nine; girlfriend

449 34 7
                                    

"Gecenin bir saati sufle yemen ne kadar doğru?"

Çocuklar gideli birkaç saat olmuştu. Doğrusu bu kadar erken dağılmayı kimse beklemiyordu ama Declan'ın Mason ve beni baş başa bırakmak için gösterdiği müthiş çabanın bir sonucu olarak fazladan birkaç saat kazanmıştık. Ona daha önce söylemeliydim. Durumu biliyor oluşu bana büyük rahatlık veriyordu.

Yemekten sonra klasik tatlı krizi saatlerime giriş yapmamla beraber Mason, bana sufle yapmak için mutfağa girmişti. Ben biraz sızlanarak geçiştirmeyi planlıyordum aslında. Yaklaşık yarım saat boyunca sevdiği şarkılara eşlik ederek sufle yapmasını izlemiştim. Bunun çok hoş bir görüntü olduğunu itiraf etmeliydim.

Şimdiyse oturma odasındaki kanepelerden birine uzanmış, maç özeti izleyerek tatlı kaşıklıyorduk.

"Pek doğru değil," dedi yüzünü buruşturarak. İfadesi komiğime gittiğinden küçük bir kahkaha attım. "Ama ben de ara sıra yanlış şeyler yapabilirim, öyle değil mi?" Omuz silkerek kurduğu cümle yüzümde geniş bir gülümsemenin asılı kalmasına sebep olmuştu.

"O zaman..." Ona biraz daha yaklaştım ve hemen karşısında bağdaş kurdum. "Bu bizim küçük sırrımız olsun!"

İç çekerek başını iki yana salladı. "Gel buraya." Bir eli çene ucuma uzanıp yüzümü kendine yaklaştırırken nefesimi tuttum. Yaptığı en basit şey bile karnımda milyonlarca kasın kasılmasına sebep oluyordu. "Her yerine bulaştırmışsın." Baş parmağı dudak kenarlarımdaki çikolata kalıntılarını temizlerken her şeyiyle oraya odaklıydı. Tenime temas eden elini tuttum, bu sırada gözleri dudaklarımdan ayrılıp benimkileri bulmuştu.

"Bu kadar iyi sufle yapmayı nereden öğrendiğini sormaya korkuyorum." Bir süre öylece yüzüme baktı, muhtemelen neyi ima ettiğimi anlamamıştı. Erkekler... Ama bilirsiniz, her sessizliğin devamında bir gürültü vardır. Mason'ın erkeksi kahkahası kulaklarıma dolduğunda ben de gülümsedim. "Ablamdan," diyebildi nefesini düzene sokar sokmaz. "Summer sufleye bayılır. Bana kalmaya geldiği zamanlarda yapa yapa öğrendim... Ama hayal gücüne hayran kaldım, güzelim."

"Hayal gücüymüş..." Kollarımı küstüm, dercesine göğsümde bağladım ve arkama yaslandım. "Ayrıca..! Hiç inandırıcı değilsin." Önce deyim yerindeyse gözüne soktuğum işaret parmağıma, daha sonra yüzüme garip bir bakış attı. "Siz erkekler, hiç inandırıcı değilsiniz." 

Gözlerini devirerek elimdeki tabağı aldı ve aramıza yerleştirdiğimiz sehpanın üzerine yavaşça bıraktı. Ardından koltukta kayarak bedenlerimizin arasındaki mesafeyi sıfırladı ve çenemin ucuna yerleştirdiği iki parmağıyla yüzümü kendine doğru çevirdi yeniden. "Gecenin bir saati sana sufle yapıyorum ve takıldığın şey bu mu?" diye sordu hayret içinde. Biraz paronayak bir düşünce olabilirdi, bunu kabul ediyordum ama onu başka kadınlarla defalarca kez görmüştüm. Engellemeye çalışsam da aklıma geliyordu işte.

"Sus." Dudaklarımı büzdüm. "Beni anlayamazsın."

Sakinleşmek için içimden ona kadar sayarken -evet, bu yöntemin işe yaradığına inanıyorum- kaşlarının çatılışını izledim.

"Çünkü?"

"Çünkü beni hiç başka biriyle görmedin," deyiverdim. "Buraya her geldiğimde senin etrafında birileri vardı ama bana yakın olan tek erkek Declan'dı." Ayrıca bu yıla kadar beni görmüyordun bile. Bunu da hesaba katmak lazımdı.

"Bu söylediğine sen inanıyor musun?" diye sordu gözlerini kırpıştırarak. Başımı hafif yana eğdim. Evet? "Lisenin son yılında Jason senin için ölüyordu, Amerika'ya gittiğin için aylarca zırladığını hatırlıyorum. İki yazdır Luka dibinden ayrılmıyor, geçen yıl festivale getirdiğin çocuğu saymıyorum bile..."

london boy | mason mountHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin