17

45 8 14
                                    

"Biliyor musun, Nigel, kıskançlık sana çok yakışıyor."

Öyleydi. Adamı olduğundan daha karanlık ve seksi gösteriyordu.

"Şakalarını askıya almanı istesem yapar mıydın?"

Ester ona manalı bir bakış attı.

"Şu sikik halimle o kadar eğleniyorsun ki bu fırsatın hiçbir anını kaçırmazsın, değil mi?"

Kadın güldü.

"En azından Damon'ın azılı bir rakip olmadığını biliyorsun. Aiden onu çoktan "arkadaş" statüsüne yerleştirmiş. Oradan çıkmak zordur."

Rahatlamış mıydı? Hayır.

"Tek istediğim bir şans. Sikik bir şans. Hak etmediğimi biliyorum ama göğsümdeki bu sikik şey pek hak hukuk biliyor gibi değil."

"Pes mi ediyorsun?"

Nigel ona buzdan bakışlarından birini attı.

"O halde daha kararlı olmalısın. Yakınmak seni hiçbir sonuca götürmeyecek."

"Yarın onunla konuşur musun?"

"Ne dememi istersin? Nigel'ı seç, mi?"

"Sadece... Bilmiyorum. En azından... Siktir et! Beni kabul edecekse tamamen kendi kararı olmalı."

"O zaman..."

Kadın gitmek için dönmüştü ki adımını geri çekti.

"Bir de Nigel, Xander'ın ölümüyle ilgili gerçeği henüz ona söyleyemedim. Önce Omega meselesini aşsın istedim sonra da... Çocuk bütün kötü haberleri benden alıyor."

"Ben yaparım.", dedi baş alfa.

Ester gerildi.

"Emin misin?"

"Daha derin soruşturmam, biraz daha beklemem gerekirdi. Bilmiyorum... Ama bu siktiğiminin yüzleşmesini yapmam gerektiğini biliyorum."

Bu konuşmanın üzerinden neredeyse dört gün geçmişti.

                                                                          Ω

Nigel elini gömleğinin cebine attı. Sigarasını yanına almayı unutmuştu. Bırakmaya çalışıyordu evet, ama şu an bir taneye çok ihtiyacı vardı.

Sahi, kaç gün olmuştu içmeyeli?

Kalçasını arabanın kaputuna yaslayıp beklemeye öyle devam etti. Esen her yel, öten her kuş tüylerini diken diken ediyordu. Bir sıcaklıyor, ceketini çıkarıyor, bir üşüyor, geri giyiyordu.

Suç havada değildi.

Ölesiye gergindi.

Sonra onu gördü. Geliyordu. Gerçekten onunla gelecekti. Küçük valizi, sırt çantası ve tek omzuna attığı çizim çantası ile yolculuğa çıkmaya hazırdı.

Tıpkı kendisi gibi kot pantolon üstüne beyaz gömlek tercih etmişti. Sadece Nigel'ın ceketi siyah kot iken Aiden'ınki yeşil kadifeydi.

Hemen bagaja gidip açtı ve valizle sırt çantasını yerleştirmesine yardımcı oldu. Aiden ağzında yarım yamalak bir teşekkür geveledi ve Nigel sadece gülümsedi.

En azından gülümsediğini umuyordu. Utanç verici ya da korkutucu bir mimik yapıp yapmadığından emin değildi.

"Bunu yaptığın için teşekkür ederim Aiden."

"Sadece muhtelif zamanlarda odama girilmesinden bıktım."

"Hediyeleri beğendiğinden değil yani?"

"Yok, onlar güzel şeylerdi. Kabul ediyorum. Ama odadan her çıktığımda, geri döndüğümde ne bulacağım gerginliği yaşamak pek hoş değildi."

RENAISSANCEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin