve bebeğinin kurtulabilmesi için bir yol vardı. O da bebeğin gerçek sahibi olan Charles Danniel Rojdan'dı. O bir büyücüydü ve Kraliçe Anna'yı çok seviyordu. Kraliçe yüreğinde bir burukluk hissetti aradan tam olarak bir yıl bile geçmemişti, bütün hatta Anna'daydı.
Eğer ki o Danniel'in yanında kalsaydı, bugün bu durumda olmazdı. Danniel hiç bir zaman Anna'yı bırakmak istememişti, çünkü Anna'yı seviyordu. Ona delicesine aşıktı ve Anna'nında ona aşık olduğunu biliyordu. Haklıydı da Anna'da ona aşıktı ama bir gün bunun yanlış olduğunu düşündü Anna , evet sevdiği adamın yanındaydı ve yine evet karnında o sevdiği adamın bebeğinı taşıyordu fakat o kral Thomas ile evliydi. Ve yıllar sonra bebeği büyüdüğünde o güzeller güzeli bir genç kız olacaktı ve aynı zamanda genç bir büyücü. Onun doğasına haykırıydı bu ülkede yaşamak, Kraliçe Anna da biliyordu bunları ama elden hiç bir şey gelmiyordu ki. O da gençti 19 yaşındaydı ve bazen neyin daha doğru olduğunu idrak edemiyordu. Korkuyordu o, ona korkmaması gerektiğini söylemişti Danniel ama o Anna'ydı. Hiç bir zaman cesur olamayan Anna.
Danniel ona bir yüzük hediye etmişti ve bu yüzüyü sadece en zor zamanlarında kullanması gerektiğinden bahsetmişti ona , bu yüzük Jessie Nowark tarafından yapılmış eşsiz bir yüzüktü. Fakat bu yüzüğün kötü bir tarafı da vardı. Yüzüğü takan kişi 10 yıl öncesine giderdi ve geri gelemezdi. Daha geri gelebilebilmek için bir icat yapılmamıştı.
Danniel bu yüzüğü verirken onu iyice uyarmıştı, eğer ki bu yüzüğü kullanırsa tam olarak 10 yıl önceye gideceğini söylemişti. Bugün ise gerçekten o yüzüğü kullanması gerekiyordu ama o yüzüğü kullanırsa dokuz yaşında bir çocuk olur aynı zamanda da bebeği hiç olmazdı. Belki bebeğini burada bırakıp kendi giderse bir şekilde Danniel onu bulabilirdi.
Derin derin nefes almaya çalıştı Anna daha fazla dayanamıyordu, sancısı vardı. Ne yapacaksa hemen şimdi yapmalıydı doğuma çok az kalmıştı. Hızlı ve bi o kadar da dikatli adımlarla kıyafet dolabına doğru ilerledi. Attığı her adım onu çileden çıkarırken o sessisce ağlamaya başladı, atacağı bir çığlık aklındaki bütün planları mahvedebilirdi. "Sakin ol" dedi kendince "geçecek bunu başarabilirim" diye devam etti.
Ne kadar da yazıktı, doğumun sancısı başlayalı dakikalar olmuştu ve o sesini bile çıkaramıyordu. Saate baktı, üçe doğru gelen saat onu daha da tedirgin etmişti çünkü kral Thomas onun için bir ebe tutmuştu ve kadın üç, üç buçuk gibi kraliçeyi kontrol edmeye gelecekti. Doğumun yaklaştığını bütün halk bilmekteydi ve herkesin gözü resmen kraliçe Anna'daydı.
Anna kıyafetlerinin arasına sakladığı yüzüğü ve yanındaki küçük kağıdı aldı, Danniel yüzüğü taktıktan sonra bu kağıtta yazanları söylemesi gerektiğini söylemişti. Anna'nın bu kağıtta yazanlar hakkında çok bir fikri yoktu ama bildiği kadarıyla bunlar fransızca kökenli kelimelerdi ve bazıları anlamlıyken bazıları konudan tamamen farklı şeylerle doluyordu.
Anna bir kez daha saate bakınca hızlı olması gerektiğini farketti çünkü tam olarak beş dakika vardı. Anna yine aynı hıza ve dikkatliliğe özen göstererek yatağa oturdu. Artık dayanamıyordu, canı o kadar acıyordu ki çığlık atmamak için kolunu ısırdı. Anna elindeki yüzüğü ve kağıdı komidesinin üzerine koydu ve bardakta ki sudan bir yudum su içti. Korku ve birazda olacakları kestirememenin vermiş olduğu stresle birlikte beklemeye başladı, evet kafaya koymuştu o yüzüğü takacak ve geçmişe yani dokuz yaşına gidecekti ama öncelikle kızının doğması gerekliydi.
Charles eğer bir gün bi kızı olursa adının Balerion olsun istemişti. Anna elini karnına götürdü ve hafifçe okşamaya başladı. Sonra da sessizce mırıldanmaya başladı. "Güzel kızım Balerion dayan baban bizi kurtaracak"
Anna sebepsiz bir şekilde Danniel'in gelip onları kurtaracağına inanıyordu. Belkide buna inanmak istiyordu, ona şu an ne iyi gelirdi kendisi bile bilmiyordu ki.Anna yatakta uzanır pozisyonundaydı ve gözleri acıdan olsa gerek yavaşça kapanmaya başlamıştı. Altı sırılsıklam olmuştu zaten, suyu çoktan gelmişti. Seslenirse gelirdiki ebe ama o susuyordu ve onların gelmesini bekliyordu, buna medenirdi bilmiyordu belkide 19 yaşındaki bir kızın aptallığı. Hayır dedi içinden bence bu aptallık değil bu korkaklık
Aptal olanlar aptaldır işte dedi şu an da kendi ile konuştuğunun farkında bile değdi, korkaklar ise hiçbir şeyden ibarettir dedi bir kez daha kendine cevap vererek. Korkaklar nitelendirilemez onun yaptığı neydi korkaklık mı yoksa aptallık mı?
Karnındaki bebek onun bebeği olabilir di ama o da bir çocuktu ve o bir bebeğe nasıl bakılabileceğini bile bilmiyordu ki o daha kendine bakmayı beceremezken bir bebeğe nasıl bakacaktı."Bunun ne önemi var" dedi haklıydı ne önemi vardı ki bunları düşünüp kendisini daha da strese sokmasına zaten kızı doğduğunda geçmişe gitmeyi başaramazsa onu öldürtecekti kral. Anna burnunu çekti sanki gećmişe gidince bütün acıları dinmiş mi olacaktı? O iyi bir çocuk olmamıstı, bu yaramaz olmasından değil kötü bir ailenin yanında büyümesinden kaynaklanan bir sorundu.
Belkide bu yüzden düşünüyordu hep nasıl bebeğine bakacağını o sevgiye muhtaçtı ve onu seven bir tek Danniel varken o bu sevgiyi resmen elinin tersiyle iti vermişti.
Ne anne ne de baba sevgisi görmemiş bir çocuk tekrardan olmak istemiyordu. "Kaçarım bende" diye mırıldandı içindeki çelişkiye bir anahtar olmak istercesine ama o anahtar da olmadı kafasında kurduğu çelişkiye
Dokuz yaşında ki bir kız nereye kaçabilirdi ki, kaçsa bile kaderi daha farklı olabilirdi.
Hızlı ve gürültülü bir şekilde açılan kapı Kraliçeyi düşüncelerinden ayırdı. Sakin olmalıydı, bunu başaracaktı. Thomas da içeriye girenlerden biriydi. Aralarından en yaşlı olan kadın, krala hitaben konuşmaya başladı.
"Sevgili kralımız doğuma başlamalıyız, izniniz olursa."
Thomas gözlerimin en derinine bakmaya çalışıyordu sanki, çektiğim acıyı görebilmek istercesine ve sanki bundan zevk alırcasınaydı bakışları. Bakışlarını benden ayırmadan, yanıma doğru yaklaştı ve kulağıma doğru eğildi.
"Bebekleri doğurduktan sonra öleceksin sevgili Kraliçem" dedi ve sonra yanağımdan öptü, dışarıdan bakıldığında beni teselli ediyormuş gibi gözükmekteydi.
Ayrıca o bebekleri mi demişti. Anlamsız bakışlarımı onun gözleriyle buluşturdum. Ne yani şimdi benim ikizlerim mi vardı? Ve bunu bana bunca zaman kimse söylememişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Kıvılcımları
FantasySarayın kapısının oraya geldiğimde daha fazla kaçmadım çünkü gelen kişiyi merak etmiştim. Gelen kişi kim olursa olsun benim için bir tehdit barındırmaktaydı, bütün saray halkı bunu benim yaptığımı bilecekti. Ben korkudan ve birazda olacakları kestir...