-13- Part *2*

198 15 44
                                    


Draco

Gözlerimi açtığımda bir süre nerede olduğumu ve neler olduğunu anımsamaya çalıştım. Zorlukla yutkundum ve ışığın rahatsız ettiği gözlerimi kapatıp nefeslerimin düzene girmesini bekledim.

Başım ve vücudum acı içerisindeydi ve kendimi hiç olmadığım kadar yorgun, bitkin hissediyordum. Neler olduğunu hatırlamaya çalıştıkça başıma küçük dalgalarla daha sert bir acı vuruyordu ve her nefes aldığımda burnuma gelen metalimsi kan kokusu midemi bulandırıyordu.

Elimde bir sızı hissettiğimde gözlerimi tekrar açtım ve bakışlarımı elime çevirdim. Elimin üzerinde bir el vardı ve ara ara tırnaklarını etime geçiriyordu. Kaşlarım istemsizce çatılırken başımın ağrısıyla sıcaklığım olduğunu anladım, vücudumun cayır cayır yandığını hissedebiliyordum. Üzerime soğuk su atılsa muhtemelen buharlaşarak yok olurdu.

Elimin üzerindeki eli takip edip sahibini buldum... Granger. 

Yerde bilinçsizce yatıyordu ve anlamsız mırıltılar ağzından kaçarken titrediğini görebiliyordum. Vücudu terden sırılsıklam ve parlaktı, acı çektiği belliydi.

En son neler olduğunu yavaş yavaş hatırlarken göğsüm nefes alışımla birlikte hızla inip kalkmaya başladı. Ona seslenmek için ağzımı açtım ama ağzımdan hafif bir sızlanmanın kaçtığını uğuldayan kulaklarımın arasından duyabilmiştim.

Yüzümü buruşturdum ve gözlerimi birkaç kez açıp kapattım. Kalkıp ona yardım etmem gerekiyordu. Avuçlarımı yere bastım ve kendimi zorlukla doğrulturken dişlerimi sıktım, gerçek anlamda bitkindim.

''Granger,'' zorlukla mırıldandığımda, sesim kulağıma bir yabancının ki gibi gelmişti. Yüzümü ovuşturdum ve biraz olsun gücümü toplamaya çalıştım. Neler olduğuna anlam veremiyordum, her şey yolundaydı... taki ona bir şeyler olana kadar.

Çırpınmaları artığında, kapalı göz kapakları ardından ağladığını görebiliyordum. Gözlerimi kısıp ona daha dikkatli bir şekilde odaklandım. Mırıltıları anlamsız değildi... sayıklamıyordu, yalvarıyordu. Elektrik çarpmış gibi çırpınmaya devam ederken, çığlığıyla gözlerim büyüdü.

Panikle ona doğru emeklerken acıyı görmezden gelmeye çalıştım. Yanında durduğumda çığlıkları artmıştı, elimi omzuna koydum ve çırpınmalarını durdurmaya çalıştım. Çok sert ve hızlı hareket ediyordu, kendine zarar verebilirdi.

''Granger, hey, hey, uyan!'' titreyen sesimle ona seslendim. Sırtı yerden kalkarken ağzından koca bir çığlık daha kaçtı, acı çektiği belliydi... çok, çok fazla acı.

''Granger, uyan!'' hafifçe yanaklarına vurduğumda gözlerini açmak yerine daha fazla çırpındı. Ellerimden kurtulmak istiyormuş gibiydi, kollarımda güç yokmuş gibi hissediyordum ve o, o kadar güçlüydü ki onu zorla yerinde tutuyordum. ''Lütfen,'' burnumu çekerken kuruyan dudaklarımı ıslattım ve kan tadını daha fazla aldım.

Neler olduğunu bilmemek, ne yaşadığını ve ne tür bir acı çektiğini bilmemek, ona yardım edememek ve onu tutamayacak kadar güçsüz olmak acı veriyordu. Derinlerde çok büyük bir korku hissediyordum, canımı yakıyordu. Oturup zırıl zırıl ağlamak istiyordum.

''Yapma... lütfen... yalvarırım...'' yalvarışlarından kulaklarıma ilişen kelimelerle birlikte gözlerimden yaşlar aktı.

''Hermione,'' ağzımdan hıçkırık gibi ismi çıktığında yüzümdeki yaşları sildim.

Bunun altında elbette Lord vardı, zaten başka kim olabilirdi ki? Fakat neden? Neden bunu bize yapıyordu ve nasıl?

Başım dönerken, safranın boğazıma tırmandığını hissedebiliyordum. ''Granger, lütfen...'' başımı iki yana sallarken yüzüne yapışan saçları geriye ittim ve yüzündeki kanları temizlemeye çalıştım.

SPY X DramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin