twelve; a gentleman

481 23 12
                                    

"Beğenmediysen başka bir şey söyleyebiliriz." Mason'ın şüpheci bakışlarını üzerimde hissettiğimde kafamı bir süredir gömülü tuttuğum tabağımdan kaldırıp gözlerimizi buluşturdum. "Yok..." Tadı güzel de... "Ya bizim ağzımız durmadı tüm gün, Declan'ı bilirsin." Bir sürü ülke gezmiş, tonla insan tanımıştım ama ondan daha iştahlı birini bulamamıştım.

"Bilirim." Gözlerini devirdi.

"Sen n'aptın bugün?" Çatalımı tabağın kenarına dayayıp dirseklerimi masaya yasladım. Aramızdaki mesafeden rahatsız oluyordum, masa biraz fazla genişti.

"Chilly'e uğradım," dedi suyundan bir yudum almadan hemen önce. "Biraz dalgalı bu aralar, boş bırakmak istemiyorum pek."

Dudaklarımı büzdüm. Takım arkadaşlarından doğru düzgün tanıdığım tek kişi Kai'ydi. Bunda Sophia'yla frekansımızın tutmuş olması etkili olmuştu. İlişkimiz yeni olduğundan insan içine çıkmak konusunda çekincelerim oluyordu. Öyle ki, daha bizim çocuklara bile söyleyememiştik.

Baskı altında hissetmeyeyim diye sussa da, o kısım için can attığını biliyordum.

"Güzel geçti mi?"

Başıyla onayladı. Masanın üzerindeki elimi kavramıştı bu sırada.

"Ne var ne yok, hepsinden konuştuk. Seninle tanışmak istediğini söyledi bu arada." Gözlerini kıstı. "Biraz sitem etmiş de olabilir, Kai'den sonra öğrendiği için."

Kıkırdadım. Mason insan ilişkilerinde bir numaraydı, bunu ilk günden beri biliyordum. Yeni bir ortama girdiğinde ya da seyahat ettiğinde bile, illaki birileriyle tanışır ve ilerleyen süreçte de iletişimde kalmayı başarırdı. Ama bazen bu kadar insanı aynı anda idare etmek onun için bile zor olabiliyordu, bu kesinlikle anlaşılabilir bir durumdu.

"Memnun olurum." İki gözümü birden kırptım gülümseyerek. Onun için değerli olan herkes, benim için de değerliydi. Yavaş yavaş da olsa hayatına dahil olmak, her şeyi paylaşabilmek istiyordum. "Sadece konuştunuz mu, bu kadar mı?"

"İmkansız," dedi ve dudaklarını büzdü. "Chilly'nin olduğu ortamda oyun vardır. İddialaşmadan duramıyor." Erkeksi kahkahası kulaklarıma dolarken ortaya çıkan gamzeleri dikkatimi cezbetmişti. Ona ait olan her şey nasıl bu kadar hoşuma gidiyordu, çözemiyordum. "Basket oynadık."

"Hmm." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "E kim kazandı?"

"Soruyor musun?"

"Bilemem," dedim omuz silkerek. "Seni hiç basket oynarken görmedim." Ve bilirsin, görmediğim şeylere inanmam.

"Çok tatlısın," deyiverdi birden. Bu çıkışını neye borçlu olduğumu bilemesem de, ondan gelen iltifatlar içimi ısıtıyordu. Ve yanaklarımı. "Çok güzelsin," diye devam etti kaldığı yerden. Ellerimizin teması kesilmiş, dokunuşları yanağımı bulmuştu. Yüzümü avuç içine yasladım gülümseyerek. Bu pozisyonda bir ömür geçirebilirdim. "Restoranı kapatmadığım için kendime kızıyorum şu an." Söylediği şeyin saçmalığına gözlerimi devirerek tepki verdim. O ise bakışlarını benimkilerden ayırıp dudaklarıma indirmişti.

"Yine uçuyorsun," dedim şakayla karışık. "Ayakların yere bassın, Mase."

"Mase ha?" Geri çekildi. Sıcaklığını kaybetmek sinirimi bozsa da çaktırmadım. Belli ki kendine hakim olması için biraz mesafe gerekiyordu. "Sevdim."

"İlk kez duymadığından eminim."

"Senden ilk kez duydum." Utanarak gözlerimi kaçırdığımda kıkırtısı kulaklarıma dolmuştu. Ne yaptığını çok iyi biliyordu. Neyse ki flörtöz halini seviyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 21, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

london boy | mason mountHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin