ANLAM YAŞAMA KAYNAKTIR
Bir kedi için yaşamın anlamı o kadar da önemli değildir çünkü insanlarda var olan akıl ve düşünebilme yetisi kedilerde daha doğrusu hayvanların genelinde yoktur ki zaten bu da insanları hayvanlardan ayıran yegane özelliklerden birisidir.
Bu yetiye sahip olan insanlar için ise yaşamları için bir anlam aramak oldukça doğaldır. Çünkü insan belli bir şey uğuruna eylemler gerçekleştirmek ister. En basitinden acıktığı için yemek yer, susadığı için su içer ,uykusu geldiği için uyur. Ve sadece bu dünyaya gönderilmiş olması veyahut bir şekilde var olmuş olması insan için yeterli bir yaşam nedeni değildir. Çünkü acıktığı için yemek yiyen insan yaşamının da bir koşula bağlı olabileceği ve belki de bu koşulun ona yaşamı daha da sevdirebileceğini düşünebilir.
Kedilerin yaşamları ise zaten tamamı ile koşullara bağlıdır ve düşünebilme yetileri olsa dahi pek de bir anlam aramalarına gerek yoktur çünkü amaçları barizce bellidir ki belli olmasa bile yapabilecekleri şeylerin ölçüsü sınırlıdır. Bir kedi uçamaz mesela veyahut bir insan gibi konuşamaz fakat bir insan uçabilir bir kedi gibi miyavlayabilir. Yapabileceği şey perspektifi fazla olan insanların yaşamlarının anlamını arıyor olmaları kedilere göre abes olsa da aslında gayet normaldir.
Hayatın anlamı deyince ilk akla gelen kişi ise şüphesiz, Logoterapi'nin kurucusu Victor Frankl’dır. Victor Frankl'ın hayatı ve psikolojiye kazandırdığı terapi yöntemi, bu konuda bize ışık tutması ve farkındalığımızı artırması açısından önem taşır.
“Hayatın anlamı varsa, acının da anlamı vardır” diyen Victor Frankl, 2. Dünya Savaşı esnasında 4 milyondan fazla Yahudinin yok edildiği Nazi toplama kamplarında 3 yıl boyunca hayat mücadelesi vermiştir.
Orada kaldığı süre içinde eşini, annesini, babasını, kardeşlerini, kısacası tüm ailesini kaybetmiş, bir insanın yaşayabileceği acıların neredeyse tamamını yaşamış, yaşadığı bütün acılara rağmen hayata tutunmayı ve anlam arayışını korumayı bütün güçlülüğü cesareti ve iradesiyle başarmıştır.
Ve belki de onu hayatta tutan en önemli şey ise körü körüne bağlandığı anlam arayışıdır
İnsanlar her şeyi bir nedene bir koşula bağlamak isterler ve eğer bağladıkları neden veya koşul kendilerince mantıklıysa buna körü körüne inanarak yaşamlarını sürdürmeye devam edebilirler.
Mesela yıllar önce nerede bile okuduğumu pek hatırlamadığım bir haberde;
Fransada müebbet hapse mahkum edilen siyahi bir insan cezasını çekmek üzere gemiyle bir adaya götürülürken gemide yangın çıkıyor. mahkumun zincirleri çözülüyor ve yangın söndürme çalışmalarına katılması isteniyor. mahkum ise oradaki 10 kişinin kurtulmasını sağlıyor ve olayın sonunda mahkeme mahkumu affediyor. Eğer bu mahkuma gemiye binmeden önce hayatın anlamı soruluş olsaydı kuvvetle muhtemel hayatın gereksiz saçma ve iğrenç bir şey olduğunu hiçbir fayda sağlamadığı gibi zararının daha da fazla olduğunu savunurdu. Fakat bazen başımıza gelen şeyler hayatımızın seyrini öyle bir değiştirir ki anlam aramadığımız halde kendimizi anlamın kendisi olarak dahi bulabiliriz.İnsanın anlam arayış sebebi daha önce de değindiğim gibi yaşama arzusundan kaynaklanır. Nietschze "yaşamak için bir anlamı olan kişi hemen her nasılsa dayanabilir." der mesela. Yukarıda bahsettiğim suçlu siyahi adam eğer kurtulmasaydı ve cezasını çekmek üzere adaya götürülseydi hayatının anlamsız olduğunu düşündüğü için yaşamaya da çabalamayacaktı ve belki de o kadar işkence görmemesine rağmen ölüp gidecekti. Fakat Frankl o kadar şeyi yaşamasına rağmen onu bir hafta susuz da bıraksak yaşama arzusundan vazgeçmezdi. Çünkü amaçlar sonuca giden yol için her zaman araçtır. Ve bazen belirsiz yollar belirli yollardan daha anlamlıdır...
