penceremden bakıyordum, bir kuş uçtu geldi yanıma. bacağına ip ile bağlanmış bir kağıt parçası. içeri girdim, biraz buğday aldım. pencerenin önüne serpiştirdim, minik kuş için. o, gagası ile buğdayları eşelerken ben bacağındaki ipi onu rahatsız etmeden çözmüştüm.
kağıdı elime aldım, iplerini çözdüm. güzel bir el yazısı ile yazılmış bir mektup...
"Küçük Prensesim, o kadar çok özledim ki seni. o kadar çok özledim ki hiç görmediğim yüzünü, hiç koklamadığım kokunu, hiç dokunmadığım ellerini o kadar çok özledim ki. yalnızlık, özür dilerim... yalnızlık değil, sensizlik yakıyor canımı. çok acıyor canım. hep kapına geldim, özür dilemek için. hep gönderdin beni... bu sefer, lütfen sevdiğim; son bir kez şans verirsen şayet, her şey güzel olacak. her şey daha güzel olacak biriciğim. kalbinin ne kadar şefkat dolu olduğunu bildiğim için bu küçük kuşu gönderdim sana. ismi "Melek" eğer ona seslenmek istersen "meleğim" de, sana ait olduğunu belirterek. artık Melek, sana ait, tıpkı benim kalbimin seni ilk gördüğü andan şimdiye kadar sana ait olduğu gibi... şayet cevap yazacaksan, kağıdı benim yaptığım gibi Melek'in bacağına bağla. çok sıkı olmasın, canı acır. Melek, mektubu getireceği yeri biliyor... imza: Ares"
gözlerim dolmuştu, kağıda baktım. sonunda, en altlarda bir imza vardı... cevap bekliyordu benden, cevap istiyordu... içeriye, kandil ışığı ile yanan masama geçtim, yazacaktım. bu imzaya bir cevap yazacaktım.
18.05.2023 perşembe (yeni tarzda, başka bir kitap yazacağım sanırım.)