two; those eyes

557 33 42
                                    

"Gol mü?"

"Gol mü?"

Mason ve Luka aynı anda bana döndüğünde alt dudağımı dişledim.

Yalnızca seyirci olmak için geldiğim maçta birden çizgi hakemi olmuştum. Ne harika ama. Daha da kötüsü, gözlerimi Mason'dan alamadığım için topun çizgiyi geçip geçmediğini görememiş olmamdı.

Ve şimdi yaklaşık yirmi çift göz üzerimdeyken bir karar vermek zorundaydım.

Gol mü, yoksa değil mi?

Bakışlarım Mason'ı bulduğunda heyecanlı ifadesi hepten büyümüş, gözlerindeki beklenti yüreğimin bir parçasını yakalamıştı. Ama ben seni üzemem ki...

Ondan hoşlandığımı reddetme adlı görevim görkemli bir başarısızlıkla karşı karşıyaydı.

Derin bir nefes aldım ve "Gol," dedim. Umarım gerçekten goldür çünkü ben görmedim, affet Luka. Ağzımı açmam ve Declan'ın koşarak kollarını bana dolaması bir olmuştu.

Maçın sonuna gelmiştik. Az önce gol olduğunu ilan ettiğim pozisyonla beraber yaklaşık yarım saattir bozulmayan eşitlik bozulmuş, Declan'ın takımı öne geçmişti.

Ve maç burada biter.

Jason yanıbaşımda duran Declan'ın sırtına atladı. Bununla beraber dengelerinin bozulması ve bana doğru savrulmaları kaçınılmazdı. Bacaklarım ani hareketlerinin etkisitle kaskatı kesilirken, bileğime dolanan bir elin beni kendine doğru çekmesiyle çarpışmaktan kurtulmuştum.

"Bu iki davar üzerine düşerse hayatta kalamayabilirsin." Kulağıma çarpan nefesi odaklanmama engel olsa da, kim olduğunu anlamam çok sürmemişti. Jet hızında toparlandım ve ona doğru döndüm. "Sağ ol, Mount."'

"Her zaman, Miller."

"Hey!" Luka koşarak yanımıza ulaştığında dikkatimi güçlükle de olsa Mason'dan çekip ona doğru dönebilmiştim. "Bende toplanalım dedik, yemek söyleriz. Uyar mı size de?" Yanımdaki beden fark etmez, dercesine omuz silktiğinde ihale yine bana kalmıştı.

Bana da fark etmezdi doğrusu, Declan'a sorsundu.

"Ben Declan'ın promosyonuyum, Luka." dedim gülerek ve ekledim. "Ona sor."

"Promosyon olmak için fazla etkileyici değil misin?" Elleri saçlarıma ulaştı. Yoo. Muhtemelen heyecandan dağılmış saçlarımı özenle düzelttiği sırada, yanımızda öylece bize bakan Mason'ın boğazını oldukça sesli bir biçimde temizlediğini duymuştuk. "Senin Dec'le konuşman gerekmiyor mu?" diye sordu biraz da memnuniyetsiz bir sesle.

Luka bu haline anlam verememiş olacak, boş bakışlarını bir süre suratında gezdirmiş, ardından omzumu birkaç kez pat patladıktan sonra Declan'a yönelmişti.

Gözlerinin üzerimde olduğunu bilsem de ona bakamamıştım. Karşımızdaki topluluğun neşesinin aksine aramıza garip bir sessizlik hakimdi.

"Şey... Ben de eşyalarımı alayım o zaman."

Tribünün olduğu tarafı işaret ettim.

"T-tabi."


"Ee, Jess, sende var mı birileri?"

"Ne gezer..." Declan benim yerime cevap verdiğinde gözlerimi devirdim. Karşıma kimse çıkmıyordu, ne yapabilirdim? "Daha geçen Yale'in gözde elemanını reddetti. Bir şey diyemiyorum artık."

london boy | mason mountHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin